Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Lozan öncesine değil, dönebiliyorsak daha da öncesine dönelim

    16 Mayıs 2025

    Keşmir’de savaş: Pakistan neden ‘dost ve kardeş’?

    15 Mayıs 2025

    Kürt Dili Bayramı, ana dili ve sağlık

    14 Mayıs 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Tarihi bir dönemeç: PKK’nin feshi ve barışın kapısı

      14 Mayıs 2025

      Makine Bilinci ve Pozitivist Aklın Eleştirisi

      13 Mayıs 2025

      PKK’nin Dönüşümü ve Stratejik İttifakın Yeni Eşiği

      12 Mayıs 2025

      Köy diye başladı, özgürlük diye büyüdü: Erdoğan Öven Engelliler Köyü

      10 Mayıs 2025

      Hrant, Sırrı ve Selo

      8 Mayıs 2025
    • Seçtiklerimiz

      Lozan öncesine değil, dönebiliyorsak daha da öncesine dönelim

      16 Mayıs 2025

      Keşmir’de savaş: Pakistan neden ‘dost ve kardeş’?

      15 Mayıs 2025

      Erol Eğrek soruları

      13 Mayıs 2025

      PKK’nin kendisini feshi üzerine

      13 Mayıs 2025

      Teslimiyete hayır; barışa davet var!

      13 Mayıs 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Gençler geleceksizliğe mahkum edilişilerine baş kaldırıyor – Ertuğrul Kürkçü

      23 Mart 2025

      İzmir’in kadın itfaiyecileri ve muhtarları

      16 Mart 2025

      “Çelişkilerden imkân üretmek…” – Ertuğrul Kürkçü

      1 Mart 2025

      Kuzey Kore efsaneleri: Bir akıl dışı çılgınlıklar ülkesi mi? – Kavel Alpaslan

      26 Şubat 2025

      Suriye’de Aleviler hedef tahtasında: Tehcir, işkence, katliam* – Hamide Rencüs

      25 Şubat 2025
    • Dosyalar
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Esra Mungan: Yine olsa yine imzalardım!

    Esra Mungan: Yine olsa yine imzalardım!

    Siyasi Haber7 Nisan 2016
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Barış İçin Akademisyenler inisiyatifinin ”Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirisine imza attığı için tutuklanan 4 akademisyenden biri olan Esra Mungan, Cumhuriyet gazetesinden Selin Ongun’a bildiriye imza attığı günden hücreye konduğu ana kadar geçen süreyi anlattı.

    Röportajı gerçekleştiren Selin Ongun’un “Türkiye ceza infaz sisteminin ve uygulamasının içyüzüne, bizim araştırma metotlarında ‘katılımcı gözlem’ dediğimiz yöntemle tanık olma imkanı oldu” deyişiyle bardakta ‘dolu’ taraf bulma hasletini yine de koruduğunu söylediği Esra Mungan şunları anlattı:


    Orada bir gününüzün içinde en çok ne var?


    Kitap okuyarak, buradaki kadınların hikâyelerini ve mesleklerini dinleyerek çünkü çıktığımda bu meselelere yönelik çalışmak isterim, aklımda içinde müzik de olan birkaç fikir var ve buranın “üst yönetimiyle” mücadele ederek geçiyor.


    Öğrencilerinizden o kısmı sık duyduk: “Esra Hoca bu! Kendisini iyileştirecek bir şeyler yine de bulacaktır!” Bardağınızın dolu tarafında vaziyet nedir?


    Bir bakıma Türkiye ceza infaz sisteminin ve uygulamasının içyüzüne, bizim araştırma metotlarında “katılımcı gözlem/ perticipant observation” dediğimiz yöntemle tanık olma imkânı oldu. Normalde ömrümde deneyimleyemeyeceğim şeyler gördüm. Kimileri olumlu anlamda şaşırttı, ki bu daha çok infaz koruma memurları açısından oldu. Kimileri ise sanki bir cezaevi müdürlüğünün talimat temelli kendi kurallarını bile ihlal etmeye iten durum, vaziyetin hazin görüntüsü, karar metinlerindeki o iç çelişkilerle dolu, nereden tutsanız elinizde kalacak tuhaf tuhaf cümleler… Bir felsefe mantık dersinde bu metinler ele alınsa nefis olur aslında. Hepsi bende saklı duruyor.


