HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu şu an Çin Konsolosluğu önünde akrabalarını arayan Uygur Türkleri ile bir ara geldi.
SiyasiHaber / OrhanKoç
İstanbul'da yaşayan Uygur Türklerinin, Çin yönetimi tarafından kamplarda zorla tutulan aileleriyle, yakınlarıyla görüşmek ve durumlarını öğrenmek amacıyla Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önündeki bekleyişleri 16. gününde devam ediyor.
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da burada yakınlarının akıbetini sormak için bekleyen vatandaşları ziyaret ederek tek tek taleplerini sordu ve basın açıklamalarını paylaştı. Yakınlarının durumunu soranlar adına basın açıklamasını yapan vatandaş "Çin'e sadece oradaki toplama kampına suçsuz yere, sebepsiz alınan yakınlarımızın akıbeti hakkında bilgi vermesi için bir dilekçe verdik. Bu dilekçeyi vermemizi de bizzat Çin istedi. 'Bizim dış temsilcilerimize başvursunlar, ilgileneceğiz' demelerine rağmen sözlerini tutmadılar" dedi.
“ Türkiye, Çin Devleti’ne karşı yeterli eleştiri yapmıyor”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Türkiye’nin Çin’e karşı yeterli eleştiri yapmadığını eleştirdiklerini söyleyen Gergerlioğlu, “Türkiye’ye sizi ziyarete gelmesi bir suç olarak görüyorlar. Birçok ailede de bu böyle biliyoruz. Türkiye’ye gelip, sizi ziyaret etmesi suç olarak görülüyor! Biz bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de birçok konuşma yaptık. Çin Devleti’ni eleştirdik, Türkiye’nin Çin Devleti’ne karşı yeterli eleştiriyi yapmadığı konusunda da eleştirilerimiz oldu” dedi.
Çin yetkilileri bizi ikna etmeye çalıştılar
Çin Büyükelçiliği yetkilileri bizi 2 kez ziyaret edip, bizi ikna etmeye çalıştıklarını ve Uygurların bölücülük yaptığını, dış güçlerin işleri olduğunu, dış mihrakların işleri olduğunu dile getiren Gergerlioğlu “Biz bunlara çok yabancı değiliz, böyle devletlerin böyle kelamları çok olur ama biz bilin ki sizi desteklemeye devam edeceğiz” dedi.
Gergerlioğlu şöyle devam etti: Ben Halkların Demokratik Partisi Kocaeli Milletvekili olarak bu konuyu Meclis’te birçok defa gündem ettim, takip ediyorsunuzdur. Bire bir bize müracaatlarınızı elimden geldiği kadar değerlendiririm, Dışişleri Bakanlığı’na sorarım, elimizden geleni yapacağız ve sizin durumunuzu yakinen biliyoruz. Buradaki direnişinizi de destekliyoruz, elimden gelen her yolla Türkiye kamuoyuna, dünyaya duyurmaya çalışacağım arkadaşlar. Sizin içinde bulunduğunuz halle ilgili olarak çok yoğun gündem yaptığım için Çin Büyükelçiliği yetkilileri bizi 2 kez ziyaret edip, bizi ikna etmeye çalıştılar. “Çin’de hiçbir şey yoktur, güllük gülistanlıktır. Uygurlar çok mutlu yaşıyorlar.” Gibi sözlerle bizi ikna etmeye çalıştılar ama biz kendilerine şu kaybolan profesörler, doktorlar, mühendisler, bilim insanları, şu insanların durumları hakkında soru sorduğumuzda somut bir cevap bize veremediler, bunu biliyorum ve bu sorularımıza cevap veremeyip sadece: “Uygurların bölücülük yaptığını, dış güçlerin işleri olduğunu, dış mihrakların işleri olduğunu.” Gibi kelamlar ile bize açıklama yapmaya çalıştılar. Biz bunlara çok yabancı değiliz, böyle devletlerin böyle kelamları çok olur ama biz bilin ki sizi desteklemeye devam edeceğiz.
“Biz Türkiye iktidarının Doğu Türkistan’da etkili bir rol oynaması için baskı yapmaya devam edeceğiz”
“Bu zulüm 21.Y.Y.’da kabul edilecek bir zulüm değil! Uluslararası insan hakları kuruluşları, çeşitli Birleşmiş Milletlerdeki ülkelerin imzaları sonucunda ve yapılan protestolar ile Uygurların uğramış oldukları Doğu Türkistan’ın uğramış olduğu bu zulüm dünya tarafından biliniyor. Biz Türkiye iktidarının da bu konuda etkin bir rol oynaması için elimizden gelen her türlü siyasi baskıyı da yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz inşallah arkadaşlar. Ben size Allah yardım etsin diyorum. Sizi yalnız bırakmayacağız, elimizden gelen her türlü desteği vereceğiz.”
