Tarihin en iyi belgelenen soykırımı yaşanıyor Gazze’de. Bir suç örgütünün suçlarının tamamının olmasa bile büyük kısmının yazılı ya da görüntülü kayıtları var. Bu yetmiyor, siyonist teşkilatlar Gazze sınırına “soykırım turları” düzenleyerek, yerli ve yabancı turistler ile öğrencileri tur otobüsleriyle sınıra götürüyor, dürbünle yıkımı izletiyorlar Gururla “görgü tanığı” yaratmaktan bile çekinmiyorlar, çünkü bu suçlardan gurur duyuyor İsrail hükümeti. Alıcısı da var, çünkü zaten bir kamuoyu araştırmasına göre, İsrail’de halkın yüzde 82’si Filistinlilerin Gazze’den kovulmasını destekliyor.
Kimileri de sınıra gidip açlığa mahkûm ettikleri Filistinliler çaresizlik içinde iken barbekü partileri vererek eğlenmeye bakarken, Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı, 7 Ekim 2024’te patlak veren savaşta “şehit düşen ve kaybolan Filistinlilerin” listesini yayınladı. 30 Nisan tarihine kadarki Sağlık Bakanlığı kayıtlarını temel alan ana listenin dışında, kadınlar, çocuklar, yaşlılar vd. için ayrıştırılmış listeler var.
Çocuklar için hazırlanmış listeye göre, 7 Ekim 2024 -30 Nisan 2025 arasındaki İsrail saldırılarında Gazze’de hayatını kaybetmiş ya da kaybolmuş 10 yaş ve altında 52 bin 665 Filistinli çocuk olduğu ileri sürülüyor. Bu çocukların yaş gruplarına göre dağılımı şöyle:
- 7-10 yaş arası hayatını kaybeden ya da kaybolan çocuk sayısı: 27 bin 898
- 5-6 yaş arası hayatını kaybeden ya da kaybolan çocuk sayısı:9 bin 456
- 3-4 yaş arası hayatını kaybeden ya da kaybolan çocuk sayısı: 7 bin 47
- 1-2 yaş arası hayatını kaybeden ya da kaybolan çocuk sayısı: 4 bin 578
- 1 aylık hayatını kaybeden ya da kaybolan çocuk sayısı:3 bin 456
- 10 günlük hayatını kaybeden ya da kaybolan çocuk sayısı: 233
“Kaybolan çocuk” tanımı Gazze’de daha ziyade enkaz altından çıkarılmayı bekleyen cesetleri ifade ettiği için, 10 yaş altı gerçek çocuk ölüm rakamının 52 bine yakın olduğunu söylemek de mümkün. Fakat bırakın 52 bin çocuğu, Sadece 10 günlük olup da ölen ya da kaybolan 233 çocuk New York, Paris, Londra veya Amsterdam gibi şehirlerden birinde yaşanan silahlı saldırılar sonucu aynı akıbete maruz kalsaydı, dünya ayağa kalkardı.
“Hepimiz New York’uz, Paris’iz Londra’yız,” filan diyerek.
Fakat ölenler Filistinli çocuklar olunca, yani Netanyahu’nun tabiriyle, “insan kılığındaki hayvanlar” olunca, kimsenin bu soykırım karşısında ayağa kalktığı olmuyor. Kimse Gazze, olamıyor!
Oysa eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert bile, “İsrail ordusunun Gazze’ye saldırılarında çok sayıda İsrail askerinin yanı sıra binlerce masum Filistinlinin hayatını kaybettiğini” ifade ederek bunun her açıdan iğrenç ve çirkin bir durum olduğunu söylüyor, Haaretz gazetesinde. “Yetti artık, İsrail savaş suçları işliyor” başlıklı bir makale kaleme alan Olmert, Netanyahu hükümetine, “suç çetesi” diyor. Yerel “103 FM” radyosuna yaptığı açıklamalarda, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’i “terörist” olarak nitelendiriyor.
İsrail’de yine muhalefetten Demokratlar Partisi lideri ve eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yair Golan, İsrail ordusunun Gazze’de hobi için çocukları öldürdüğünü söylüyor. Yine eski Başbakanlardan Ehud Barak, bu açıklamalara destek çıkıyor, Golan’ı “cesur ve doğru biri” şeklinde tanımlıyor.
İsrail ordusunun 2013-2016 arasında Genelkurmay Başkanlığını yapmış olan Moşe Yaalon bile, Netanyahu’nun Yahudi ahlakından koptuğunu ve askerleri Gazze’ye savaş suçu işlemeye gönderdiğini dile getiriyor.
Ama “ifade hürriyeti” özellikle Batı’da koca bir yalan olup çıkıyor.
Batı, soykırımcıyı silahla donatıp, “10 günlük bebeler ölmesin” diye sokağa çıkanı, soykırıma karşı duranı copluyor, içeri tıkıyor, sınır dışı ediyor! Massachusetts Institute of Technology (MIT) gibi bir okul, soykırıma karşı diye bir sınıf başkanının kendi mezuniyet törenine katılıp konuşma yapmasını yasaklıyor. İngiliz futbolunun 80’li yıllardaki efsane isimlerinden, günümüzün başarılı futbol yorumcusu Gary Lineker’i 26 yıldır sürdürdüğü BBC’deki programını sonlandırmaya itiyor.
Saldırılarda boynundan şarapnelle yaralanan ve kanayan 70 yaşındaki kocası İbrahim için başlarda bir şeyler yapmaya çabalayan 65 yaşındaki kadın, onu sırtladıktan sonra yardım arayışını şöyle anlatıyordu Middle East Eye gazetesine:
“Bana yardım edecek kimse yoktu. Yavaşça hareket ediyorduk. Dinlenmesi için duruyordum, sonra devam ediyordum, Beş saat boyunca İbrahim kanamaya devam etti. “Yalnızdık. Ses yoktu, ışık yoktu!”
“Ses yoktu, ışık yoktu!” Bu yüzden 65 yaşındaki Azize Kişte, 70 yaşındaki kocasını yalnız başına gömüyor.
Bu soykırım karşısında dünyanın ses verdiğini, ışık olduğunu göremiyoruz, maalesef.
İsrail yönetimi, Gazze’deki insanları katliamın son perdesinde bu kez de Filistinlileri açlıkla, yarattığı kıtlık ile vurmayı, yok etmeyi, sürmeyi deniyor. Çok mu farklı bir şey yapıyor geçmişten, denebilir. İsrail aslında her zaman da bu oldu. Avustralyalı gazeteci ve yazar Caitlin Johnstone’un dediği gibi, “Gazze’deki soykırımcı vahşetlerini desteklemeden İsrail’i desteklemek imkansızdır çünkü bu vahşetlere yol açan faktörlerden ayrılabilecek bir ‘İsrail,’ yoktur; ikisini ayırmaya çalışmak bir fantezi egzersizidir.”
Şimdi İsrail saldırıları altında ayaklarını, bacaklarını, kollarını kaybetmiş, anestezi olmadan ampute olmuş on binlerce çocuğun dışında, bir de 52 bin 665 Filistinli çocuğun ölmüş olabileceği gerçeği duruyor önümüzde: Dolayısıyla şimdi sorumuz şu:
Böyle bir vahşete yol açan İsrail’i destekleyen Batı’dan ayrılabilecek bir Batı var mı? Yoksa bu ikisini ayırmaya çalışmak da bir fantezi egzersizi mi?