    Ya Türkiye’nin bardağının dolu tarafı?


    O bardağın dolu tarafı, on yıllardır ezmeye çalışan egemenlere inat, tüm kırımlara, korkutmalara, sindirme denemelerine karşın dimdik safları sıklaşmış, barıştan, demokrasiden, hak, hukuk, adaletten yana olanlarımızın sayısının giderek artması. Bu köklü ve inatçı mücadele (inat sözcüğünü her kullandığımda çok sevdiğim bir arkadaşımın bana hediye ettiği, sevgili Birhan Keskin’in ‘fakir kene’sini referans vermek istiyorum) ise bizi bulunduğumuz coğrafyada çoğu ülkeden ayıran ve bana her şeye rağmen muazzam umut veren bir şey. Bu ülke, bu zorla giydirilmeye çalışılan deli gömleğinden kurtarıldığı an onu kimse tutamaz, sezgilerim bu yönde. Müzikte bir rönesans yaşanıyor, bilimde de ilginç kıpırdanmalar var, mesela bizim müzik kognisyonu alanında ve tüm diğer alanlarda da. Tabii bu ülkenin iki bin küsur akademisyenini tasfiye ederse bedeli ağır olur ama bunu görüp kavrayabilmek için de öncelikle üniversitenin ne olduğunu kavrayabilmek lazım. Dolayısıyla Türkiye’de bir de bunun mücadelesini sıkı bir şekilde sürdürmek lazım. Çünkü iyi bilim ancak özgür bir ortamda yapılabilir.


    Nezarethanede geçirdiğiniz geceden itibaren, bu süreç, bilmediğiniz ne öğretti size?


    Devletin ceberutluğunu şahsen deneyimleme ve o konuda zaten varolan kanaatimizi pekiştirme “imkânı”nı tanıdı.


    Pek çok akıldan geçiyor: “Bildiriyi 2200 öğretim üyesi imzaladı. Neden Kıvanç Ersoy, Muzaffer Kaya, Esra Mungan, Meral Camcı tutuklandı?” Bu sorunun sizdeki karşılığı nedir?


    İstanbul yerelinin “Barış İçin Akademisyenler”i olarak 11 Ocak’tan bu yana neler yaşadığımıza ve tüm bu sindirme operasyonlarına karşı, o tekmeyle devrilen barış masasının tekrar ayağa kalkması için neler yapacağımızı kamuoyuna iletmek üzere 10 Mart’ta bir basın toplantısı yaptık, özellikle de dışarıdaki dezenformasyona karşı. 4 akademisyen metni paylaşarak okumaya gönüllü olduk. Bunun üzerine o hafta izinli olduğunu öğrendiğimiz savcı İrfan Fidan’ın 13 Mart Pazar günü dördümüz hakkında yakalama-gözaltı talimatı yazıp başka bir savcıya ifademizi aldırttıktan sonra meşhur sulh ceza mahkemesine sevk ve tutuklama döngüsünün işletildiğini bizzat deneyimlemiş olduk.


    Nezarethaneden bu yana


    “Tutuklanma” şıkkı aklınızdan hiç geçmiş miydi?


    Hedef haline getirildik. İmza sayısı 12 Ocak itibarıyla, hele de mafya liderinin tehditleri ve Cumhurbaşkanı’nın ağır suçlamaları ve hedef göstermelerine rağmen katlanarak arttı ve bir anda 11 Ocak’ta 1128 olan imza sayısı 21 Ocak’a kadar TBMM Başkanlığı’na da sunduğumuz gibi 2212’ye yükseldi. Bu esnada imzasını ortadaki tehdit ve hedef gösterme ortamı içinde çekenler, şaşırtıcı ve sevindirici derecede tek tük kaldı eklenen artı bin 500 üzeri imzayı düşündüğümüzde. Barış İçin Akademisyenler’in İstanbul yereli olarak 10 Mart Perşembe günü Türkiye kamuoyunun bu uğradığımız baskıyı (soruşturmalar, işten atmalar, kapılara yapılan çarpı işaretleri vb.) görünür kılmak ve buna rağmen barış talebimizde ısrarlı olduğumuzu, bundan sonra bu uğurda ne gibi uğraşlarda bulunacağımızı aktarmak için bir basın toplantısı yaptık. Aramızda metni paylaşarak okumak üzere dört kişi gönüllü olduk, güzel de bir duygu oldu kolektifimizi yansıtması açısından: İkimiz kadın ikimiz erkek, ikimiz devlet ikimiz vakıf üniversiteli. 14 Mart’ta dersimi verdim, telefonum kapalıydı. Ders sonrası yemeğe gittiğimde akademisyen arkadaşlarım kaygıyla iyi olup olmadığımı, polisin bu sabah evime geldiğini öğrendiklerini söylediler. Türkiye’de bulunan üç akademisyen arkadaş olarak kendi ayağımızla Vatan Emniyet’e gittik. Anladık ki savcı İrfan Fidan yememiş içmemiş 13 Mart Pazar (!) günü hakkımızda “yok yok” tipi bir yakalama ve gözaltı kararı çıkartmış!


