Dün kara dediğine bugün ak diyen, dün sövdüğüne bugün övgüler düzen, dün hain dediğini bugün vatanperver ilan eden siyasetçiler arasında altın madalyayı hak eden siyasetçi hiç kuşkusuz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir. İşte Bahçeli’nin 2013’den 2020’ye yanar döner halleri…
SiyasiHaber
Dün kara dediğine bugün ak diyen, dün sövdüğüne bugün övgüler düzen, dün hain dediğini bugün vatanperver ilan eden siyasetçiler arasında altın madalyayı hak eden siyasetçi hiç kuşkusuz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir. İşte Bahçeli’nin 2013’den 2020’ye yanar döner halleri…
“Recep Tayyip Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmaz”/“2023’te adayımız Recep Tayyip Erdoğan’dır”
2013 yılında dönemin iktidarı AKP’yi ve başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hayatın her alanında eleştiren, nefret içeren ifadelerle hakaret eden Devlet Bahçeli’nin hükümet ortağı olduğu 2020 yılında yaptığı yazılı ve sözlü açıklamalarında görüşleri, hedef aldığı kurum ve kişiler değişiyor ancak söylem şekli değişmiyor.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin 2013 yılında yapmış olduğu yazılı ve sözlü açıklamalarının ana temasını, o dönemde “çözüm görüşmeleri” adı altında sürdürülen çalışmalar, mahalli idari seçimler, cumhurbaşkanlığı ve 2015 yılında yapılacak olan milletvekili seçimleri oluşturuyor.
Bahçeli, 2013 yılında yaptığı bütün konuşma ve açıklamalarında “çözüm görüşmeleri” adı altında yürütülen çalışmaları, anadilde eğitim hakkının savunulmasını “ülkenin bölünmez bütünlüğüne tehdit ve ihanet” olarak değerlendiriyor. İktidarda olan AKP’yi ve dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, “Haçlılarla, kâfir planlarıyla bir ve aynı niyete sahip” olarak tanımlıyor, Erdoğan’ı “anayasal suç” işlediği iddiasıyla hedef alıyor.
2013 yılında hayatın her alanında dönemin iktidarı AKP’yi ve başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren, nefret içeren ifadelerle hakaret eden Devlet Bahçeli, hükümet ortağı olduğu 2020 yılında ise yaptığı yazılı ve sözlü açıklamalarında tam tersi bir söylem içerisine giriyor. Adeta hükümet sözcüsü gibi her açıklamasında hükümetin icraatlarına ve Başkanlık sistemine övgüler sıralayan Bahçeli’nin hedefine bu kez CHP, Kemal Kılıçdaroğlu, HDP ve İYİ Parti giriyor. Bu sefer sözü edilen parti ve kişiler “Haçlılarla, kâfir planlarıyla bir ve aynı niyete sahip” olarak tanımlanıyor.
Bahçeli yaptığı bütün açıklama ve konuşmalarda geçmişe kahramanlık üzerinden göndermeler yapıyor, kendisi gibi düşünmeyenler “düşman”, “hain”, “işbirlikçi”, “Haçlı zihniyetli” gibi sıfatlarla anılıyor. Türkiye’nin üç tarafının denizle dört yandan düşmanla çevrili olduğunu iddia eden Devlet Bahçeli bu iddiasını “Çevreden merkeze ulaşmak hedefiyle on yıllardır ağlarını ören, taşlarını döşeyen emperyalist husumet ve melanetin asıl hedefinde Türkiye ve büyük Türk milleti vardır” diyerek temellendirmeye çalışıyor, “Türk düşmanlığı”nın küresel olduğunu savunuyor.
Devlet Bahçeli’nin 2013 ve 2020 yıllarında yaptığı yazılı ve sözlü açıklamalarını, ekonomi, sağlık ve Gezi direnişi başlıkları üzerinden karşılaştırdığımızda hükümet ortağı olduktan sonra görüşlerinin ve hedef aldığı kurum ve kişilerin değiştiği ancak söylem şeklinin değişmediği ortaya çıkıyor.
“AKP yönetimindeki Türkiye’de nüfusumuzun dörtte biri yoksuldur”
2013 yılında;
“Türkiye’nin sosyal ve ekonomik sorunları içinden çıkılmaz bir hal almıştır… Ekonomide artık mızrak çuvala sığmamaktadır”,
“AKP yönetimindeki Türkiye’de 1 milyonu aşkın kardeşimiz açtır, nüfusumuzun dörtte biri yoksuldur.”
“AKP ile gelir dağılımındaki adaletsizlik artmış, imtiyazlı yandaş fırsatçı ve talancılar doğmuştur.”
