Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenleri, yapılan basın toplantısıyla OHAL’e karşı, “Son Verelim” kampanyası başlattı.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), OHAL’in kaldırılması için başlatılan ‘Son Verelim’ kampanyası için İstiklal Caddesi’nde bulunan HDK Beyoğlu Bürosu’nda basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya HDK Eşsözcüsü Onur Hamzaoğlu ve HDK bileşeni olan siyasi parti ve platformların temsilcileri ile, OHAL kapsamında görevlerinden ihraç edilen akademisyenler, sağlık emekçileri, gazeteciler ve öğretmenler de katıldı.
'Türkiye karanlık bir dönemi yaşıyor'
Açıklamada konuşan HDK Eş Sözcüsü Onur Hamzaoğlu karanlık bir dönemden geçildiğini belirtti. Hamzaoğlu, "İçinde yaşadığımız koşullarda sesimizi yükseltip korku duvarlarını yıkalım istiyoruz. 7 Haziran genel seçimlerinden sonraki süreçte sandıktan çıkan sonucun uygulanmadığını gördük. Sandıktan çıkan sonuç iktidarın tek parti hayalini yıktı. Bu sonuç egemen güçler tarafından kabul edilmedi ve ülke çok kısa bir süre içinde Kürt siyaseti ile dayanışma içinde olan herkese bir saldırıya dönüştü. Suruç ve Ankara katliamlarıyla 1 Kasım seçimlerine gittik. 63. Hükümet böyle kuruldu. Kurulan hükümet kendi içinde darbe yaptı. Daha sonra seçilmiş Başbakan görevden alınarak darbe böyle başlamış oldu. 15 Temmuz askeri darbe girişimi başarısız bir darbe girişimiydi. 15 Temmuz askeri darbe girişiminde yapılmak istenen her şey bugün yapılıyor. Parlementer sistem yok edilmeye çalışılıyor. Yasamayı toptan fes etmeye çalışıyorlar. Çok kısa süre içerisinde 81 ilde OHAL ilan edildi. Ardından Kanun Hükmünde Kararnameler ile yönetilmeye başlandı. Bu kanun hükmünde kararnameler bir günde yazılacak kararnameler değil. Kendine muhalefet olanları kamudan tasfiye etmeye yönelikti" dedi. Bölgede yaşanan çatışmalara da değinen Hamzaoğlu, "Doğuda taş taş üstüne bırakmadılar. Evlerine girdiler evlerindeki tarihleri sildiler. Tarihsizleştirmenin bir adımı olarak katliam yaptılar. Türkiye karanlık bir dönemi yaşıyor" dedi.
‘Var olan anayasa bile çiğneniyor, OHAL kaldırılmalıdır’
Gözaltı süresinin 30 gün olması demokrasi ile yönetilen ülkelerde kabul edilemeyeceğini vurgulayan Hamzaoğlu, "2016'da hukuk kokmuştur, bunu yeniden inşa etmek bizlere düşüyor. Yeni anayasa hiçbir toplumsal kuruluşa, topluma danışılmadan oluşturuldu. Saray'ın metni olarak oluşturuldu. İlan edilen OHAL' le Türkiye'nin Anayasasını hiçbir şekilde tartışamazsınız. OHAL kaldırılmalıdır. HDP’li yöneticilerimiz, Eş Başkan'larımız ve milletvekillerimiz tutuklanıyor. Var olan anayasa bile çiğneniyor" ifadelerini kullandı.
'OHAL'e dur demekten başka çaremiz yok'
İhraç edilen akademisyenlerden Prof. Dr. Zelal Ekinci ise, "1984’ten daha kötü bir durumdayız. Bunu akıl ile izah etmenin mümkünü yok. 11 Ocak 2016’da ülkede var olan savaş ortamlarına dur demek için başlatılan imza kampanyasına katılanlarız. Siyasete hiç ilgi duymama rağmen bugün burada olmam iktidarın saflaştırmasından kaynaklı. 15 Temmuz gerçekleşen bu darbe girişimi OHAL sadece darbeye karşı değil savaşa yıkıma dur diyen bizlere karşıda kullanıldı. Asıl hedef barış isteyenlerdir” diyerek OHAL’e ‘dur’ demekten başka çare olmadığını vurguladı.
'Demokrasi için mücadele etmek zorundayız'
İhraç edilen sağlık emekçisi Narin Duru daha sonra söz aldı. Duru, "KHK'lerle toplumun tüm kesimine korku ve kaygı yaratmak isteniyor. Emeği savunan muhalif her kesimi susturmaya çalışıyorlar. Yapmak istediklerinin ne olduğunu biliyoruz, bizler dün de sokaktaydık, bugün de sokaktayız. Örgütlü mücadeleye dönük saldırılar bunlar, OHAL'i uzatılmaması, demokrasi için mücadele etmek zorundayız" dedi.
HDK Yürütme Kurulu üyesi Çiğdem Kılıç Uçar tarafından okunan basın metni şöyle:
AKP/Sarayın 7 Haziran sonrası başlattığı baskı politikası ve savaş, halklara, inanç gruplarına, kadınlara, gençlere, emekçilere ve bir bütün olarak iktidara muhalif olan tüm kesimlere karşı artarak sürüyor. Diktaya karşı olan hemen her kesim, bir biçimde susturulmaya çalışıyor. Tüm bu baskı ve saldırılar, 15 Temmuz sonrası OHAL’in uygulanması ile bir üst boyuta sıçradı.
