HDP, Rabia Naz’ın ölümünün arkasındaki gerçeklerin ortaya çıkarılması için Meclis araştırması önergesi verdi. Konuyla ilgili Partisi adına konuşan Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları Türkiye’de yaşanan bu çocuk ölümlerinin araştırılması, önlemek için önlemler alınması, samimi biçimde müdahalelerin olması gerektiğini söyledi.
SiyasiHaber
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Partisinin Rabia Naz’ın ölümünün ardındaki gerçeklerin açığa çıkarılması için verdiği Meclis araştırma teklifini açıklamak için TBMM Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı.
Hatimoğulları yaptığı konuşmada “Bu konuyla ilgili esaslı bir araştırmanın yapılmasının engellendiği ortadadır. Çünkü Eynesil Belediye Başkanının yeğenleri aileye ciddi biçimde tehditler savurmuş, kuvvetle muhtemel yargıya ciddi anlamda müdahalelerde bulunulmuş, savcı henüz araştırma sırasında araştırmayı, ortamı terk ederek oradan ayrılmış ve birçok delilin karartıldığına dair bilgiler yansımıştır” dedi.
Hatimoğulları konuşmasına şöyle devam etti: “Elimizi vicdanımıza koymalıyız ve Türkiye'de yaşanan bu çocuk ölümlerinin -özellikle Rabia Naz şahsında- araştırılması gerektiği, önlemler alınması gerektiği, sembolik değil esasa dair, gerçekten önlemek üzere samimi bir biçimde müdahalelerin olması gerektiği kanaatindeyiz.”
Çocuklara yönelik diğer cinayet ve istismar olaylarını da dile getiren Hatimoğulları, bunların da layıkıyla araştırılmadığını ve üstünün örtüldüğünü belirtti. Hatimoğulları, sözlerine Nazım Hikmet’in şiirini ekledi:
“Çalıyorum kapınızı,
Teyze, amca bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin,
Şeker de yiyebilsinler."
HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları’nın TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın tamamı şöyle:
Bu konuyla ilgili birçok parti soru önergeleri verdi. Biz bu meselenin detaylı bir biçimde araştırılması için Meclis araştırması teklifimizi sunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere, Giresun'un Eynesil ilçesinde 13 Nisan 2018 tarihinde evinin yakınlarında yaralı olarak bulunan Rabia Naz'ın ölümüyle ilgili basına çeşitli haberler yansıdı. İlk etapta yansıyan biçimi ve ifade edilen, bir trafik kazası sonucu yaralandığıydı, fakat daha sonra yüksek bir yerden düştüğü ve en nihayetinde Adli Tıp Kurumunun bedensel travma geçirdiğine dair bir rapor verdiği bütün kamuoyu tarafından biliniyor. Ancak bu konuyla ilgili esaslı bir araştırmanın yapılmasının engellendiği ortadadır. Çünkü Eynesil Belediye Başkanının yeğenleri aileye ciddi biçimde tehditler savurmuş, kuvvetle muhtemel yargıya ciddi anlamda müdahalelerde bulunulmuş, savcı henüz araştırma sırasında araştırmayı, ortamı terk ederek oradan ayrılmış ve birçok delilin karartıldığına dair bilgiler yansımıştır. Bu durumda bizler, eşit bir biçimde çocuk katliamlarının araştırılmamasını, siyasilerin ya da Meclis’te çoğunluğu olan partinin yakınlarının ya da belediye başkanlarının bu şekilde bu sürece müdahale etmesini asla ve asla doğru bulmuyoruz. Elimizi vicdanımıza koymalıyız ve Türkiye'de yaşanan bu çocuk ölümlerinin -özellikle Rabia Naz şahsında- araştırılması gerektiği, önlemler alınması gerektiği, sembolik değil esasa dair, gerçekten önlemek üzere samimi bir biçimde müdahalelerin olması gerektiği kanaatindeyiz.
Bakın, kadın cinayetinde yitirdiğimiz Şule Çet'in, Münevver Karabulut'un katillerinin ailelerinin nüfuzlu olmasından kaynaklı bu konuyla ilgili araştırmalar yapılmadı. Hatta Cem Garipoğlu'nun Münevver Karabulut'u paramparça ettiği cinayeti hatırlayacaksınız, yüz doksan yedi gün sonra ancak teslim edildi ve yargı önüne çıktı.
Elbette çocuklarla ilgili yaşanılan ihmaller sadece bununla sınırlı değildir. Bakın, Adana Aladağ'da 11 çocuk yurt yangınında yaşamını kaybetti ama şu anda herkes tutuksuz. Sanki Aladağ yangınından hiç kimse sorumlu değilmiş gibi herkes serbest bırakıldı ve tutuksuz yargılanma devam ediyor. İzmir Dikili'de bir yurtta 9 erkek öğrenci cinsel istismara maruz kalıyor ama bu konuyla ilgili doğru düzgün hiçbir araştırma yapılmıyor.
Yine aynı şekilde, Temmuz 2017 itibarıyla 0-6 yaş grubunda 668 çocuk cezaevinde ama bu Meclis ve bu konuya duyarlılık göstermesi gereken siyasiler bu konulara kulağını tıkamış durumda.
Bizler şunu ifade etmek istiyoruz: Küçük bedenleri toprak altında olan çocuklar niye şiddet gördüğünü, gördükleri şiddetin anlamını, tacizi ve tecavüzü anlamlandıramadan toprağın altına girdiler. Kiminin yaşı 1, kiminin 3, kiminin 7 ve o yaşta kalakaldılar. Sevgili Nazım Hikmet Hiroşima'da atom bombasında kâğıt gibi yanan çocuklar için yazdığı şiirde demişti ki:
“Çalıyorum kapınızı,
Teyze, amca bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin,
Şeker de yiyebilsinler."
O toprak altındaki çocuklar ve şu anda ismini zikredemediğimiz, ismini sayamayacağımız birçok çocuk buradaki vekillere "Vekil teyze, vekil amca" diye sesleniyor, "Bizler şeker de yemek istiyoruz, oyun da oynamak istiyoruz; gemiciklerle olmasa da bizler lolipoplarla oynamak istiyoruz, balonlarla oynamak istiyoruz" diyorlar.
Ben Meclis’in bu konuda hep birlikte, hiçbir parti ayrımı gözetmeksizin gerekli duyarlılığı göstermesini ümit ediyorum.