Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Güneşin Gölgesinde: Yapay Zeka (AI) Bakan ve Gerçek Mesele

    24 Eylül 2025

    Hatay’da acele kamulaştırmaya tepki: “Burası bizim topraklarımız, buradan gitmeyeceğiz”

    24 Eylül 2025

    Pamuk üreticileri: Böyle giderse çiftçiliği bırakacağız

    24 Eylül 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Güneşin Gölgesinde: Yapay Zeka (AI) Bakan ve Gerçek Mesele

      24 Eylül 2025

      Filistin’i tanımak mı “soykırım ortağı” damgasından kaçış mı?

      23 Eylül 2025

      Apê Musa’nın kalemi: Zaman aşımına sığmayan bir cinayet

      20 Eylül 2025

      Şiddetin ödüllendirildiği bir düzen: Çocuk hakları nerede?

      20 Eylül 2025

      Demokrasi koridorda kaldı

      18 Eylül 2025
    • Seçtiklerimiz

      Günümüz faşizmi ve savaş–barış diyalektiği: Mücadeleyi nasıl kurmalı?

      23 Eylül 2025

      Endonezya’nın oligarşiye karşı isyanı

      23 Eylül 2025

      Venezuela Komünist Partisi’nden Andrade: Anti-kapitalizm olmadan anti-emperyalizm olmaz

      21 Eylül 2025

      Çin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı?

      21 Eylül 2025

      Dijitalleşmenin asıl karanlık yüzü: Nadir metaller savaşı

      18 Eylül 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Elif Torun: Esas alınacak olan, işçi sınıfının ve Kürt halkının birleşik devrim mücadelesidir

      24 Eylül 2025

      Venezuela Komünist Partisi’nden Andrade: Anti-kapitalizm olmadan anti-emperyalizm olmaz

      21 Eylül 2025

      Deniz Can Aydın: Kürt halkının talepleri demokrasi ve devrim mücadelesiyle buluşturulmalıdır 

      21 Eylül 2025

      Zırhlı Tren: Gençlik, emekçi halkın demokratik haklar mücadelesinde sağlam bir müttefik olmalı

      20 Eylül 2025

      Hüseyin Mat: En kötü barış, en iyi savaştan iyidir

      19 Eylül 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Elif Torun: Esas alınacak olan, işçi sınıfının ve Kürt halkının birleşik devrim mücadelesidir

    Elif Torun: Esas alınacak olan, işçi sınıfının ve Kürt halkının birleşik devrim mücadelesidir

    Devrimci Parti Genel Başkanı Torun: Kürt sorununun çözümüne dair sürecin esasen Türkiye ve Kürdistan halklarının muhataplığında gelişmesi esastır. Dolayısıyla devlet, ezilenlerin devrimci eylemleriyle belirli konularda adımlar atmak ve meşru mücadeleyi tanımak zorunda kalabilir. Müzakereyi güçlü kılan şey, esasen ezilenlerin devrimci eylemleri ve mücadeleleri olmuştur.
    Siyasi Haber24 Eylül 2025
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Kürt sorununun çözümü yönünde tarafların farklı tanımlar yaptığı, farklı beklentiler içerisinde olduğu yeni bir müzakere süreci yaşanıyor. Her ne kadar tarafların nasıl bir yol haritasına sahip olduğu net olarak bilinmese de PKK Lideri Öcalan’ın 27 Şubat’ta ilan ettiği Barış ve Demokratik Toplum manifestosunun ardından PKK kongresini topladı ve Öcalan’ın önerdiği yönde kararlar aldı. 11 Temmuz’daki temsili silah yakma seremonisinin ardından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un çağrısıyla TBMM çatısı altında “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” kuruldu ve çalışmalarına başladı.

    Emek, kadın, LGBTİ+, ekoloji, insan hakları, halk ve inanç hareketlerinin, gençlik örgütlerinin, sosyalist parti ve siyasal çevrelerin sözcülerine bu gelişmelere ve atılması gereken adımlara ilişkin görüşlerini sorduk.

    Elif Torun / Devrimci Parti Genel Başkanı

    Siyasi Haber: Daha önceki süreçlerin (1993-2013/1) her birini Kürt hareketi ve sol muhalefete karşı ağır baskılar, kitlesel tutuklamalar ve katliamlar izledi. Sözü edilen süreçlerin barışla sonlanmamasında hangi faktörler rol oynadı, bugünün koşullarındaki değişiklikler nelerdir? Mevcut iktidar ve devlet aklı ile Kürt sorununda bir barış mümkün olabilir mi?