Devlet, halkına karşı adeta savaş ilân etti ve bu süreç devam ediyor. Bir devlet düşünün ki, kendi halkını bombalıyor, kentlerini yerle bir ediyor, cenazelerin gömülmesine bile izin vermiyor.
Rejimin değiştirilmesi ve tek adam diktatörlüğü olan başkanlık sisteminin inşa edilmesi için yapılmadık kalmadı. Her gün “bu kadar da olmaz artık” dediğimiz yeni bir uygulamayla karşılaşıyoruz.
Başkanlığa giden yolda, muhalif olanlara karşı her şey reva görülmeye başlandı. Bunun için birçok düzenleme yapıldı, yapılmaya devam ediliyor. OHAL’in ilânı ile her türlü keyfi uygulamaya hukuki zemin hazırlanmış oldu.
OHAL’in ilân edilmesi sonrasında şimdilik 12 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarıldı. Mevcut Anayasa’ya göre, KHK’lerle yapılan düzenlemelerin OHAL’in amacıyla sınırlı olması gerekiyor. Oysa çıkarılan KHK’lerin büyük çoğunluğunun OHAL’in yazılı amacı olan darbe girişimiyle ilgisi bulunmamaktadır.
OHAL’in ilânından sonra:
· Başta HDP Eş Başkanları olmak üzere, seçilmiş vekiller, belediye başkanları cezaevine gönderildi. Belediyelere kayyumlar atandı, böylece halkın seçme seçilme hakkı ve iradesi yok sayıldı.
· 86 bin kamu çalışanı işten atıldı. Onbinlerce kamu çalışanı açığa alındı. Her gün yeni listeler açıklanıyor. Binlerce aile açlığa, yoksulluğa mahkum ediliyor.
· Gazete, dergi, radyo ve televizyonlar keyfi olarak kapatıldı, mallarına el konuldu, halkın haber alma hakkı kısıtlandı.
· Gazeteciler cezaevine konuldu, yetmedi aileleri cezalandırıldı.
· Örgütlenme hakkımız yok ediliyor. Binlerce dernek, vakıf vb. kapatıldı.
· Taciz, tecavüz, istismar meşrulaştırılmaya çalışıldı.
· Grev yasakları genişletildi, işçilerin kıdem tazminatları ve alacaklarına el konuldu.
Bütün suçları birlikte işlediler
Bugün kapattıkları üniversitelerin, yurtların, derneklerin tümüne yakını AKP döneminde açıldı. Daha düne kadar her şeye ortaktılar ve ne yaptılarsa birlikte yaptılar.
Kapattıkları 15 üniversiteden 14’ünü Fethullahçılar ile birlikte kurdular.
Kapattıkları 35 hastane ve sağlık kuruluşunun çalışma ruhsatları AKP’li Sağlık Bakanları tarafından verildi.
Kapattıkları 1125 derneğin neredeyse tümü AKP Hükümetleri döneminde kuruldu.
Ve çok daha fazlası var.
OHAL ile işsizlik, yoksulluk artıyor
OHAL ile sadece demokratik, siyasal haklarımız gasp edilmedi. OHAL sonucunda işsizlik ve yoksulluk daha da arttı.
OHAL’in ilânı ve başkanlık tartışmalarıyla birlikte, devalüasyon yaşandı ve döviz son dönemde yüzde 21 arttı. Cebimizdeki 100 lira, 79 lira oldu. Ücretimiz, alım gücümüz giderek düşüyor. Saray halâ “teğet geçecek” diyor. 2009 krizinde de aynı sözleri duymuştuk. Oysa, 2009 krizinde on binlerce işçi işsiz kaldı, işyerleri kapandı. Şimdi daha da kötüye gidiyoruz.
Kriz henüz yeni başladı ve derinleşiyor. Olumsuz etkileri önümüzdeki aylarda daha görünür olacak. Bu krizin nedeni ekonomik olduğu kadar, politiktir. Saray’dakinin başkan olma sevdası, savaş politikaları ve OHAL uygulamaları krizi daha da derinleştirmektedir.
AKP/Saray OHAL'i sürdürmek istiyor. Çünkü tek adam rejimine, başkanlığa, ulaşmak için OHAL düzenini kullanıyor.
OHAL uygulamasına derhal son verilmelidir. KHK’ler iptal edilmelidir.
OHAL demek, keyfilik, hukuk dışılık, “ben yaptım oldu” demektir.
“Yarın ne olacak” dememek için;
“Benim de başıma bir iş gelir mi” dememek için,
Her an işten atılma korkusu yaşamamak için,
Barış, demokrasi ve özgürlükler için,
Kürt sorununda eşit, adil, demokratik bir çözüm için,
OHAL'in kaldırılması ve diktatörlüğe dur demek için eşitlik, adalet ve özgürlük için birleşelim, direnelim.
Birleşir ve direnirsek, dayanışmamızı büyütürsek kazanabiliriz.
KHK’ler bütün sonuçlarıyla iptal edilmeli, OHAL derhal kaldırılmalıdır.
Başkanlığa giden yolu kapatalım.
Mutlaka kazanacağız.