Önce bir not:
Bazen cezaevlerinden örnekler veririm. Zira günlük hayatta ne uygulanıyorsa hangi politikalar geliştiriliyorsa içeride de benzeri uygulanıyor.
Aydın E tipi Cezaevi’nde bir dönem yaşanan sorunlardan dolayı mahkemeye çıkmama kararımız vardı. Bu karar ilgilileri çok zorlamış olacak ki zorla mahkemeye götürmeye çalışırlardı. Ancak bu yöntem, pek başarılı olmaz, hep direnişle karşılaşırdı. Dayak, işkence, yerden sürükleme, karga tulumba götürmeye çalışmaya rağmen genellikle başarılı olmazlardı.
Başarılı olamayınca da bu kez, “Tamam biz sizi zorla alıyormuş gibi yapalım, siz de direniyormuş gibi yapın… Böylece siz direnme kararından vazgeçmemiş olacaksınız biz de mahkemeye götürme kararından…”
***
Bir gözlem:
Kürt demokratik güçleri sahteliği, yapaylığı hiç kabul etmedi. “Direniyormuş”, “savaşıyormuş” gibi yapmadı. Her direnişin hakkını verdi. Salt bedenini değil, bilincini, inancını, yüreğini ortaya koydu. Direniş tarihi ve tarihte ilk direnenlerin ardılları olmasını bildi.
Etik davrandı. Kaybetse de sahteliği yapaylığı kabullenmedi.
Öldü, kayıp verdi, yaralandı, sakat kaldı; kaybetti ya da kazandı ama içeride, yanda, dışarıda bu özelliğini yitirmedi, halklar kadar insanlığında ilgisini çekti…
Hani derler ya “her şeyin başı sağlık…”
Bir sınıf, halk, ulus yanda toplum için ise “her şeyin başı direniş…”
Gerçek bir direniş. Etiyle, kemiğiyle, beyni, yüreği, ruhuyla bir dir direniş…
Bir karşı koyma, teslim olmama, reddetme, kabullenmeme seramonisi…
Demokratik Kürt Hareketi’ne karşı oluşan güven, saygı ve sempati de böyle bir direnişin ürünü… Aynı zamanda ahlaki bir hüvviyeti de olan, kişilikli bir direnişin…
* * *
Bir yargı:
Bu direniş, yozlaşmaya kapalı ahlaki duruş, politik-toplumsal açıdan da bölge dengelerini altüst etti. Yeni bir direniş kuşağı yarattı ve Kürt hareketini yerelden genele, daha evrensel/enternasyonal olana taşımış oldu.
Böylece öncülük değişti.
KDP’ye dayalı öncülük ve sahte direnişçilik dönemi ayyuka çıktı ve bitti.
Gerçek direniş yayılarak kabul gördükçe, alan kapsadıkça algı da değişti ve demokratik Kürt hareketi, sadece Kürtlerin değil, bölge halkların da değişim dinamiği, politik, pratik ve ahlaki öncüsü haline gelmeye; evrensel normlar kazanmaya başladı.
Bir başka yargı:
KDP, özgüce dayalı değil, ABD’nin bölgeye müdahalesiyle pozisyon buldu ve güç haline geldi. Coğrafi bağımsızlığı dillendirdi ancak pratik siyasal bağımsızlığı asla sorgulamadı, bağımlı kaldı. Böylece güdükleşti, daraldı. Rojava ve Demokratik Kürt Hareketi genelleştikçe o yerelleşti. Once Rojava’da sonra IŞİD olayında bidik geleneksel çigide seyretti. Zaman zaman “kırılma yaşıyor” gibi olsa da bölgesel ve küresel güçlerin Kürt politikalarını aşan, saldırı karşısında duran, direnen bir tutum sergileyemedi.
Fiili direnişe duyulan ihtiyaç da kendini dayatınca, KDP çizgisi daha da geriledi ve Kürt hareketi fiili olarak da öne çıktı.
***
Devam edeceğim…
(Özgür Gündem – 28 Eylül 2014 – Özgür Gündem)