“AKP Türkiye’sinde dünyanın en pahalı benzini satılmakta, dünyanın en yüksek telefon vergisi alınmaktadır.”
“AKP ile her geçen yıl, çiftçimiz bir litre mazot ve bir torba gübre alabilmek için daha fazla buğday, tütün, üzüm, mısır satmak zorunda kalmıştır.”
“İşsizlik devasa boyutlara ulaşmıştır. AKP’nin sahte rakamlarına rağmen sokaktaki her üç kişiden biri işsizdir.”
“Pazar ekonomisi bahanesi ile AKP çiftçimizi ezmeye devam etmektedir.”
diyen Bahçeli, 2020 yılında “Cumhur İttifakı Türkiye’nin ekonomik menfaatlerini, milli birliğini, tarihsel haklarını, toplumsal huzurunu, iç barışını, bekasını, refah ve zenginliğini temine kararlı ve yeminlidir… Türkiye ekonomisi gücüne güç katacak, yegâne sermayesi dedikodu ve felaket tellallığı olan tüm art niyetli siyaset bezirgânlarını ters köşeye yatıracaktır” derken, eleştirenleri “vatan hainleri” olarak tanımlıyor:
“Türkiye’ye karşı gittikçe yoğunlaşan siyasi, ekonomik ve diplomatik şantajların Evangelist Biden ve içimizdeki ortaklarıyla bağlantıları mutlak süratte tartışılmalı, vatan hainleri deşifre edilmelidir.”
“Seçim beklentileri dillendirilirken, ekonomiyle ilgili aslı astarı olmayan iftira ve isnatlar zilletin ana aktörleri tarafından propaganda malzemesi olarak kullanılmaktadır.”
“Hiç kimse ülkemizin hızını kesemeyecek, ekonomide yıkım ve kriz çığırtkanlığı yapanlara, yalan ve umutsuzluk aşılayanlara aziz millet varlığı icazet vermeyecektir.”
“Bunlar her fırsatta ya ekonomiyi kötülerler, ya Türkiye’yi kötü gösterirler, ya da milletimize korku aşılayıp küresel dayatmalara refakat ederler.”
Bahçeli’nin, COVID-19 pandemisinin ortaya çıkartacağı sonuçlar üzerine, “Türkiye ekonomisi her türlü risk ve menfi gelişmelere karşı dayanıklı ve temkinli hale getirilmiştir” demesinden birkaç ay sonra Ekonomi ve Maliye Bakanı Berat Albayrak “At izinin iti izine karıştığı, hak ve batılı ayırt etmenin zorlaştığı böyle çetin bir zaman, Cenab-ı Allah sonumuzu hayreylesin” diyerek istifa etti.
“Salgına karşı muhkem, muteber ve müteyakkız ölçülerde direniş sergilenmiştir”
Devlet Bahçeli, 2013 yılında yaptığı açıklamalarda, sağlık alanına dair herhangi bir görüş belirtmezken iktidar ortağı olduğu 2020 yılında, özellikle COVİD-19 pandemisinde hükümetin yürüttüğü politikaların savunucusudur:
“Koronavüris tehdidine karşı canla başla mücadele eden, teyakkuzda bulunan, bu çerçevede seferberlik ilan etmiş gibi duruş gösteren Sağlık Bakanımızı ve ekibini kutluyorum.”
“Sağlık Bakanlığı süreci müessir ve müspet ölçüde yönetmiş, kamuoyu doğru zamanda isabetle bilgilendirilmiştir.”
“Sağlık alanında stratejik ve operasyonel başarılarımızın katlanarak büyüyeceğinden, KOVİD-19 salgınının muhakkak alt edileceğinden en ufak şüphe duymuyor, aziz milletimize sabırlı ve sağlıklı günler diliyorum.”
“Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımız nezdinde, başta Sağlık Bakanımız olmak üzere hükümetimizi tebrik ediyorum.”
“Sayın Cumhurbaşkanımızın samimi, şuurlu, ümit verici tutumu; Sağlık Bakanımızın dürüst ve güvenilir mizacı; sağlık çalışanlarımızın ve İçişleri Bakanımızla birlikte güvenlik güçlerimizin fedakâr gayretleri; aziz vatandaşlarımızın dua ve destekleri KOVİD-19’a karşı sur çekmiş, hastalığın yayılma hızını frenlemiştir.”
“Filyasyon yöntemi ve oluşturulan algoritmayla hastalığın yayılma hızı hamd olsun kontrol altına alınmaya başlanmıştır.”
“Ülkemiz sosyal devlet alanında, sosyal yardım ve sosyal güvenlik klasmanında gıpta edilecek adımlar atmış, atmaya da devam etmektedir.”
