Diyanet İşleri Başkanlığı daha önce yayımladığı bir hutbede[1] iş kazaları ile ilgili olarak aşırı tedbir alınmasının inancı sorgulamak anlamına geleceğini telkin etmişti. Bu, niyetten bağımsız bir biçimde, işçilerin ve toplumun gözünde iş cinayetlerini doğal ya da meşru gösteren, böylece de sermayeyi rahatlatan bir açıklamaydı.
Bu hutbeye verilen tepkilerin sonucunda Diyanet bu hutbeyi sitesinden kaldırdı. Ama yerine öyle bir tane[2] koydu ki adeta “kaş yapayım derken göz çıkarttı”. Zira hutbenin adı her şeyi, açıklar nitelikte: “En değerli sermayemiz: Ömür”.
Hutbedeki sermaye vurgusu aşağıdaki cümlelerle yapılıyor:
“ömür sermayemiz her geçen….” “Ebedi bir âlemi kazanmak üzere bahşedilen ömür sermayesi nice sorumsuzluklara, israflara, hoyratça kurban edilmektedir”. “ Paha biçilemez ömür sermayemizin, kendimizin, değerlerimizin, inancımızın farkına varalım. Bu değerleri heba edecek hiçbir tutum ve etkinliğe zemin hazırlamayalım. Sermayemizi güzel ahlakımız ile, sâlih amellerimiz ile ebedileştirelim”.
Aslında hutbenin dayandırıldığı ayetlere bakıldığında böyle bir çıkarımın zorlama bir çıkarım olduğu anlaşılıyor. O halde neden ömür, yüceltilirken dinsel bir söylem altında ve dini en üstte temsil edenlerce sermaye ile ilişkilendiriliyor?
Tersinden başlayalım. Neden işçilere ya da emeğe böyle bir değer atfedilmiyor? Aslında sorunun yanıtı çok karmaşık değil: Nasıl bir toplumda yaşıyorsanız, o toplumda ne tür üretim tarzı ya da ilişkileri geçerliyse genelde ona uygun bir düşünce ve söylem biçimi ortaya çıkıyor. Ya da nasıl yaşıyorsanız, öyle düşünüyor ve davranıyorsunuz. Kültür ve din gibi üst yapı kurumları da buna göre şekil alıyor.
Bu bağlamda içinde yaşadığımız kapitalist toplumda işçiler nesneleştiriliyor. Bu nedenle de işçilerin ya da emeğin dünyasına ilgisizlik hali popüler kültürün önemli bir parçası haline getiriliyor. Örneğin günlük gazetelerin büyük bir kısmında sermayeye, iş âlemine ve borsalara sayfalarca yer ayrılırken, işçilere ya da emeğe tek satırlık yer dahi verilmiyor.
Bu durum kârını, işçileri en ağır koşullarda çalıştırarak en çoklayanlar açısından anlamlı bir durum. Onların derdi malı en ucuz maliyetle ürettirmek olduğundan, bu üretimin hangi, koşullarda yapıldığını ve bunun ne tür sonuçlara yol açabileceğini umursamıyorlar. Türkiye’de yılda ortalama 1400 civarında işçinin iş cinayetine kurban edilmesi bu umursamazlığın ne boyutlarda olduğunu ortaya koyuyor.
Ana akım iktisat teorisine göre, tıpkı dinde zorlama olmadığı iddiası gibi, “ iktisat teorisinde de zorlamaya yer yoktur” . Burjuva iktisat ideolojisi emek gücü piyasasının tamamıyla gönüllü anlaşma ile oluştuğu fikrini benimsediğinden, işçilerin daha işin başında yaşadıkları travmalarla ilgilenmez. Zira ona göre, işçileri kimse çalışmaya zorlamamaktadır. Onlar kendi özgür iradeleriyle ve isteyerek o koşullarda çalışmaktadırlar. Oysa gerçekler bazı yasal düzenlemeler mevcut olsa dahi, bir işçi işyerine ayak bastığı anda işverenin onu despotik gücü ile ezmeye başladığını ortaya koyuyor. Yani işe ihtiyacı olan işçilerin özgür iradeleri ile karar verdikleri iddiası tam bir safsata.
