AKP Hükümeti’nin neoliberal modeline, toplumu yukarıda ulusalcı ve muhafazakar kamplara bölme, egemenlik dayatmalarına aşağıda itiraz eden Haziran isyanı başka bir seçeneği açığa çıkaran yol oldu. Gezinin bileşenlerinin rengi, toplumsal çoğulcu yapısı, ezilenlerin siyasal odağı, sınıf mücadelesinin biçimi olarak gelişen durumlar gezi isyanının işaret fişekleri olarak görüldü. neoliberal rejimin doğayı yağmalayan tutumuna, emeğe dönük destursuz saldırganlığına, Sünni İslami- cemaatin benmerkezci dayatmalarına, emperyalizm bağımlı ilişkisine, polis dokunulmazlığına, kültürel tekliğe karşı gezi önemli bir itirazdı.
AKP siyasetini neoliberal saldırganlığı kriz döneminde güncelleyerek emeğin kazanımlarını aşındıran ve doğaya karşı yıkıcı politikalarla kurdu. Gezi bunlara da itirazdı. Gezinin çeşitli istemleri olsa da gezi isyanında görülen eylemlerde ortaya çıkan talepler, doğayı korumak ve özgürlüğü sahiplenme üzerinden eylemli hayat geliştirdi. İki aylık eylemi hayatı, geleceği güvenceye almaya çalışılan örgütlenmeler ortaya çıkarttı. İsyan, sınıf mücadelesinde yeni yol, yöntem arayışına eylemli yanıt, bir çubuk bükme ve kırılma eşiği oldu.
Bu eylemler iktidar içi çatlağa, çözülmeye giden yolun ve yağmanın görülmesinde, yolsuzluğun boyutunun açığa çıkarılmasına, halkta korkunun kırılmasına yol açtı. Aynı zamanda siyasal ve toplumsal örgütlerin mücadele ortaklığını, yeni kültürünü, kitlesel siyasal örgütlülüğünü ve fiili mücadelenin meşru yolunu açtı. Toplumsal, siyasi muhalif dinamikler, gözaltına alınanlar, yaralılarla ile yardımlaşma, dayanışma, rejimi uyarı ve tutum deklare etmekten de geri durmadılar. Yaralılar için koruyucu, müdahale edici mekânlar yarattılar. Biber gazı, su, plastik mermili müdahaleye, saldırılara karşı koymada sapanı, koruyucu maskeyi ve kitlesel direnmeyi geliştirdiler. Forumlar kurarak karar alma, uygulama, yaşamı üreten komünleri kurma ve her saldırıya karşı dayanışmayı, basını, dijital ortamı, uluslararası ilişkiyi birlikte geliştirdiler.
Gezi isyanının bilince çıkardığı şey, bürokratik örgütlenmeler ile değil doğa-özgürlük ilişki temelli, katılımcı, öz savunma eylemli bir tarzdı. Klasik kutuplaşmanın yerleşik siyasetini aşan yeni bir doku ortaya çıkarttı. Gezi isyanını öne çıkartan en önemli özellikler kitlelerin siyasal hareketliliğinin, eylemliliğinin, politikada sarsıcı etkisiydi. Bu, siyasal alanda cereyan eden demokrasi mücadelesi içinde sınıfının eğitilmesi, geziye genel grevle toplumsal, sınıfsal renk vermesi açısından önemli ortam, devrimci bir zemin sunuyordu. Sınıfın sendikal hareketleri yeni doğan gezinin isyancı mücadele tarzına, aşınan hatlarından dolayı ne birikim, ne deney aktardı, ne de yeni geleni anladı. İşi gençlere, işsizlere, güvencesizlere havale ederek, geceleri evlerine çekilerek, gündüzleri geziye övgüler düzerek geçiştirdi. Mücadelenin tek kaynaktan beslenmeyen parçalarının kattığı enerjiyi göremediler. Onlar da kendilerini üretim alanlarında değil de yaşam alanlarında kurarak mahalle, park vb forumlar biçimde var etmenin yol, yöntemini aradılar. Sendikalar ise kelimenin tam anlamıyla seyre daldı.