Çin Konsolosluğu önünde bekleyen bazı Uygur Türklerin görüşlerini videodan izleyebilirsiniz.
Uygur Türkleri Basın Açıklaması:
Biz Çin’e oradaki toplama kampına suçsuz yere, sebepsiz alınan yakınlarımızın bunların akıbeti için bilgi vermesi için bir dilekçede bulunduk ve bu dilekçeyi vermemizi de Çin’in bizzat kendisi istedi. Kendileri: “Bizim dış temsilciliklerimize başvursunlar, biz ilgileneceğiz.” Demesine rağmen kendi sözünde bile durmadı. Neden durmadı? Çünkü burada her gün en az 30 kişi, 100 kişiye yakın kendi akrabalarını arıyor, kimisinin elinde bir tane fotoğraf varsa, kimisinin elinde 10-15 tane fotoğraf var, yani buradan en az 400-500 kişinin ailesi kayıp. Buraya daha gelmeyenler, yurtdışında hiç akrabası olmayanlar, sesini kimseye duyuramayan, karanlık zindanlarda Allah’a nida etmekten başka hiçbir çaresi kalmayan milyonlarca insanın sesi olmaya çalışıyoruz ve Çin buna cevap vermiyor! Neden vermiyor? Çünkü orada belki bizim elimizde fotoğraflarda tuttuğumuz insanlar çoktan Allah’ın katına kavuşmuştur. Biz Allah’a kavuşmaktan korkmuyoruz, canımızın gitmesinden korkmuyoruz fakat Çin’in Türklerin ve Müslümanların ve insanları ayaklar altına alınmamız bizim vicdanımıza dokunuyor. Lütfen sesimize ses olun ve Çin bunun hesabını verecek ve vermesi için de biz kapısına dayanmış durumdayız ve bunun hesabını sormadan da hiçbir yere gitmeyeceğiz! Çin bunlara cevap verdiğinde az öncede bahsettiğim gibi bu insanlarımız çoktan ölmüş olabilir çünkü o toplama kamplarında Kur’an’ı tercüme yapmış olan Muhammed Salih hocamız şehit düştü. Ankara Üniversitesi’nden mezun Ekrem kardeşimiz o toplama kampında gencecik iken şehit düştü. Kimi insanlarımız oradan felçli olarak dışarı çıkıyorlar. Ey Çin’in muhasebesini yapanlar gelin buraya biz buradayız, onlara karşı eğer yalan diyorsanız biz buradayız hiçbir yere gitmiyoruz. Neden bunun cevabını vermiyorsunuz? Ey Çin hani o televizyonlarda: “Uygurlar güllük, gülistanlık yaşıyor.” Diyordun, çıksana bunlara cevap versene nerede bizim kardeşlerimiz? Nerede bizim annelerimiz? Biz Uygurlar olarak biz bir defa Beyazıt’ta basın açıklaması yaparken şunu demiştik: “Biz Uygur Türkleri ciğersiz bir toplum değiliz. Bütün dünya senden korksa da biz dimdik ayakta duracağız ve bizim Türklüğümüzü, bizim insanlığımızı, bizim Müslümanlığımızı elimizden alamayacaksınız!” Bunu bütün dünyanın önünde hesabını vermek zorundasın ve bunun hesabını ben o basın açıklamasında şunu demiştim: “Ey Çin gözlerimizin içine bak asla ve asla bizim gözlerimizde korku göremezsin.” Demiştim. Asla göremezsin çünkü biz Satuk Buğra Han’ın çünkü biz Kürşat’ın evlatlarıyız ve bu namusları biz omuzlarımızda taşıyıp, yataklarımızda uyumak bize haramdır! Ey Çin biz senden sadece insanlık adına bizim anne babamız nerede diye sorduk, sen kendini büyük devlet diye çağırıyorsun ama kendi vatandaşın olanların bile cevabını vermiyorsun. Elimde sana 35 sene memurluk yapan şu alim Mehmet abimiz var, 2018’de Çin’in toplama kampına girdi ve kardeşi Abdurrahman Mehmet var o da çalıştığı yerden toplama kampına alındı, bugüne kadar hiçbir haber yok. Benim kardeşim kendisi işletme sahibi, eniştem mimar, 4 tane arkadaşım Çin’in en iyi gelen üniversitelerinden mezun olarak Türkiye’ye geldi ve yüksek lisansını yaptı ve Çin’e gitti. Ey Çin sana güvenerek oraya döndü, sen ne yaptın? Sen bunları toplama kampına aldın ve bunun ismini dedin ki: “Burası eğitim merkezi.” Dedin, aydınların, profesörlerin, yüksek lisans yapmış olanların, 92 yaşındaki dedelerin, 65 yaşındaki annelerin orada ne işi var? Ey Çin bunun hesabını vereceksin, verene kadar da biz burada devam edeceğiz!