    Elif Torun: Kürt sorunu, Türkiye siyasi hayatı açısından “sorunların sorunu” olarak tanımlanabilir. Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve ona karşı devletin inkâr politikaları yıllardır siyasi hayatın en önemli gerilim hatlarından birini oluşturmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Kürt halkı üzerinde baskı ve asimilasyon siyaseti her zaman var olmuştur. Kürtler, çeşitli tarihlerde devletin baskıları karşısında isyan etmişlerdir. PKK’nin isyanı bu isyanlar içerisinde en uzun ve örgütlü olanıdır. Bu anlamıyla bugün gelinen noktada Kürt sorunu PKK’den bağımsız düşünülemez. Kürt özgürlük mücadelesinin gelişimi ve ödediği büyük bedeller, devlet cephesini bu konuda müzakere adımları atmayı zorlamıştır.

    Kürt Özgürlük Hareketi 1993 sürecinden itibaren çeşitli ateşkes ilanlarında bulundu. Bu ateşkesler birçok defa tek taraflı olarak ilan edildi. Türkiye devleti uzun süre meseleyi PKK’ye adımlar attırmak şeklinde kullanmaya çalıştı. Özellikle gelinen sürece kadar girilen bütün müzakere süreçlerinin başarısızlığı, esasen iktidarların sürece yaklaşımından kaynaklanmaktadır.

    Devlet, 1993 sürecinden itibaren gelişen süreçte isimler değişse de süreci esasen Kürt hareketini çözme süreci olarak planlamıştır. Burada mücadeleyi geriye çekme ve Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye etme, devlet cephesinin ana fikri olmuştur.

    Devleti bu süreçte adım atmaya zorlayan şey, Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye edememesi olmuştur. Devlet, mücadeleyi askeri yolla yenemediği noktada masada hareketi tasfiye etmek için müzakere süreçlerinden yararlanmaya çalışmıştır.

    Kürt sorununun çözümüne dair sürecin esasen Türkiye ve Kürdistan halklarının muhataplığında gelişmesi esastır. Dolayısıyla devlet, ezilenlerin devrimci eylemleriyle belirli konularda adımlar atmak ve meşru mücadeleyi tanımak zorunda kalabilir. Müzakereyi güçlü kılan şey, esasen ezilenlerin devrimci eylemleri ve mücadeleleri olmuştur.

    Devleti “süreç”e zorlayan Kürt halkının yenilmez mücadele kararlılığıdır

    Adı sürekli değişiklikler gösteren bu “süreç”in ortaya çıkış nedenleri nelerdir? TC devleti, ABD-İsrail komplosuyla Kürtler aracılığıyla bir bölünme “tehlikesi” ile karşı karşıya olduğu propagandasını yapmakta. Cumhur İttifakı’nın iddia ettiği dış tehdit karşısında oluşan “TC’nin beka sorunu”na karşılık gelmek üzere oluşturulmaya çalışılan “iç cephenin”, Cumhur İttifakı’nın kendi beka sorunu ile olan bir ilişkisi var mıdır?

    Adı sürekli değişse de bu süreçlerin ortaya çıkış nedeni, Kürt özgürlük mücadelesinin devlet tarafından tasfiye edilememesidir. Devlet, Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye etmek için bütün olanaklarını seferber etmiştir. Özellikle 2015-2025 yılları arasında yaşanan süreç bu açıdan oldukça şiddetli çatışmaların yaşandığı bir dönemdir.

    Türkiye egemen sınıflarının desteğini alan AKP-MHP faşist ittifakı bununla yetinmemiş, NATO’nun da desteğini alarak büyük bir askeri saldırı sürecini 2015-2025 yılları arasında hayata geçirmiştir.

    Bu sürecin ana karakteri, Kürt Özgürlük Hareketi ve onunla yan yana duran birleşik devrim hareketi bileşenlerine dönük topyekûn savaş pratiği olmuştur. Ülke içinde ve dışında Kürt Özgürlük Hareketi ve bileşenlerine dönük topyekûn bir savaş yürütülmüştür. Köyler, şehirler ve dağlar son teknoloji silahlarla bombalanmış, belediyelere el konulmuş, milletvekilleri tutuklanmış ve siyasetçiler hapishanelere atılmıştır.

