Gözaltında kayıplar, hakikat arayışı ve bir film
Her yıl 17-31 Mayıs tarihleri arasında anılan “Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası”, Türkiye’nin en derin yaralarından birine -devletin gözetiminde kaybedilen insanların akıbetine- işaret eder. Bu hafta, sadece bir yas değil, aynı zamanda bir direniş ve hafıza mekânıdır. Ve bu hafıza, en çok da annelerin, kardeşlerin, çocukların sesinde yankılanır. Bu ses toplumun hafızasına Cumartesi Anneleri olarak kazılmıştır.
30 yıldır, her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda bir fotoğraf, bir isim, bir karanfil ve adalet talebiyle oturan bu insanlar, sadece sevdiklerinin kemiklerine ulaşmak için değil, aynı zamanda “gözaltında kaybetme” gibi organize bir devlet suçunun görünür ve yargılanabilir olması için mücadele ediyorlar.
1052 haftadır süren bu barışçıl ama inatçı eylemlere rağmen, devletin cevabı çoğu zaman sessizlik, kimi zaman ise yasak ve şiddet oldu. Ne yazık ki, on yıllar sonra bile bu topraklarda cezasızlık hukuku, gözaltında kaybedilenlerin ortak yazgısı olmaya devam ediyor.
“Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası” çerçevesinde çeşitli etkinlikler yapılacak. Bunlardan biri ise, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon tarafından düzenlenen ve 20 Mayıs günü saat 20.00’de Kadıköy Sineması’nda gösterilecek olan “I’m Still Here” (Türkçesiyle Hâlâ Buradayım) adlı film gösterimi. Filmin ismi bile tek başına bir isyan ve tanıklığa işaret ediyor: Kaybedilenlerin sesiyle konuşuyor, onların boş bırakılan sandalyeleri, susmayan fotoğrafları ve eksik kalan hayatları adına dile geliyor. Bu film, tıpkı meydanda sessizce oturan anneler gibi soruyor:
“Nereye götürdünüz sevdiklerimizi? Onlara ne yaptınız?”
I’m Still Here, 2025 yılında En İyi Uluslararası Film Oscarı’nı kazanarak Brezilya sinema tarihinde bir ilke imza attı. Walter Salles’in yönettiği bu etkileyici film, Brezilya’nın 1970’lerdeki askeri diktatörlük döneminde yaşanan gerçek bir trajediyi konu alıyor.
Hâlâ Buradayım, sadece bir ailenin değil, bir ulusun hafızasında derin izler bırakan bir dönemi anlatmakta. Cumartesi Anneleri’nin ve kayıp yakınlarının adalet arayışıyla benzerlikler taşıyan film, insan hakları mücadelesine dair güçlü bir anlatı sunmakta. Kadıköy Sineması’ndaki gösterimi, bu anlamda büyük önem taşıyor.
Film, adalet arayışının ve insan hakları mücadelesinin sinema aracılığıyla nasıl güçlü bir şekilde anlatılabileceğinin en güzel örneklerinden biri olduğunu gösteriyor.
“Hâlâ Buradayım”, kaybedilenlerin bedenlerinin değilse de hatıralarının, ailelerinin adalet arayışının ve toplumun vicdanındaki izlerinin silinmediğini haykırır gibi geçmişten bugüne seslenmekte. Bu bağlamda film, bir sanat ürünü olmanın ötesinde, kolektif belleğin bir parçası, kayıp yakınlarının ve hakikat savunucularının sesine bir ses, nefesine bir nefes olmakta.
Ölümle, kanla, korkuyla sınanmış toprakların hikâyeleri
Bu haftanın etkinlikleri arasında, 31 Mayıs Cumartesi günü saat 12.00’de, Cumartesi Anneleri’nin 1053. hafta buluşması da gerçekleştirilecek. Bu buluşma, sadece kayıp yakınlarının değil, aynı zamanda vicdan sahibi herkesin çağrısıdır. Çünkü mesele sadece bir kişinin ya da ailenin kaybı değil, hepimizin hakikat arayışı ve adalet duygusudur.
Bu anlamlı haftada, vicdan sahibi herkesin bir kez daha seslenmesi gerekiyor:
Kayıplar nerede?
Bu soru cevapsız bırakıldıkça, “Hâlâ buradayım” diyen her film, her anne, her meydan, bize insan kalabilmenin sınırlarını hatırlatacaktır.
Cumartesi Anneleri…
Dile kolay, 30 yıldır hâlâ oradalar. 30 yıldır orada olanların her biri, filmdeki gibi “hâlâ buradayım” diyor. Evet, onlar hâlâ oradalar. Sessiz bir çığlığa dönüşmüş acılarıyla dimdik, gururlu ve ayaktalar. Gidin ve görün onları. Onlarca yıldır duyulmayan çığlıklarına kalbinizi dayayın. Onların soğuk kaldırımları mekân tutmuş sessiz yakarışlarına, ellerinde kırmızı bir karanfille umudunu yitirmemiş bakışlarına, soluk suretlerine sinmiş acılarına tanık olun.
Küfeleri ölümle, kanla, korkuyla sınanmış toprakların hikâyeleriyle dolu, acılarını alın çizgilerinde keskin bir çığlık gibi taşıyan bu insanlara kulak verin.
Göreceksiniz, kendinizden de parça parça yetirdiğiniz şeylerin izlerini bulacaksınız orada.
Hayat en çok da, içinizde hâlâ ölmemiş o güzel şeylere dairdir, yüzleşin onlarla.
Onlar hâlâ oradalar, yaz siz? Siz de orada olacak mısınız?