Ana akım burjuva iktisat ideolojisine göre, işçi sadece bir işçi, soyut bir kategori. Soyut olan hiçbir şey de değerlendirilemez. Bu nedenden dolayı da kendisine bir üretim faktörü olma dışında bir itibar atfedilmesi, hele hele en yüce değer olarak nitelendirilmesi gerekmez.
Bu bağlamda örneğin “beşeri sermaye” terimi bilinçli bir biçimde iktisat teorisinin içine yerleştirilmiştir. Zira bu terim insan varlığını cansız nesnelerle birleştiren bir terim. Ana akım iktisat ideolojisi, beşeri sermayeyi “ekonomideki ajanların gelir yaratmaya dönük üretken kapasiteleri” olarak tanımlarken bilinçli bir biçimde işçilerin yaşam ve çalışma koşullarını göz ardı eder. Bu nedenle de emeği değerlendirirken, onun sahibi olan işçilerin okullarda aldığı eğitimin süresini dikkate alarak yapar. İşçilerin işe başlamadan önceki dönemleri yok varsayılırken, iş sırasında öğrendikleri de ihmal edilir. Böylece eğitim alamayan, en ağır işlerde ve düşük ücretlerle çalışanların mevcut durumları bu kavram ile meşrulaştırılır, haklı gösterilir. Eğitimin ırka, cinse ve sınıfsal konumlara göre değiştiği gerçeği de dikkatlerden kaçırılır.
Kısaca beşeri sermaye kavramı işçiyi insanlık halinden çıkartıp, işyerinde cansız, sabit bir sermaye malı konumuna indirger. Oysa insani varlık olarak işçiler, sadece pasif, aldıkları emirleri uygulayan araçlar değil, kapasiteleri, arzuları, gelecekle ilgili umutları olan varlıklar.
Yapılan araştırmalar insan varoluşunun diğer kısımlarının da sermaye biçimlerine indirgendiğini ortaya koyuyor. Öyle ki, bildik; finans sermayesi, reel sermaye, sosyal sermaye gibi sermaye tanımlarının yanı sıra insan hayatı ile ilgili olarak yaygın bir biçimde kullanılmakta olan şu 16 çeşit sermaye kavramından söz ediliyor: Kültürel sermaye, etik sermaye, entelektüel sermaye, dini sermaye, doğal sermaye, dijital sermaye, psikolojik sermaye, politik sermaye, duygusal sermaye, dil sermayesi, aile sermayesi, bilgi sermayesi, sembolik sermaye, ağ sermayesi, organizasyonal sermaye.
Bu kavramlar, egemen ideolojinin bilinçli bir biçimde zihinlerimize yerleştirmeye çalıştığı kavramlar. Yani hayatımızdaki iktisadi, sosyal, siyasal, kültürel ya da dinsel ve inanca dair olan her şeyi piyasalarla, dolayısıyla da sermaye ile ilişkilendirmek isteniyor. Bu durum Thatcher’in 1980’li yılların başında ortaya attığı ve “ başka bir seçenek yok”-TINA” olarak özetlenebilecek neo liberal dayatması ile de ilişkili. Yani sermayenin ve piyasanın mantığına uygun düşmeyen hiçbir şeyin anlamlı olmadığı kafalarımıza sokulmak isteniyor. Böylece sermayenin sömürücü, emeği ve doğayı tahrip edici, toplumsal ve insani gelişmeyi önleyici özelliği gizlenmeye çalışılıyor.
Neo liberal iktisat ideolojisi ile neo muhafazakârlığın ve “Piyasa İslamı”nın ittifak yaptığı bir dünyada ömrümüzün en değerli sermaye olarak hutbelerde yer almasına şaşmamak gerekir.
1.Mustafa Durmuş, Bir haberin düşündürdükleri : “Aşırı tedbir Allah’a güveni sarsar!” 28 Aralık 2014.
2.Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, “Paha Biçilmez Sermaye: Ömür”, İli: Genel, 26.12.2014, http://www2.diyanet.gov.tr/DinHizmetleriGenelMudurlugu/Sayfalar/HutbelerListesi.aspx,