    Bu süreçte gerilla sahalarına dönük kapsamlı bir askeri operasyon yürütülmüş, devlet ne olursa olsun Kürt özgürlük mücadelesini boğmak için varını yoğunu ortaya koymuştur. Ancak bu hedefine ulaşamamıştır. Gerillanın ve Kürt halkının direnişi bu süreçte belirleyici olmuş; devleti yeniden müzakere sürecine dönmek zorunda bırakan esasen bu yenilmez mücadele kararlılığı olmuştur.

    Türkiye Cumhuriyeti açısından bir beka sorunu kuruluşundan itibaren var olmuştur. Özellikle işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlenme haklarının yasaklanması üzerine kurulan Cumhuriyet, aynı zamanda Kürt halkının varlığının inkârı üzerine kurulmuştur.

    Bugün içinse AKP-MHP iktidarının “iç cephe tahkimatı” olarak adlandırdığı süreç, esasen Erdoğan’ın bir dönem daha Cumhurbaşkanı olacağı bir sürecin hayata geçirilmesini amaçlamaktadır. İç cephe tahkimatı ile hedeflenen, muhalefet güçleri dahil bütün siyasi topografyayı kontrol altında tutacak bir politik tahkimat alanına ulaşmaktır.

    Burada esas hazırlık, Türkiye devletinin de içinde yer alacağı bölgesel ve dünya ölçeğinde savaşa dönük hazırlıktır. İç cephe tahkimatı bu yönüyle aynı zamanda 3. Dünya Savaşı konjonktürüne dönük bir hazırlıktır.

    Bu konjonktür içerisinde Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, AKP-MHP iktidarında bir tedirginlik yaratmış durumdadır. Özellikle İsrail’in bölgede Batı emperyalizminin operasyonel gücü olarak gerçekleştirdiği saldırılar Türkiye devleti açısından bir tehdit olarak dillendirilmektedir.

    Somut olarak Türkiye devletinin ve müttefiklerinin İsrail devletiyle bir çatışma pratiği hiçbir dönemde olmamıştır. Bunun tam tersine Türkiye’nin Suriye ve bölgede attığı adımlar, İsrail devletinin karşıtı olan güçleri zayıflatmıştır. Bu yönüyle İsrail ile Türkiye arasındaki doğrudan bir çatışma koşullarının oluşabileceği en temel alan, Suriye sahasıdır. Türkiye’nin bu bölgedeki neo-Osmanlıcı hayalleri, İsrail devletinin sert güvenlik politikalarıyla çatışacaktır.

    Öte yandan elbette Cumhur İttifakı’nın bir beka sorunu vardır ve bu durum, Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halklarının geleceğini tehdit etmektedir. Gelinen aşamada, işçi sınıfı ve emekçilerin geleceğini çalan; onların nezdinde her geçen gün meşruiyetini kaybeden bir iktidar gerçekliğini görmek gerekmektedir.

    Bahçeli, İsrail yayılmacı tehdidi karşısında Öcalan’a başvurdu

    Devlet Bahçeli’nin başlattığı bu süreçte esas aktör olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? AKP ve MHP arasında sürece ilişkin görüş ayrılığı olduğu iddiası hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Devlet Bahçeli burada geleneksel Türk devlet aklını temsil etmektedir. Devletin bekasını tehdit altında gördüğü noktada bu duruma karşı adım atma çağrısı ondan gelmiştir. Dolayısıyla süreci başlatan Devlet Bahçeli’nin sözleri olmuştur. MHP, bu süreçte Kürt özgürlük hareketine karşı en şiddetli şekilde savaşı yürütme ısrarında olan bir güçken, bugün gelinen noktaya nasıl gelmiştir bunu iyi analiz etmek gerekiyor. Devleti tehlikede gören Bahçeli, İsrail yayılmacı tehdidi karşısında Öcalan’a başvurmuştur.

    Burada özellikle uluslararası konjonktürün yarattığı bir tedirginlik var. Aynı zamanda Kürt halkını karşısına alan ve bütün şiddetiyle yürütülen savaşta sonuç alamayan iktidar, masada sonuç almaya çalışmaktadır.

    AKP-MHP iktidarının iç gerilimleri ve sürece dair görüş ayrılıklarına ilişkin şunu söylemek daha doğru olacaktır: Bu iki siyasi parti, 10 yıllık savaşı Türkiye ve Kürdistan halklarına karşı birlikte yürütmüşlerdir. Bu yönüyle savaşın en şiddetlendiği dönemlerde yürüttükleri politikalar hep birbiriyle uyumlu olmuştur. Zaman zaman aralarında açı farklı varmış gibi ortaya çıkan durumların, esasen planlı bir sürecin sonucu olduğu sonradan daha iyi anlaşılmaktadır.