“KOVİD-19 salgını hemen hemen bütün ülkelerin zaaf ve zayıflıklarını açığa çıkarmış, aynı zamanda temeli sağlam olmayan kırılgan haletleriyle çakıştırmıştır.”
“Ülkemizde ise sağlık, güvenlik ve ekonomi başta olmak üzere her alanda tarihi ve tesirli önlemler alınmış; salgına karşı muhkem, muteber ve müteyakkız ölçülerde direniş sergilenmiştir.”
Devlet Bahçeli bu açıklamaları yaptıktan kısa bir süre sonra Sağlık Bakanlığı’nın yalnızca “hasta” sayılarını değil, bütün vaka sayılarını açıklamaya başlamasıyla birlikte, ülkelerin Sağlık Bakanlıkları ve bağlı otoritelerinin en son 26 Kasım’da açıkladığı günlük vaka sayılarına göre, Türkiye’nin dünyada 4’üncü, Avrupa’da ise en üst sırada olduğu ortaya çıktı.
“AKP yıkmaktan ve Taksim’i talan etmekten mutlaka caymalıdır”
2013 yılında dönemin iktidarı AKP’yi “hoşgörüsüz”, “zorba”, “vicdansız”, “kontrolsüz”, “tahammülsüz” ve “kimseyi takmamak”la tanımlayan Bahçeli, 2013’ün Mayıs ayında Gezi Parkı direnişini “yılların birikmiş tepkisi” olarak nitelendiriyor.
“AKP hükümeti kriz üretmektedir. AKP hükümeti cepheleşme imal etmektedir. AKP hükümeti biz-siz ayrımını güçlendirmektedir. İşin aslında en büyük tehlike de buradadır… Taksim geriliminin ana ve sıklet merkezi Başbakan’ın kuru inadı, hoşgörüsüz tavrı ve ‘benden başkası hükümsüzdür’ anlamına gelen miadı dolmuş siyaset dilidir” iddiasında bulunuyor.
“İktidarın bugüne kadarki tutum ve tercihleri, ceberrut eğilimleri Taksim’de ters tepmiş ve kabaran toplumsal dirençle karşılaşmıştır… Gezi Parkı, cehennem parkına dönüştürülmemeli, AKP yıkmaktan ve Taksim’i talan etmekten mutlaka caymalıdır” diyerek AKP’nin AVM kararına karşı çıkıyor. “Taksim Gezi Parkı odaklı kurgulanan çatışma ve çekişme dinamiklerinin, siyasi ve toplumsal bir fecaate kapı aralaması an meselesidir” uyarısında bulunuyor, “Samimi ve duyarlı bir şekilde Taksim Gezi Parkı’na sahip çıkan, demokratik duruşlarını gösteren vatandaşlarımızla bölücü militanları aynı kefeye koymak söz konusu değildir. Taksim’in hayat hakkına sahip çıkan kardeşlerimiz her türlü övgüyü hak etmektedir” diyerek Gezi Parkı direnişinde yer alanları kutuplaştırıyor.
Aynı Bahçeli 2020 yılında ise Gezi direnişini “provokasyon” ve “Vandalizm” olarak nitelendiriyor, “Sokağa göz kırpan, sokakta gelecek arayan, yeni bir Gezi çıkmazına umut bağlayan, milletimizin huzur ve güvenliğine kast eden kim olursa olsun karşılarında Türk devletinin kudretini bulacaklardır” tehdidinde bulunuyor.
“Yeni bir 6-7 Ekim hıyanetinin düşünü kuranlar, sokakların izbeliklerinden yeni bir Gezi karanlığı çıkarmayı düşünenler bilsinler ki acıklı durumlara düşeceklerdir.”
“Hiç kimse Fransa’yı kasıp kavurmuş sarı yeleklilerin eylemlerine özenmeyi, Gezi benzeri bir kalkışmanın fitilini tutuşturmayı aklından ve hayalinden geçirmemelidir.”
“15 Temmuz darbe ve istila teşebbüsü Gezi Parkı kalkışmasının bir devamı, 6-8 Ekim olaylarının bir etabı, bazı il ve ilçelerimizde yaşanan barikat ve hendek terörünün menfur ayağıdır.”
“Terörle sonuç alamayanlar, gezi provokasyonunda istediklerini bulamayanlar, darbe teşebbüsleriyle altın vuruşu yapamayanlar, ellerindeki son koz olan ekonomik silahlarla etrafımızı habis ur gibi sarmaya tevessül etmişlerdir.”
“Zillete düşmüş siyasi çürümüşlerin akıl hocaları zalimlerdir, emperyalistlerdir, RAND’çılardır, Sorosçulardır, kuzenleri Osman Kavalı’dır, FETÖ’cülerdir, Gezicilerdir, 6-7 Ekim olaylarının senaristleridir.”