İçişleri Bakanlığı’nın son yayınladığı genelge ile tüm meslek örgütlerinin genel kurullarını pandemiyi gerekçe göstererek ertelemesi barolardan tepki çekti. Genelge AYM’ye taşınırken 77 baro ortak bir basın açıklaması yayınladı
İçişleri Bakanlığı son yayınladığı genelgede bütün meslek örgütlerinin genel kurul yapma hakkını koronavirüsü bahane göstererek belirsiz bir süre ertelemişti. Bakanlığın bu genelgesine karşı 77 baronın ortak açıklamasında, "Hiçbir 'etkinliğin' ertelenmediği ülkemizde baro seçimlerinin ertelenmesi, oy vermek ve baronun organlarını belirlemek yetkisine sahip bütün avukatların iradelerine ipotek koyulması anlamına gelmektedir" vurgusu yapıldı.
77 Barodan ortak açıklama
77 ilin barosu, İçişleri Bakanlığı’nın açıkladığı ve meslek örgütlerinin genel kurullarını erteleyen genelgeye tepki olarak ortak bir açıklama yayımladı.
"Hukuksuzluğa Karşı Yasal Yollarla Mücadeleyi Sürdüreceğiz" başlıklı açıklamada, genel kurullara ilişkin yasal düzenlemenin, genelge ve kurul kararı gibi işlemlerle ortadan kaldırılmasının açıkça hukuka aykırı olduğu belirtildi.
Konuyu düzenleyen yasal hükmün önce tavsiye genelgesi ile, akabinde İl Hıfzıssıhha Kurulu kararıyla ve son olarak da YSK kararı ile çiğnendiği belirtilen açıklamada, "Hukuka aykırı olarak alınan hıfzıssıhha kurulu kararlarını dayanak alarak baro genel kurullarını iptal eden ancak aynı kararında siyasi partilerin kongrelerini yapmalarında sakınca bulunmadığını beyan ederek virüsün toplantı seçtiğini ortaya koyan YSK kararı hakkında ise hukuki bir değerlendirme yapmak maalesef mümkün değildir." denildi.
Açıklamada, diğer etkinliklerin yasaklanmayıp baro seçimlerinin ertelenmesinin, avukatların iradelerine ipotek koyulması anlamına geldiği vurgulandı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Baroların Genel Kurul resmi süreçlerinin başlamasından bir gün önce, Sağlık Bakanlığı’nın yazısı üzerine alındığı belirtilen İçişleri Bakanlığı’nın 02.10.2020 tarihli “tavsiye” genelgesi ve İl Hıfzıssıhha Kurulları’nın 02.10.2020 tarihli kararlarıyla açıkça yasaya aykırı olarak kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin genel kurullarının 01.12.2020 tarihine kadar ertelenmesine karar verilmiştir. Yüksek Seçim Kurulu tarafından da 02.10.2020 tarihli karar ile il/ilçe umumi hıfzıssıhha kurullarının karar alması halinde baro genel kurullarının yapılamayacağına hükmetmiştir.
1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 82. Maddesi Baro Genel Kurulları’nın son rakamı çift olan yıllarda olmak kaydıyla iki yılda bir Ekim ayının ilk haftası içinde toplanacağını düzenlemektedir. Yasal hüküm, önce tavsiye genelgesi ile, akabinde İl Hıfzıssıhha Kurulu kararıyla ve son olarak da YSK kararı ile çiğnenmiştir.
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda Hıfzıssıhha kurullarının genel kurul erteleme yetkisi bulunmamaktadır. Hal böyleyken yasayla getirilen bir düzenlemenin genelge, kurul kararı gibi işlemlerle ortadan kaldırılması açıkça hukuka aykırıdır. Hukuka aykırı olarak alınan hıfzıssıhha kurulu kararlarını dayanak alarak baro genel kurullarını iptal eden ancak aynı kararında siyasi partilerin kongrelerini yapmalarında sakınca bulunmadığını beyan ederek virüsün toplantı seçtiğini ortaya koyan YSK kararı hakkında ise hukuki bir değerlendirme yapmak maalesef mümkün değildir.