    Dolayısıyla bugün ortaya çıkan durum da danışıklı dövüş olabilir.

    Aralarında bir görev paylaşımı yaparak iyi polis–kötü polis rolünü üstlendikleri değerlendirmesi daha doğru olacaktır. MHP Başkanı yaptığı açıklamalarla toplumun nabzını yoklamakta, aynı zamanda kendi milliyetçi tabanını konsolide etmektedir.

    AKP-MHP ittifakının temel amacı iktidarı korumak

    TBMM Komisyonu’nun kuruluşunu, ismini, bileşenlerini ve ilan edilen çalışma perspektifini nasıl değerlendiriyorsunuz? 28 Şubat 2015’te kamuoyuna duyurulan “Dolmabahçe Mutabakatı” kısa süre sonra Tayyip Erdoğan tarafından inkâr edilmiş, kurulan masa devrilmişti. Bu Komisyon’un çalışmalarının aynı kaderi yaşamaması açısından ne yapılmalı?

    Öncelikle Kürt sorununun çözümünde Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerin gerçekleri öğrenmeleri ve onların şovenizm zehirinden kurtulmaları bizim önemli hedeflerimizden biridir. Kürt sorununun çözümü için kurulan Komisyon’un ne gibi kararlar alacağını ve sonuçlarının ne olacağını şimdiden öngörmek zor. Ancak bazı pratiklere bakarak devletin süreçteki dili ve söyleminin yapıcı olmadığı daha iyi görülebiliyor. Öte yandan iktidar cephesinden yapılan açıklamalar sürekli olarak tehdit içeren söylemler içermektedir. Bu yönüyle Kürt sorununun çözüm sürecini devletin ve iktidarın bir lütfu olarak kamuoyuna sunmaya çabalamaktadırlar.

    AKP-MHP iktidarı açısından en temel amaç ne olursa olsun iktidarı kaybetmemek ve ne olursa olsun Erdoğan’ı bir dönem daha başkan yapmaktır. Bunun dışındaki söylenen bütün sözler, bu amacın gerçekleşmesine tabi olarak değerlendirilecektir.

    Biz Parti olarak, Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerin geleceği için şovenizmi kırmak adına tarihsel sorumluluğumuzun farkındayız. Bundan sonra atacağımız adımlarda halka gerçekleri daha güçlü bir şekilde anlatmak için çabalarımızı artıracağız.

    Devrimcilerin ivedi görevi ekmek, adalet, özgürlük taleplerini örgütlemektir

    Komisyon hem barış hem demokrasi vurgusuyla kurulmuş olsa da iktidar blokunun faşizmi kurumsallaştırma yürüyüşü kesintisiz devam ediyor. Öte yandan kamuoyu araştırmaları iktidar blokunun çoğunluğu kaybettiğini gösteriyor. Hız kesmeyen CHP mitingleri, farklı kesimlerin rejimden hoşnutsuzluğunun sokaklarda dile getirildiği kitle gösterilerine dönüşüyor. Bu koşullarda muhalif güçler, özel olarak DEM Parti ve CHP ne türden bir ilişki içinde olmalıdır? Müzakere ve mücadele diyalektiğinin hayata geçirilmesi ve en geniş antifaşist güçlerin birliği açısından erken seçim talebi ön açıcı bir rol oynayabilir mi?

    AKP-MHP iktidarının bugün CHP’ye dönük gerçekleştirdiği saldırıların daha kapsamlı şekli, 2015-2025 yılları arasında defalarca Kürt özgürlük hareketine ve dostlarına yapıldı. HDP-DEM Parti geleneğine defalarca kayyum saldırısı yapıldı; belediyelere el konuldu, siyasetçiler tutuklandı. Bugün yeni müzakere süreciyle birlikte aynı saldırılar CHP’ye de yapılıyor.

    CHP yönetiminin işlerin bu noktaya gelmesinde önemli bir payı var. Kürt siyasi partilerine dönük gerçekleşen saldırılara zımni destek vererek AKP-MHP iktidarının saldırılarını meşrulaştırıcı bir pratik içerisinde oldular.