Haziran isyanını analizi ve sınıf tartışması da gösteriyor ki mücadele ve örgütlenmede ana sorun devrimdir. Güncel olan ve haziran isyanının sınıfsal bir tutumu olarak tanımlayabileceğimiz şey budur. Haziran isyanı geçici devrimci durumun kendine uygun mücadele tarzını da yaratmıştır. Halkın dili, eylemi aynılaşarak ve ayrışarak, düzen dışı arayışı örgütlemesidir. Bu stratejik bir tartışmaya da ışık tutmuştur. Bu stratejik tartışmanın neresindeyiz? Tartışmaya anlam biçen ve iki yönde sorgulayan yaklaşımlar var.
Bunlar egemenler ve ezilenler cephesinde gerçekleşen iki ayrı yöndeki strateji tartışmalarıdır. Her biri kendi stratejisini dayatıyor ve tartıştırıyor.
Biri sermayenin ulusal istihdam stratejisi ve eylem planıdır ki, adımları emeğin kazanımlarını yok etmeye dönük uygulanmaktadır. Bu uygulamaların öznesi sermayedir. Emeğin sömürülmesi, baskı altında tutulması ve sınıfın haklarından yoksun bırakılmasıdır. İş gücü piyasasının yapısal sorunlarına sermaye lehine yanıtlar üretmesidir. Bu yanıtlar da iş gücü piyasasının esnekliği, güvenceli esnekliğin yaygınlaşması, iş gücü piyasasında sermayenin rekabet gücünün geliştirilmesi, taşeronlaşma, belirli süreli iş sözleşmelerini sıklıkla kullanılmasıdır. Sermayenin sıkıntılarını hafifletme, sermaye üzerindeki maliye yükünü azaltmadır. Sermaye bu hamlelerle özel işletmeler ve devlet işletmelerinde klasik sendikacılığın etkisini sarsar, sendikalı oranı gittikçe düşürür ve örgütsüzlüğü dayatır.
Diğeri Haziran isyanı ile ortaya çıkan işçi hareketinin durumudur. Bu Haziran isyanın örgütlü rolünü oynayamayan ama öznesi olan emektir. Ancak kendisi için sınıf olmaktan uzaktır. Olması gereken stratejik yöneliminde ise ne kadar sınıfın katıldığı ve içinin nasıl doldurulduğu konularını tartışmalı hale getirmesidir. Hâlbuki işçi sınıfı hem doğrudan demokratik örgütlenmelere, meclislere hem de fiili meşru mücadeleye yabancı değil. Birçok direnişler, grevler vb. çeşitli sermaye saldırısına karşı koyuş ve örgütlenme biçimleri işçi sınıfının deneyimleridir. Sınıf hareketinde bu karşı koyuşlarla deneyimleşmek, örgütlenmek, derinleştirmek, yaygınlaşmak sürekliliği bir hedef olmalıdır.
Şimdi bu iki stratejik yönelime cevap olma, birincisinin karşısında durma diğerinin içeriğini doldurma ile bir strateji tartışmaya ve yeni bir devrimci yaklaşım kurmak gerekiyor. İster genel, isterse yerel stratejik tartışmanın muhatabı olalım bir bütün sermaye düzeninin reddetmek üzerine devrimci bir hayat yaratma mücadelesini bir adım ilerletilmelidir. Bu tartışmaya iki noktada etki ve katkı yaparak değişim sağlanmalıdır ve değişimin öznesi olan işçi sınıfı da toplumsal ve siyasal güce dönüştürülmelidir. Bunun için yapılması gereken toplumsal, siyasal mücadelenin birleşik davranışını, gezi isyanının geçici yıkıcı gücünü, sınıfın kurucu deneyi ile birleştirerek yeni devrimci örgütlenmelerle mücadeleyi devrim ve sosyalizme doğru büyütmektir.