    Tutuklanma ve sonrası


    Böylece normal prosedürde kimlik tespiti sonrası ertesi gün adliyeye gidebilecekken geceyi nezarethanede geçirdik. Ertesi gün adliyeye götürüldük ve öğlen İrfan Fidan önümüze çıkmadı. Faruk Söker diye adını hatırladığım bir savcı çıktı. Hepimiz ifademizi verdik ve uzun bir günün gecesinde 5. Sulh Ceza Hâkimliği’nin önüne çıktık, o hâkimin ismini de ömür boyu unutmayacağım, Cevdet Özcan, o inanılmaz kararı verdi: “Tutukluluğuna…” Nuri Bilge Ceylan “benim güzel yalnız ülkem” demişti, ülkenin neden yalnız olduğunu bir kere daha anladık… Ömrümde ilk defa bu ülkenin yargı sistemi önüne geldim, ne ben ne de oldukça büyük anne tarafı ve baba tarafı ailemde kimse bu devletin yargısıyla karşı karşıya gelmemiştir ve tabii kendimi her şeye hazırlamama rağmen olduğum yerde kalakaldım.


    “İçeri atılmam gerekliymiş!”


    Geçirdiğiniz sürede yaşadıklarınız nedeniyle aklınıza düşüyor mu, böyle neticeleneceğini bilseniz yine imzalar mıydınız?


    Kimi yayın organlarında da çıkan o 14 soru dışında başka soru sorulmadı. Emile Zola 19. yüzyılda “j’accuse” demişti ve doğru demişti, biz de “bu suça ortak olamayacağız!” dedik ve doğru dedik. Hiçbir pişmanlık duymuyorum, yine olsa yine imzalardım, ne de olsa bizler kendi aklı, muhakemesi ve vicdanı olan insanlarız ve hepimiz devlet istediğinde örneğin 2013’teki barış sürecinde olduğu gibi karşılıklı ölümlerin olmayabileceğini gördük! Bizler yurttaş olmamız sebebiyle devlete hitap ettik. Eleştireceğimiz, talep edeceğimiz yer doğal olarak sadece devlettir.


    Aklınızda en çok neler var şimdi?


    En çok öğrencilerimin yarım kalan derslerini, tez öğrencilerimin yarım kalan tezlerini düşünüyorum. Haftada 55 bazen 60 saatimi üniversitede çalışarak geçiren biri olarak aslında ilginç bir şekilde ilk defa bedenen olağanüstü dinlendim. Meğer okulda ne kadar yoruluyormuşum, en titizlikle yürütmeye çalıştığımız dersler, araştırmalar ve bitmez tükenmez cevaplandırılması gereken e-postalar dünyası ne kadar yorucuymuş. Burada e-postasız olmak ve güzel kitaplar okuyabilmek bütün kötülüklerin içinde güzel bir şey oldu. Demek benim dinlenmem için içeriye atılmam gerekiyordu! Ama yine de patolojik derecede yüksek sorumluluk hissim nedeniyle, en çok öğrencilerime verebileceklerimden uzak tutulduğum için üzülüyorum.


    Bir öğrenci ve iki akademisyen aynı koğuşta


    Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’e, “Esra Hoca’ya ne sorardınız” dedik. Dündar’ın sorusu çok sevdiğiniz kısımdan: “Sinemaya ilginizden haberdarız. Akademisyenler bildirisine imza atmanızla başlayan sürecin filmi çekilecek olsaydı nasıl bir film hayal ederdiniz?”


