Rus basınına konuşan Suriye lideri Esad, ülkesindeki krizin ve Avrupa’daki göçmen dramının tek ilacının terörizmi bitirmek olduğunu vurguladı. ‘Çifte standartçı’ Batı’yı Şam karşıtı propaganda ve teröre desteği sonlandırmaya çağıran Esad, terör örgütleri dışındaki herkesle diyaloğa açık olduklarını ve halkı her şeyin üstünde tuttuğunu yineledi.
Rus gazetecileri kabul eden Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, IŞİD’le mücadeleyi, Suriye’deki siyasi sürecin geleceğini, Kürt sorununu, Avrupa’ya göçmen akınını ve özellikle Batı’dan yükselen istifa çağrılarını değerlendirdi.
Suriye’deki kriz konusunda başından beri diyalogdan yana olduklarını dile getiren Esad, ülkesindeki krizin Irak işgaliyle tetiklendiğini belirtip, terörizmle mücadele edilmediği sürece hiçbir şeyin çözülemeyeceğini vurguladı.
Türkiye sınırında IŞİD’den arındırılmış bölgenin ise kabul edilemeyeceğini söyleyen Esad, “Türkiye sınırında terörist olmayacak diyorsak bu, onların diğer bölgelerde kalacağı anlamına geliyor. Terörizm her yerde yok edilmeli. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Fransa, ABD ve teröristleri himaye eden diğer Batılı ülkeler, terörle mücadele edemezler. Aynı anda hem teröristlere karşı hem de onlarla birlikte olmak mümkün değil” ifadelerini kullandı.
Batı’da, kendisine ve hükümetine yönelik ‘gayrı meşru’ ve ‘diktatör’ ifadelerini temel alan propagandaya da son verilmesini isteyen, Suriyelilerin ordudan değil, terörden kaçtığının altını çizen Esad, Ukrayna darbesi esnasında Rusya lideri Vladimir Putin için kullanılan ifadeleri hatırlattı: “Batı medyası için başta ‘dost’ olan Putin, sonra ‘düşman, Çar, Rus muhalefetini bastıran, gayri demokratik yollarla iktidara gelen diktatör’ oldu. Batı’nın enformasyon savaşı budur.”
‘IŞİD’i değil, terörizmi yenmemiz gerekiyor’
Suriye’de terörizmi yenmediğimiz sürece hiçbir şey uygulayamayız. Sadece IŞİD’i değil terörizmi yenmemiz gerekir. Terörizm diyorum, çünkü çok örgüt var, bunların başında IŞİD ve El Nusra Cephesi geliyor. BM Güvenlik Konseyi (BMGK), bu örgütleri terörist gruplar olarak ilan etti.
İktidar paylaşımına gelince, başından beri, bunu kabul eden muhalefetin bir kısmıyla bu paylaşımı gerçekleştirdik. Birkaç yıl önce bazı muhalifler hükümete girdi. İktidar paylaşımının Anayasa ve seçimlerle düzenlenmesine rağmen, ileriye dönük adım atmak için iktidarı paylaşma kararı aldık. Bu muhaliflerin halkı temsil oranını da göz ardı ettik.
‘Batı bir gözüyle ağlıyor, diğer gözüyle nişan alıyor’
Batı’nın duruşu ve yürüttüğü enformasyon savaşı, göçmenlerin Suriye hükümetinden kaçtığını gösteriyor. Batı medyası Suriye hükümeti için ‘rejim’ tanımını kullanmakta. Ancak Batı ülkeleri, bir gözle göçmenler için ağlarken diğeriyle nişan alıyor. Mesele şu ki, bu insanlar ölüm korkusu nedeniyle, terörizmin getirdiği sonuçlar yüzünden Suriye’yi terk etti. Terör ve altyapının yok edilmesi koşullarında en temel ihtiyaçları karşılamak imkansız hale geliyor. Bunun sonucunda insanlar terörizmden kaçıyor ve dünyanın diğer noktalarında geçimini kazanma fırsatını arıyorlar. Batı, bir yandan göçmenleriçin ağlarken diğer yandan da krizin başından beri teröristleri destekliyor.
‘Türkiye silah ve para gönderiyor’
“Türkiye sınırında terörist olmayacak diyorsak bu, onların diğer bölgelerde kalacağı anlamına geliyor. Bu tür bir söylem bizim için kabul edilmez. Terörizm her yerde yok edilmeli. 30 yıldan fazla bir süredir, terörizme karşı uluslararası ittifakı oluşturmaya çağırıyoruz. Batı’nın El Nusra ile işbirliğine gelince, bu bir gerçek. El Nusra ve IŞİD’e silah, para ve gönüllü gönderen Türkiye’dir. Türkiye’nin de Batı ile yakın ilişkileri var. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan ve (Başbakan Ahmet) Davutoğlu, başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin onayını almadan bir adım bile atmaz.
‘IŞİD kontrolden çıkınca, El Nusra’yı kullanmak istediler’
El Nusra ve IŞİD, güçlenmelerini Batı’nın himayesine borçlu. Batı, terörizmi, her an kolundan çıkararak kullanabileceği bir koz olarak görüyor. Bugün IŞİD’e karşı El Nusra’yı kullanmak istiyorlar, çünkü IŞİD kontrollerinden çıktı. Ancak bu, IŞİD’i yok etmek istedikleri anlamına gelmez. İsteselerdi, bunu yapabilirlerdi. Bizim için IŞİD, Nusra ve sivilleri öldüren diğer benzer silahlı gruplar, teröristtir.
