TUNCAY YILMAZ yazdı: “Türkiye Cumhuriyeti’nin savcısı 100 yıldır üstü örtülen bu tarihsel gerçeklerden söz edenler hakkında hemen kovuşturma başlatıyor. Biz de bu ülkenin eşit, özgür, adil bir düzene kavuşması için mücadele edenler olarak bu 100 yıllık aymazlığı, katliamcı, soykırımcı zihniyeti kabul etmiyor, itiraz ediyoruz.”
TUNCAY YILMAZ
100 Yıl da geçse hesaplaşmadıkça soykırımcı zihniyet değişmiyor!
Trabzon Cumhuriyet Başsavcısı Mithat Kutanoğlu Pontos tarihi ve soykırımı üzerine yayın yapan Devrimci Karadeniz internet sitesi ve yazarları hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla soruşturma başlatmış.
Peki Devrimci Karadeniz internet sitesi ve yazarları “halkı kin ve düşmanlığa” nasıl tahrik ediyor? Tarihi gerçekleri dile getirerek ve bunlarla yüzleşilmesini talep ederek! Üstelik Devrimci Karadeniz yazarlarının ortaya koyduğu belgelerin büyük kısmı Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerinden ya da dönemin yönetici kadro ve komutanlarının anılarından derleme.
Örneğin halk kahramanı olarak sunulan onbinlerce Pontos Rumunun katili Topal Osman’ın bizzat Mustafa Kemal tarafından görevlendirildiğini belgeleriyle ortaya koyuyor Tamer Çilingir Pontos Gerçeği kitabında. Bugün yüzbinlerce Pontos Rumunun acısını her yıl yeniden yeniden kanatarak kutlanan 19 Mayıs Gençlik ve Spor “Bayramı”na feyz olan Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının aslında Rumlar açısından tam bir soykırım anlamına geldiğini anlatıyor.
"Mustafa Kemal, Samsun’a varır varmaz ilk önce Topal Osman adlı çeteci katil ile görüştü. Topal Osman’la bizzat görüşüp, ona, ‘Bundan sonra el ele çalışacağız’ diyor Mustafa Kemal. Hasan İzzetin Dinamo‘nun 'Kutsal İsyan' kitabından aktarırsak M. Kemal Topal Osman'a şöyle sesleniyor: 'Mademki Türk halkı tamamen seni destekliyor; hiç durma teşkilatını yap. Git, belediye reisliği makamına otur. Sen kaçıp dağa çekileceğine, Pontosçular ve Rumlar kaçsın. Kanunsuz yola adım atar göründüler mi onları temizleriz. Bunun üzerine Topal Osman, şu cevabı verir: Sen hiç merak etme Paşam! Bu Pontos Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulup gidecek'"
Mustafa Kemal’in Samsuna çıkışının ardından güya “Anadolu’yu kurtarmak” için kurduğu Merkez Ordusu’nun Başkumandanı Nureddin İbrahim Konyar, nam-ı diğer Sakallı Nurettin Paşa’nın “Bütün Rumlarda bir devlet mefkuresi vardır. Fikrimizce, memleketimizdeki Rumlar bir yılandır. Bu yılanların zehirleri kadınlardır“ sözlerini aktarıyorlar.
1600’lerden itibaren “ya dinini ya dilini” dayatmasıyla asimile edilmeye çalışılan, 1914-1923 yılları arasında, birinci etapta İttihatçı paşaların, ikinci etapta Mustafa Kemal’in emriyle katledilen 353 bin, “mübadele” adı altında en az 3 bin yıllık yurtlarından edilen bir buçuk milyon Rumun tarihini anlatıyor Devrimci Karadeniz yazarları.
Samsun’a çevrilen Amisos’u, Ordu’ya çevrilen Kotiora’yı, Giresun’a çevrilen Kerasaous’u, Trabzon’a çevrilen Trapezounta’yı yazıyor Pontos tarihçileri.
Bu somut tarihsel verilerin hangisi “halkı kin ve düşmanlığa” tahrik ediyor? Ya da soruyu tersten sorarsak katledilen 350 bin, tehcir edilen bir buçuk milyon Pontoslu Rumun her yıl acısını kanatanlar değil de bu gerçekleri yazanlar mı kin ve nefret sergiliyor?
Türkiye Cumhuriyeti’nin savcısı savcılığını yapıyor. Elbette 100 yıldır üstü örtülen bu tarihsel gerçeklerin açığa çıkmasını istemiyor ve bunlardan söz edenler hakkında hemen kovuşturma başlatıyor. Biz de bu ülkenin eşit, özgür, adil bir düzene kavuşması için mücadele edenler olarak bu 100 yıllık aymazlığı, katliamcı, soykırımcı zihniyeti kabul etmiyor, itiraz ediyoruz.
Biliyoruz ki halklarımız soykırımlar, inkarlar, asimilasyonlar üzerine kurulu bu cumhuriyetle yüzleşip şovenizmle hesaplaşmadıkça bu devletin savcıları dava açmaya devam edecekler bizlere… Ancak Devrimci Karadeniz yazarları gibi cesur aydınlar, tekçi zihniyete teslim olmayan Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Aleviler, cinsiyetçi politikalara boyun eğmeyen kadınlar ve her türlü sömürü, tahakküm düzenine karşı duran devrimciler oldukça da dert olmaya devam edeceğiz bu düzenin savcılarına.
06.10.2017