    Bunun filminin yapılmasını istemezdim ama olup biteni sembolize edebilecek olağanüstü filmler var, onlardan biri mesela Andrey Zvyagintsev’in “Leviathan” filmi, “büyük yüce devlet erki” karşısında elinde haklılığı dışında hiçbir şeyi olmayan sade yurttaş.


    Erdem Gül’ün sorusu da oradan: “İçeride ilk okuduğunuz kitap?”


    Nezaretle başlayan ve resmi adıyla Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun kabul kısmındaki geçici koğuşta geçirdiğim ikinci gecenin sabahı olduğunda ömrümde ilk defa tam 50 saat bir şey okumadan geçirmiştim. En katlanılması zor kısım buydu. Sabah memura bana kitap vermelerini rica ettiğimde, cezaevinin kütüphane kitap listesiyle geri geldi. Cılız bir liste beklerken ilk defa ezber bozucu bir şey oldu, liste enfesti! “A” harfinde Amin Maalouf’u görür görmez seçimimi yapmış oldum. 90’ların sonları ve 2000’lerin başlarında bolca okuduğum Maalouf’ları tekrar okumanın olağanüstü olacağını biliyordum. “Doğu’nun Limanları” ile başladım ve okurken bulunduğum durum ile ilgili paralellikleri hissettikçe gülümsedim. Tüm Maalouf’ları tekrar okuyorum. Laf kitaptan açılmışken buranın öylesi güzel bir kütüphanesi var ki, sakın kimse bana kitap yollamasın, hazır üniversitedeki aşırı yoğun çalışma tempomdan kurtulmuşken okumak istediğim kitapları o listeden seçerek belirlemek istiyorum, zaten daracık tek kişilik hücrede kalıyoruz iki kişi olarak, yer de yok. (Esra Hoca şu anda cezaevine girdiği ilk günden bu yana dilekçe vererek geçmek istediği koğuşta kalıyor. 13 kişinin olduğu koğuşta Boğaziçi Üniversitesi’nden bir öğrencisi ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi’ndeki görevine son verilen Yrd. Doç. Meral Camcı bulunuyor- S.O)

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Kürt Dili Bayramı, ana dili ve sağlık

    14 Mayıs 2025

    Bahçeli’nin ‘totaliter’ fantezileri

    3 Nisan 2025

    RTÜK Başkanı Şahin’den ‘boykot’ açıklaması: Destek veren kanallar takip edilip gereği yapılacak

    2 Nisan 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Zeynel A. Göçer

    Tarihi bir dönemeç: PKK’nin feshi ve barışın kapısı

    Azad İzci

    Makine Bilinci ve Pozitivist Aklın Eleştirisi

    Tuncay Yılmaz

    PKK’nin Dönüşümü ve Stratejik İttifakın Yeni Eşiği

    Mehmet Murat Yıldırım

    Köy diye başladı, özgürlük diye büyüdü: Erdoğan Öven Engelliler Köyü

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Ohannes Kılıçdağı

    Lozan öncesine değil, dönebiliyorsak daha da öncesine dönelim

    Zafer Yörük

    Keşmir’de savaş: Pakistan neden ‘dost ve kardeş’?

    Ercüment Akdeniz

    Erol Eğrek soruları

    Ertuğrul Kürkçü

    PKK’nin kendisini feshi üzerine

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    Emeğin Son Çaresi: Boykot Stratejisini Anlamak – Eric Dirnbach

    7 Nisan 2025

    Ankara Tabip Odası, TTB, KESK, TMMOB: Barışçıl protesto haklarına müdahaleye son verin

    28 Mart 2025

    DİSK ve KESK’ten adliye önünde açıklama

    26 Mart 2025
    KADIN

    Kadının İnsan Hakları Derneği, İstanbul Sözleşmesi’ni AİHM’e taşıdı

    3 Mayıs 2025

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Saadet Partisi’ne ziyaret

    14 Mart 2025

    Kadınlar Taksim’de yasağa rağmen yürüdü: Susmuyor, isyan ediyoruz

    8 Mart 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.