Biz Romanlar/Çingeneler ses çıkarmasak sizler, özneleri nesneleştiren ve şiddeti meşrulaştıran tatlı rüyalarınızdan uyanmayacaksınız! O yüzden şimdi yüzünüze konuşuyoruz!
Küsmeyin, öğrenin, anlatın!
Biz Romanlar/Çingeneler biliyoruz ki bu mesele kanıksanmıştır. Hep aynı tavır ile karşı karşıya kalıyoruz: “Ne var ki bunda?”… Bilmeyenleriniz de var. “Çingene pembesi” tanımının iyi bir şey olduğunu, bundan kötülük çıkmayacağını da düşünenler var ama hakikat bu değil…
Öncelikle Egzotikleştirme: Bir halka ait kültürün ya da bir etnik kimliğin “öteki” ve “yabancı” olarak sunulmasıdır. Farklılıkların abartılarak, estetik ya da erotik bir çekicilikle paketlenmesidir. Bu, özneleri insan olarak değil, bir deneyim nesnesi olarak konumlandırır!
Bu bağlamdan baktığımızda; “Çingene pembesi” terimi gibi tanımlar, Çingene/Roman özneleri egzotik, abartılı, cinselleştirilmiş ve “farklı” olarak kodlayan, nesneleştiren tarihsel bir ırkçı ve ayrımcı söylemin ürünüdür aslında.
Bu tür tanımlar, biz özneleri toplumsal olarak dışlayan ve onları yalnızca fiziksel görünümleri ya da “renkli” yaşam tarzlarıyla tanımlayan oryantalist bir bakış açısını yeniden üretir. Bu anlayış gaco bir kabalık ve üstencilik barındırır.
Bu tür renk adlandırmaları, 19. Yüzyıldan itibaren Batı’da yaygınlaşan ve Çingene/Roman kimliğini egzotizm, düzensizlik ve tehlikeyle özdeşleştiren üstenci gaco anlatıların ürünü olarak ortaya çıkmıştır! Bunun ardında yok sayma egemen şiddeti vardır!
“Çingene pembesi” denilen ton, kadınsı, parlak, çarpıcı olarak tanımlanır ve bu da Roman kadınların abartılı ve ‘doğal olmayan’ bir feminenlikle ilişkilendirilmesine hizmet eder. Bu bakış, derin ve şiddet sarmallarının meşrulaştırıldığı ayrımcılığı peşinden getirir!
Buradaki en önemli ve tehlikeli ayrıntı şudur: Bu tür adlandırmalar; biz Çingenelerin/Romanların kendi rızamızla oluşturulmamaktadır! Tam tersi burada gacoluk tarafından geliştirilen RIZA SUİSTİMALİ vardır!
Rıza suistimali, katmanlı psikolojik ve fiziksel şiddet üretir. Özellikle epistemik şiddet (bir halkın dilinin, hafızasının, bilgi üretiminin, deneyimlerinin yok sayılması ya da başkalarının gözünden temsil edilmesi), kültürel ve düşünsel baskı yaratır! Bizi nefessiz bırakır!
“Çingene çalgısı”, “Çingene ruhu” gibi ifadelerde olduğu gibi “Çingene pembesi” de ırkçılığın gündelik dile işlenmiş ve kanıksanmış halidir! Bu tanımlar, bizleri duygusal olarak düzensiz, abartılı yaşayan ve gösteriş meraklısı stereotiplere hapsederek, çingenefobisi oluştururur!
Evet; “Çingene pembesi” ifadesi size masum görünse de biz özneleri tarihsel olarak dışlayan, cinselleştiren ve egzotikleştiren bir ırkçı söylemin parçasıdır. Ayrıca rıza suistimali kurarak tüm şiddet çemberlerini derinleştirir! O yüzden karar verin; ırkçı tarafta mısınız yoksa…