Deniz Baykal-Tayyip Erdoğan görüşmesini sadece seçimle ilgili görmek doğru değil; seçim ve koalisyon tartışmaları bu görüşmenin sadece görüntüsüdür. Esas konuşulan, başta Kürt sorunu olmak üzere bölgede yaşanan sorunlardır. AKP eğer tek başına hükümet olsaydı hem içeride hem de dışarıda savaşı tırmandıracaktı. Böyle bir planlama yapılmıştı. Ancak AKP tek başına hükümet olamayınca bu planlama da şimdilik pratikleştirilemedi. İşte Erdoğan Baykal’a kendine göre iç ve dış durum konusunda bilgi verip devletin ve milletin bekası için Deniz Baykal’ın bu doğrultuda sorumluluk üstlenmesini istemiştir.
Erdoğan bu toplantıda esas olarak Kürt Özgürlük Hareketi tehdidinden söz etmiştir. Bu sorun hepimizin sorunudur, bu konuda ortak davranmamız gerekmektedir, demiştir. Böylece bir AKP-CHP koalisyonunda bu koalisyonun programının önemli bir parçasının da Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaş olmasını sağlamaya çalışmıştır. Yine İmralı’daki görüşmelerin de Kürt Özgürlük Hareketi’ni oyalamak için yapıldığını söyleyerek bu konuda da CHP’nin milletin bekası için ortak tutum takınması gerektiğini söylemiştir.
Şunu herkes bilmelidir, Türkiye’nin en temel sorunu Kürt sorunudur. Bu sorunu çözme iradesi ortaya çıkmadığı müddetçe Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi’ni bastırmak dışında başka bir şey düşünülmeyecektir. AKP hükümeti 13 yıldır Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek için Türkiye tarihinde görülen en kapsamlı özel savaşı yürütmüştür. İlk önce “Düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur” diyen Tayyip Erdoğan, Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi’nin yükselmesi karşısında dil ve kültür konusunda bazı gevşemeler temelinde bu özel savaşı hiçbir dönemde olmadığı kadar kapsamlılaştırmıştır. AKP hükümeti hiçbir zaman Kürt sorununun çözümünü düşünmemiştir; sadece oyalama ve beklenti içinde tutarak Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek istemiştir. Kürt Özgürlük Hareketi de bu politikanın gerçek yüzünün açığa çıkması için çalışmıştır. AKP’nin özel savaş politikasına karşı bu politikayı boşa çıkarma ve süreci Kürt halkının çıkarına değerlendirme politikası izlemiştir.
Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi’nin AKP’nin yürüttüğü özel savaşı boşa çıkardığını gören Tayyip Erdoğan, Kürt sorunu da yok, süreç de yok, muhatap da yok, taraf da yok, izleme heyeti de yok diyerek şimdiye kadar yürüttüklerinin bir özel savaş olduğunu ilan etmiştir. Tayyip Erdoğan seçim öncesi Kürt halkının özgürlük mücadelesine yeni bir saldırı dönemi başlatacağını ortaya koymuştu. Zaten Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaşı daha seçim öncesi başlatmıştır.
Tayyip Erdoğan işte seçim öncesi başlattığı savaşı, seçimde ortaya çıkan tablo karşısında nasıl yürütebileceği çalışması yapmaktadır. Baykal’la görüşmesi de esas olarak bu çerçevede olmuştur. Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı oluşabilecek bir AKP-CHP hükümeti olabilir mi, görüşmesi yapılmıştır. Tayyip Erdoğan, şimdi Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı bir savaş hükümetinin nasıl kurulacağı hesabı içindedir. CHP ya da MHP ile böyle bir hükümet kurma çalışması yürütmektedir. Öncelikleri CHP-AKP koalisyonuna dayalı bir savaş hükümeti olsa da Deniz Baykal görüşmesi eğer bir CHP-AKP hükümetinin kurulmasını sağlayamazsa, bu görüşme AKP-MHP koalisyonuna destek verecek biçimde kullanılmaya çalışılacaktır.
Tayyip Erdoğan Kürt sorununu çözme politikası olmadığı için Dolmabahçe Mutabakatı’na karşı çıkmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi de artık oyalama değil de adım atılmasını istemiştir. Bu ortamda Türk devletine, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaş yürütme dışında başka bir yol kalmamıştır. Ya çözümü kabul edecekti, ya da Kürt halkının iradesini kırmak için savaş geliştirecekti. AKP hükümeti ve devletin tercihi çözüm değil, savaş olmuştur. Herkes bu gerçeği görmelidir. Bu gerçeği görmeyenler kendini yanıltır.
Ne Kürt Halk Önderi, ne Kürt Özgürlük Hareketi artık eski biçimde bir oyalama ve aldatma sürecini kabul edecektir. AKP’nin çatışmasızlığı bozduğu, daha doğrusu hiçbir biçimde çatışmasızlığa uymadığı ve çözüm için hiçbir adım atmadığı ortamda Kürt Özgürlük Hareketi’nin eski durumları ve oyunları kabul etmesi mümkün değildir. Yani Önder Apo’nun özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümünde açık ve somut adımlar atılması dışında hiçbir demagojiyi, aldatmayı ve oyalamayı kabul etmeyeceği açıktır. AKP, kendisine verilen hiçbir şansı kullanmamıştır. Sonradan da Kürt sorunu yok, müzakere yoktur demiştir. Bu nedenle artık AKP hükümeti döneminde olanlar ve yapılanlar bir daha tekrarlanmaz ve bir daha tekrar edilmesi kabul edilemez.
İşte Tayyip Erdoğan kendi konumları ve buna karşı Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin tutumunu gördüğü için Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı bir savaş hükümeti kurma arayışı içindedir. Bu konuda da ilk tercihi “Devletin ve milletin bekası” hassasiyeti olan Deniz Baykal olmuştur. Daha önce Deniz Baykal’la uzlaşıp yasaları değiştirerek Başbakan olmuştu; şimdi de Deniz Baykal’la uzlaşıp Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürütülen savaşın başkomutanı olmak istemektedir.
(Bu yazı Özgür Gündem Gazetesi’nden alınmıştır.)