Toplumda esen siyasi rüzgarlar ve dalgalanmalar en son Rize’ye gelir, o da esinti halinde! Krizin kendisini değil de artçı sarsıntılarını hisseder. Tarih boyunca hep statüye zar atmışlar ve daima kazananı bilip kaybedecek olana oy vermemişlerdir. İktidarların sahibi, ortağı, en kötü ihtimalle ayrıcalıklı pay sahibi olmuşlardır. Yerelde yönetilmesi en zor yerlerden birisidir. Hiçbir Rizeli kendisini hiçbir kamu kuruluş, kural ve görevlisine karşı sorumlu hissetmez ve onları kendi üzerlerinde yetkili olarak da kabul etmez.
Hiyerarşik olarak önce Allah’a bağlıdırlar, sonrasında da Ankara’da en az bir bakana veya müsteşara… Yukarısı mümkündür ama aşağısını tanımazlar!
Tek parti dönemi dışında tüm tarihi boyunca sosyal demokratlar bile sadece 1973 Seçimleri’nde 2-1 öne geçebilmiş, 1977’de 2-2 yapmışlar. Öncesindeki ve sonrasındaki tarihler boyunca hep kazanacak sağ partilere oy vermişler ve iktidarda olmuşlar. Ticaretteki risk alarak kazanma alışkanlıklarını siyasete hiç karıştırmamışlar.
Ezberleri ve asapları bozulunca da ‘Uyanan Güç’ haline gelip en kestirme yoldan toplumsal muhalefetin en önüne geçip radikalleşirler. İktidarla gönül ilişkisini kesen Rizelinin dilindeki ‘acayip kem söz’ zenginliği sözlüklere sığmaz!
Rize’nin siyasi ve toplumsal tarih ezberini bozan, sarsan en önemli şey; Mahirlerin, Denizlerin ardından oluşan devrimci dalga ve yükseliştir. Altı yedi yıl gibi kısa ama toplumlar tarihinde 30-40 yıllık bir süreye sığabilecek kadar yoğun, sert ve zorlu yaşanan yıllar… Belleklere ‘hak, adalet, eşitlik ve özgürlük’ diye yerleşen yıllar… Her birimizin sokaklarda, dağlarda ölmeye hazır Che Guevera olduğu yıllar… Kitlelerin dokunsan sosyalizme hamile kaldığı, devrimin adeta eli kulağında olduğu yıllar… Bayram Ali Tatoğlu’nun cenazesinde tüm fabrikalarda işçilerin iş bıraktığı, kadın, çoluk çocuk, genç, ihtiyar binlerce insanın kentin bir başından öbür başına ağıtlar yaktığı yıllar…
Ve 1980 sonrası kesintiye uğrayan malum yıllar…
Bugün, Rize’deki muhafazakar kesimin iktidardan, sosyal demokrat kesimin muhalefetten memnuniyetsizliği bu kez sandığa da yansıyacak gibi görünüyor. AKP ve Büyük Lider için “ceza kesmenin zamanı geldi” diye düşünenler hayli çoğaldı ve giderek de çoğalacağa benziyor. AKP’ye verilen bütün emanet oy sahipleri yeni adres arayışına çoktan girdi; hatta karar da vermişler ama şimdilik sessizce bekliyorlar!
CHP, tarihi boyunca CHP’ye rağmen yakalayamadığı bir havayı yakalamış görünüyor Rize’de.
Emekli maaşları … Emekli nüfus cenneti olan kentte, cebe girecek ‘keş’ para umudu etkili olmuş. Uzun yıllardır değiştirilemeyen, tüm yılların yenilgisinin nedeni görülen CHP il yönetiminin tümden değişmesi de parti tabanında bir kıpırdanma yaratmış denilebilir. Uzun yıllardır ANAP ve AKP’ye giden oylarını geri alma hevesi ve telaşı içinde. Kolay değil; tam otuz sekiz yıllık bir aradan sonra CHP’nin milletvekili çıkarabilme umudu doğdu ve bunun olabilirliğine Rize’deki tüm siyasi eğilimler de inanıyor.
HDP istese de başaramayacağı bir seçim kazanımını, Selda Karafazlı’ya acele ‘organize’ edilmiş bir aile tepkisiyle elde etmiş oldu. Tecrit girişimi muhtemelen hazırlayanların da öngöremediği şekilde sonuçlandı ve Selda Karafazlı nezdinde HDP lehine vicdani bir ilgi, teveccüh ve sahiplenme yarattı.
Selda Karafazlı’nın adaylığıyla açığa çıkan vicdan sarsıntısı, içten içe herkesi tetiklemeye devam ediyor. Konuştuğum AKP’li bir komşum ‘inat olsun diye HDP’ye oy vereceğum’ diyor.
CHP’li bir yakınım kulağıma fısıldıyor; ‘HDP’ye oy vereceğum ama, CHP’ye oy verdum diyeceğum! Yani hatırı sayılır miktarda gizli HDP’liler var Rize’de. Gizli oyların bir kısmı çevre bakısı vb. korkulardan dolayı. Bir kısmı da ‘bunlar ilerde yine bölücülük yapar mı acaba’ kaygısıyla kendilerine ve etrafa ‘mahçup’ olmak istemiyorlar. İşte bu gizli oylar ve tepki oyları HDP’ye olan teveccühün sayısal hesabı yapılamayan kaynakları
HDP adaylarına özellikle soysal medyadan gelen tehdit, taciz ve her an başlarına bir şey gelebileceği iması hiç eksik olmuyor. HDP adaylarında kaygı var ama korku hiç yok!
Parti tabelası yok, seçim bürosu yok, seçim aracı yok, sesli propaganda yok, bayrakları yok, standı yok, mitingi yok, parası yok ama yine de en çok teveccüh edilen parti durumunda HDP.
2011 seçimlerinde Emek Partisi’nin 236, TKP’nin 156 oy aldığı Rize’de 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde Selahattin Demirtaş 2137 oyla herkesi şaşırtmıştı. Belli ki bu seçimlerde de özellikle ‘gizli’ oylar sayesinde daha çok şaşırtacak!
İşin başka bir boyutu da HDP’den çok Selahattin Demirtaş adının öne çıkmış olması. Siyasetle uzaktan yakından ilgili olan almayan herkes ‘Selo’ deyince iltifata başlıyor. Rizelilerin deyişiyle “Habu Selahattin çok iyi akilli bir uşağa benzeyi”
Eğer HDP, bu seçimlerde Rize’deki oylarını ikiye katlarsa -ki bu imkansız görünmüyor- tabelasız bir parti Rize’de Devrim yapmış olacak!
Ancak büyük bir kaygı var; bu teveccüh oylarının, sandık oyunlarıyla ezilmesi! Rize’deki sandıkların çoğunda HDP gözlemcisi olamayacak. Yani diğer parti temsilcilerinin ahlakına ve vicdanına kalmış bir durum. Bir de çok az sayıdaki gönüllü arkadaşların çırpınışlarına…
Çok zaman geçti, şimdi yine ezber bozma zamanı…