AKP, kalan altı ayın tamamına sığdırılacak bir planlama ile 2015 genel seçim çalışmalarını şimdiden başlattı. Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, harıl harıl seçim çalışması yürütülüyor.
Bu erken çıkışın nedeni, başta Tayyip Erdoğan ve çocukları olmak üzere, bakanların, AKP’li vekillerin ayyuka çıkan hırsızlık ve yolsuzluklarıdır. Bu yüz kızartıcı fiillerin seçime iki ay kala seçim meydanlarında dile getirilmesi, AKP’yi ciddi bir şekilde zorlayacaktı. Somut kanıtlarla, görüntü ve tanıklıklarla sabit olan hırsızlıklar ve rüşvet, doğal olarak sandıklara da yansıyacaktı. AKP kurmayları bu durumu gördüler ve “hesaplaşma”yı seçim öncesine çektiler.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, AKP’nin hırsızlık ve yolsuzluk hallerini gündeme sokarak, bu erkene alma planına çomak sokmuş oldu.
Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun, Yalçın Akdoğan’ın hep birlikte Demirtaş’ı hedef haline getirmelerinin nedeni budur. Yeni Şafak, Sabah, Akşam ve Star gazete yazarlarının işbirliği içinde ve sistematik biçimde Demirtaş’a saldırmaların nedeni de budur.
AKP iktidarı, “hırsızlık ve yolsuzluğumuz da olsa, bunu biz konuşur kendimiz çözeriz, size ne oluyor?” kabadayılığı içinde. Geçen hafta hükümet, bu tiyatronun bir gereği olarak, “her tarafta olduğu gibi bizde de yolsuzluk yapanlar olmuştur” tartışması yürüttü. Tartışmayı AKP’nin fetva hocası Hayrettin Karaman’ın, “yolsuzluk, hırsızlık kim tarafından yapılırsa yapılsın, kötüdür ve günahtır” yazısı başlattı. Ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “bazı bakanlar, çocuklarıma çıkar sağlamak adına, bana da rüşvet teklif ettiler” diyerek, rüşvet ve hırsızlık skandalını bayağılaştırmaya, sıradanlaştırmaya çalıştı.
Fakat bir perdeleme amacıyla da olsa yapılan itiraflar önemli, toplumun siyasal bilincini geliştirici etkileri bakımından değerli; “bizim cephemiz de öyle pürü pak değil” tartışması yarattığı için de yararlıdır.
Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, ekonomik ve siyasi rant, ikbal, kariyerizm sadece hükümet kanadının değil, tüm toplumun sorunudur. Kürt halkının özgürlük mücadelesini de alttan ve derinden tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Fakat bu kirlenme ve ahlaksızlık kendiliğinden ve sıradan bir insan zafiyeti olarak değil, Kürt siyasal mücadelesinin içinde, kurumlarda örgütlenme ve kadrolaşma mücadelesi yürütmektedir.
Maalesef ve ne yazık ki, son yıllarda Kürt halkının yiğitlikler ve fedakarlıklarla örülen mücadelesi, bu tür ahlaksızlıklarla kirletilerek tehdit edilmektedir.
Legal Kürt siyaseti tam da bu nedenle, yönettiği belediyelerde, etkin olduğu tüm alanlarda yolsuzluğu, hırsızlığı, rantçılığı, ihaleciliği, tefeciliği, para ve mülkiyet tutkusunu gündemine almalı, büyük bir arınma ve temizlik seferberliği başlatmalıdır.
Kürt Özgürlük Mücadelesinin dağ başlarında, işkencehanelerde, zindanlarda, sürgünlerde yıllardır sürdürdüğü mücadelenin bir tek amacı var: Politik ahlaki bir toplum ve bu toplumun kendi inşa edeceği özgür, eşit, adil bir yaşam…
Peki biz şu andaki halimizle bu yaşamın neresindeyiz?
Sorunun cevabı, Fethullah Gülen teşkilatının, AKP ile birlikte 2007 seçimlerine hazırlık kapsamında, Kürdistan’da yaptıkları bir toplantıda, toplantıyı yöneten bürokratın kayıtlara geçen konuşmasında saklı;
“Şahsen kazandıkları yerleri de kazanmışlar diye saymıyorum. Bir çoğunu en azından. Önemli olan da bu. O bölgelerde kötü adam çıkarmaları kadar önemli bir şey olamaz. Yolsuzluklara bulaşanları destekleriz. Kendi müfettişlik organları yok zaten. Biz de denetim yapmayız. Bırakın yesinler. Bakın yiyen adam zararlı değildir, bir metre kaldırım yapan ve bir saat eğitim verdiren adam zararlıdır. Ben şahsen 1999 yılından itibaren birşeyden korkuyordum. Bunlar belediyeleri aldıktan sonra eline kazma kürek alan herkes işe koşar diye korktum. Hemen harekete geçtik. Gördüğünüz gibi belediyeye giden herkes “bana da bir şey yok mu?” diye soruyor, alamazsa küsüp gidiyor. Korktuğum şeye bakın, bir de olan şeye bakın… Sorun her zaman seçimleri kaybetmek değildir. Hatta bazen bilerek kaybedeceksiniz. Özellikle bazı yerler var, sonra söyleyeceğim, oralarda 10 yıl veya 15 yıl belediye onlarda olsun.”
Kürt halkının özgürleşmesini ve kendisini yönetmesini istemeyenler aynen böyle düşünüyor.
Peki yolsuzlukları, hırsızlıkları, rantçılığı bitirmek mümkün mü?
Tefecilerden, ihalecilerden, ikbal avcılarından, makam-koltuk hastalarından, kariyeristlerden, para ve mülk düşkünlerinden kurtulmak mümkün mü?
Kesinlikle evet: Namuslular, ahlaklılar ve vicdanlılar da en az hırsızlar ve namussuzlar kadar cesaret sahibi olduklarında evet!
(Yeni Özgür Politika – 14 Aralık 2014 – Ferda Çetin)