    Yine 2024 belediye seçimleri sonrası Özgür Özel’in verdiği yumuşama ve uzlaşma mesajları, AKP cephesine büyük bir hareket üstünlüğü kazandırdı. İktidarın bir şekilde yumuşakça el değiştireceği beklentisi, CHP Genel Başkanı tarafından sıkça dillendirildi.

    Ancak bugün gelinen noktada AKP-MHP iktidarı CHP belediyelerine kayyum atamakta, rüşvet ve tehditle belediye başkanlarını satın almakta ve CHP İstanbul İl Örgütü’ne kayyum atamaktadır. Bütün bu gelişmeler artık parlamenter demokrasinin anlamsızlaştığı bir sürece doğru ilerlemektedir.

    Faşist iktidar, devletin olanaklarını kullanarak iktidarından asla vazgeçmeyecek ve seçimle gitme niyeti taşımamaktadır.

    Bu tablo içerisinde devrimcilerin tarihsel rolleri daha da önem kazanmaktadır. Sokakta faşizme karşı direnişi örgütlemek, halk kitlelerinde daha da artan hoşnutsuzluğu doğru bir zemine kanalize etmekle sorumludurlar.

    Bugün faşist iktidar, işçi sınıfının tarihsel haklarını ellerinden almakta, Kürt halkına yönelik baskılara devam etmekte, kadın cinayetlerinin yaygınlaştığı bir toplumsal hayat oluşturmakta, LGBTİ+’lara dönük nefret söylemini dillendirmekte, ana muhalefet partisi başta olmak üzere muhalefetin söz ve örgütlenme özgürlüğünü engellemektedir.

    Devrimciler bu koşullar altında işçi sınıfı ve emekçilerin ekmek, adalet ve özgürlük talebini örgütlemek görevini ivedilikle yerine getirmelidir.

    Faşist iktidarın saldırıları karşısında sokaklarda özgürlük, adalet ve ekmek talebi büyütülmelidir. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin talepleri kabul edilmelidir. İmralı hapishanesinde tutsak olan Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü sağlanmalıdır.

    Kuyu tipi cezaevlerinde işkenceye karşı direnen devrimci tutsakların talepleri kabul edilmelidir. Yine işçi sınıfının örgütlenmesi önündeki yasak ve engeller kaldırılmalıdır.

    Bütün bu süreç boyunca belirleyici olan ve esas alınacak olan, işçi sınıfının ve Kürt halkının birleşik devrim mücadelesi olacaktır.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Venezuela Komünist Partisi’nden Andrade: Anti-kapitalizm olmadan anti-emperyalizm olmaz

    21 Eylül 2025

    Deniz Can Aydın: Kürt halkının talepleri demokrasi ve devrim mücadelesiyle buluşturulmalıdır 

    21 Eylül 2025

    Zırhlı Tren: Gençlik, emekçi halkın demokratik haklar mücadelesinde sağlam bir müttefik olmalı

    20 Eylül 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Siyasi Haber

    Güneşin Gölgesinde: Yapay Zeka (AI) Bakan ve Gerçek Mesele

    Siyasi Haber

    Filistin’i tanımak mı “soykırım ortağı” damgasından kaçış mı?

    Mehmet Murat Yıldırım

    Apê Musa’nın kalemi: Zaman aşımına sığmayan bir cinayet

    Elif Gamze Bozo

    Şiddetin ödüllendirildiği bir düzen: Çocuk hakları nerede?

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Şebnem Oğuz

    Günümüz faşizmi ve savaş–barış diyalektiği: Mücadeleyi nasıl kurmalı?

    Siyasi Haber

    Endonezya’nın oligarşiye karşı isyanı

    Siyasi Haber

    Venezuela Komünist Partisi’nden Andrade: Anti-kapitalizm olmadan anti-emperyalizm olmaz

    Ümit Akçay

    Çin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı?

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    Pamuk üreticileri: Böyle giderse çiftçiliği bırakacağız

    24 Eylül 2025

    Bakan Tekin özel sektör öğretmenlerini hedef aldı: “Sınavı kazanamadıkları için…”

    22 Eylül 2025

    Metal işçisi yoksullaşıyor

    14 Eylül 2025
    KADIN

    Kadın avukata komşu tacizi: “Evimde yalnız kalmaya korkuyorum”

    14 Eylül 2025

    Ağustos ayında 28 kadın katledildi, 25 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti

    6 Eylül 2025

    Eline, beline sahip çıkmayanlar itibardan olacaklar

    3 Eylül 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.