Türkiye’de ilk Kovid-19 vakasının açıklandığı tarih olan 10 Mart’tan bu yana aradan geçen sürede, baroları parçalama kanunlarından düğünlere, siyasi partilerin kongrelerinden mitinglere ve açılışlara kadar hiçbir “etkinliğin” ertelenmediği ülkemizde baro seçimlerinin ertelenmesi, oy vermek ve baronun organlarını belirlemek yetkisine sahip bütün avukatların iradelerine ipotek koyulması anlamına gelmektedir.
Bu hukuksuzluğa karşı yasal yollarla mücadelemizi sürdüreceğimizi bildirmekle birlikte, bu hukuk tanımazlığın seçme ve seçilme hakkını keyfi olarak ortadan kaldırması bakımından hukuk güvenliği ilkesine ve demokrasimize telafisi imkansız zararlar vereceğini tarih önünde yetkililere bir kez daha hatırlatıyoruz.
Saygılarımızla.
İçişleri Bakanlığı genelgesi AYM'ye gitti
Antep Barosundan avukat Ulaş Saygıdar, avukat Ozan Ağır aracılığıyla, Antep Barosu’nun seçiminin tam da seçim öncesinde iptal edilmesine karşın Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptı.
Antep Barosu da dahil diğer tüm baroların seçimleri, dünkü İçişleri Bakanlığının meslek kuruluşlarının tüm etkinliklerinin 1 Aralık’a kadar iptal edilmesi kararının ardından, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararı atfıyla İl Hıfzısıhha kurulu kararıyla ertelendi.
Ayça Söylemez'in bianet’te yer alan haberine göre avukatlar, konuya dair şu açıklamayı yaptı:
“Her ne kadar Anayasa mahkemesi istikrar kazanan bireysel başvuru kararlarında meslek kuruluşları seçimlerinin 67. Madde kapsamında olmadığını vurgulasa da; mevcut durum itibariyle hem YSK kararlarının bireysel başvuruya konu olmamasına ilişkin argümantasyon tartışmaları hem de Antep Barosu seçimlerinin YSK kararı atfıyla İl Hıfzısıhha kurulu kararıyla ertelenmek suretiyle engellenmesini Seçme Seçilme Hakkı ve Hak Arama Hürriyeti bağlamında bireysel başvuruya konu ettik.
“Başvurunun ana ekseni hak arama özgürlüğü üzerinden kuruldu. Zira kamu gücünün orantısız ve ölçüsüz kullanılmasından kaynaklı olarak genel kurula saatler kala seçimin iptali sonucunu doğuracak bir mevzuat oyunu sahnelendi.”
Etkili hukuk yokken karar alındı
Ağır ve Saygıdar, seçimin idari tasarrufla engellendiğini ifade etti:
“Öyle ki mesainin bitiminden sonra başvuracak etkili ve inandırıcı hukuk yolları çalışmazken böyle bir kararın tüm ülkedeki baroları etkileyecek şekilde verilmesi; modern toplumlarda demokrasinin tezahürü olan seçim olgusuna karşı; alelacele ve hukuk tekniğinden yoksun, idari tasarruf mahiyetindeki müdahale demokrasiye ve demokratik kurumların iradelerine hakarettir.
“Olası bir yürütmeyi durdurma kararının genel kurulun yapılma ihtimali geçtikten sonra verilecek olması fayda getirmeyeceğinden hak arama özgürlüğümüz kısıtlanmıştır.”
Ulaş Saygıdar, seçimlerin iptaline karşı avukat Ozan Ağır aracılığıyla yaptığı başvuruda 6 bin 216 TL tazminat talep etti.
“Bu sembolik bir rakam olup Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun’un numarasıdır.
“Bu suretle Anayasa Mahkemesi üzerindeki tüm tartışmalara rağmen insan hak ve hürriyetlerine dair konularda Anayasa Mahkemesine güvenmek ve tüm şartları zorlamak anlamında bir mesaj içeriyor.”