Kiminle diyalog yapılacak? Bu çok önemli bir soru. Başından beri, terörist tehdidi azaltacak ve istikrara yol açacak her türlü diyaloga hazır olduğumuzu dile getirdik. Elbette bu siyasi güçleri de ilgilendiriyor. Bazı silahlı gruplarla diyalog yürüttük ve anlaşmalara vardık. Bu anlaşmalar sayesinde sorunlu bölgelere barış geldi. Diğer yerlerde militanlar Suriye ordusuna katıldı. Onlar diğerleriyle birlikte savaşıyor ve canlarını vatan için feda ediyorlar.
Yani IŞİD, Nusra ve benzerleri dışında herkesle diyalog yürütüyoruz. Nedeni basit, bu örgütler terör ideolojisine dayanıyor. Devlete karşı çıkan örgütler değil bunlar. Hayır. Onlar, terörizm fikirleriyle besleniyor. Bu yüzden onlarla diyalog, hiçbir sonuç vermez. Onlara karşı mücadele edilmeli, yok edilinceye kadar savaşmalı. Onlarla hiçbir diyalog mümkün değil.”
‘IŞİD Batı’nın kurduğu siyasi örgütlerin üçüncü dalgası’
IŞİD elbette devlet değil, terör örgütüdür. Onlar kim? Onlar, zehirli ideolojiyi yaymak için Batı’nın kurduğu siyasi örgütlerin üçüncü dalgasıdır. Siyasi amaçlar güdüyorlar. Geçen yüzyılın başlarındaki ilk dalgayla Müslüman Kardeşler ortaya çıktı, ikinci dalgayla Afganistan’da SSCB’ye karşı savaşan El Kaide. Üçüncü dalga, IŞİD, Nusra ve diğer benzer örgütlerdir. IŞİD ve diğer gruplar nedir? Batı’nın aşırılık projesidir.”
‘IŞİD’in işini bitirdikten sonra, Kürtler’in taleplerini tartışabiliriz’
Bazı Kürt partilerin belli talepleri var, ancak onlar tüm Kürtleri temsil etmiyor. Tamamen topluma adapte olan Kürtler var ve şunun altını çizmek isterim ki; bu aşamada onlar bazılarının göstermek istediği gibi sadece müttefik değil, çünkü orduda ölen kahramanlarımız arasında çok sayıda Kürt de var. Bu, onların toplumda uyum içinde varlıklarını sürdürdüğü anlamına geliyor. Diğer yandan çeşitli talepler süren Kürt partiler de var. Bu taleplerin bir kısmını krizin başında karşıladık. Ancak devletle hiçbir ilgisi olmayan talepler de var ve devlet bu talepleri karşılayamaz. Bu konular, halkın ve Anayasa’nın yetki alanında. Çözümü için halkın onayına ihtiyaç var. Her halükarda tüm sorunlar ulusal çerçeve içinde olmalı.
Bu yüzden diyorum ki, biz şimdi Kürtler ve toplumun diğer bileşenleriyle teröristlere karşı birleştik. IŞİD’e karşı birleşmek zorundayız. IŞİD, Nusra ve diğer teröristlerin işini bitirdikten sonra Kürtlerin ve bazı Kürt partilerin taleplerini ulusal formatta tartışabiliriz. Bu anlamda, tek bir Suriye devleti ve halkı çerçevesinde kaldığı, terörizmle mücadele ruhuna, ülkemizin etnik, ulusal, dini ve mezhepsel çeşitliliğine uygun olduğu sürece hiçbir yasak konu yok.”
‘Suudi Arabistan’da neden devrim olmuyor?’
Batı’nın 1980’li yıllarda Afganistan’da ‘özgürlük savaşçıları’ dedikleri teröristlere resmi destek sağlaması oldu. Sonra Irak’ta, 2006’da ABD’nin himayesi altında IŞİD ortaya çıktı ve Washington hiçbir şekilde bu örgüte karşı mücadele etmedi. Tüm bu faktörler toplamda, Batı’nın desteğinde, başta Katar ve Suudi Arabistan Körfez ülkelerinin finansmanıyla, Türkiye’nin lojistik desteğiyle ayaklanmaların başlaması için koşullar yarattı. Özellikle de Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler’den olduğu ve Suriye, Mısır ve Irak’ta durum değişirse yeni saltanatın kurulacağına inandığı dikkate alınırsa. Osmanlı değil, Müslüman Kardeşler’e ait bir saltanat. Erdoğan’ın yönetiminde Atlas’tan Akdeniz’e kadar yayılacak bir saltanat. Tüm bu faktörler, bölgeyi bugünkü duruma getirdi. Bir kez daha altını çiziyorum, hatalarımız ve başarısızlıklarımız oldu, ancak bunlar gerekçe değil. Aksi halde devrimler neden demokrasinin ne olduğunu bilmeyen Suudi Arabistan gibi Körfez ülkelerinde olmuyor?”