Türkiye devrimci ve sosyalist hareketi içinde Demirtaş’ın RTE’yi alkışlamasıyla başlatılan eleştiri, sol içi şovenizmin yatağını dölledi. Ancak bu işin burada kalmayacağı ise bilinendir. Devrimci ve sosyalist hareketin devrime dair ezberleriyle, Kürt özgürlük hareketinin devinimi arasında gerilimler mevcuttur. ideolojik olanla pratik olan arasındaki gerilimin hattı söz’ün zaman-mekanda yayılımı kadardır. Söz’ün mekandaki işlevsel halinden çıkarmak şoven bir dalga yaratır; söz hiçte amacına hizmet etmez ya da hizmet edilen şeyin söz’e dair olduğu iddia edilir.
Türkiye devrimci ve sosyalist hareketinin önemli bir ağırlığı söz’e dönüşmüş 20. yüzyıl sosyalist devrimlerinden bir ezber yarattı. Bu ezber’in sosyalist devrimlerin kendi devingenliğini tüm gerilimlerini düzledi, ittifaklar, taktikler, stratejiler hiç yokmuş gibi yaratılan ve sadece sosyalist iktidarın kurulmasından yani sadece başarıdan ibaret bir söz yarattı. Söz sosyalist iktidarla kuram arasında bir denklik ve ezber yarattı. Öyle ya tüm taktikler, stratejiler, ihanetler, anlaşmalar ve müzakereler vb. devrime hizmet etmişti. Tek tek ve tek ülkede sosyalist iktidarların kurulması için dönemin politik özneleri “doktrinin” dışına çıkmamış mıydı? Çıkmıştı. Lenin, Mao, Che ve diğerleri saymakla bitmez ama bunların varlığına işaret etmenin ezberlenmiş söz karşısında bir hükmü yoktur!
Ezber, ancak ezberi yapanın pratiğiyle bozulur yoksa başka bir öznenin onun adına yapacağı pratikle değil. Ancak biz elbette bu ezber’in ideo-politik yöresinin bir devrimciliğe ya da bir Marksizme mi yoksa bir statükoya mı hizmet ettiğini tespit edebiliriz.
Lenin adındaki adam yıllar boyu Menşeviklere nasıl yan yana durabildi ya da Mao, Çin milliyetçileriyle aynı cephede aynı bayrak altında nasıl savaştı, ya da Che Castro’ya, Castro’da Che’ye nasıl katlandı? Bu soruların ezberlerini sürekli yenileyenler açısından bir anlamı ve pratik değeri vardır. Ancak ezberini tikel devrimciliğinin ya da komünistliğinin biricik varlık nedeni olarak görenler için bunların kıymeti yoktur bu nedenle de dün Selahattin Demirtaş özelinde başlatılan şoven dalganın YPG’nin Rojava’da irili ufaklı bir çok yerel cihatçı güçle ittifaka gitmesi devrime giden makbul ittifaklardan görünmüyor.
Aslında temel sorun ifade edilen ezberler karşısında Kürt özgürlük hareketinin öznesinin makbul bir özne olmadığıdır.
Bu nedenle ezber’in emperyalizmi ve ABD’yi merkeze alarak “Esad dururken neden cihatçılarla ittifak kuruyorlar, IŞİD’e müdahale etme bahanesiyle Esat’ı devirecekler, IŞİD zaten bu iş için planlanmış araziye sürülmüş bir özne değil miydi” gibi akıl içi görünen itirazlarının ezberden başka bir şey olmadığı açıktır.
Söz’e dairdir.
Söz, Rojava devriminin dışında tüm ideolojik urlarıyla bağırıyor “cihatçılar, katillerle ittifak yaptılar!” Kürt Özgürlük Hareketi’nin makbul özne olarak görmeyenlerin, kendi sözlerine yükledikleri makbul seviye zamanla alkış olayındaki gibi küfre dönmesi eli kulağındadır. Birileri ezberi tekrar ediyor.
Tekrar edilenin ezberin pratik karşılığı politik öznenin tikel devrimciliğine hizmet edecekse bunda yine bir problem aramayız, ya da arayacak kaba yaklaşımlar barındırmıyoruz; biz devrimciliğin devrime giden yolunun her daim bir takım spesifik düzeylerini anlayan bir yerde konumlanıyoruz.
Yok birileri belagat üretip şoven bir dalga yaratacaksa yine karşısında dururuz.
Ve elbette şu soruyu sormakta meşru olur “Rojava halk ordusuyla dayanışma içinde olmak isteyen onlarla ittifak yapmak isteyen Türkiye Devrimci ve Sosyalist Hareketi içinden özneler mi var? Rojava’nın kapılarının bu güçlere kapalı olduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa o kapıdan hiç girmeye niyetiniz yok mu?”