Branko Marcetic: İlk olarak basit bir soru: Nasıl gidiyor?
David Adler: Hayli şizofrenik bir deneyim. Şu anda devasa ABD gözetleme İHA’ları her gece olduğu gibi tepemizde dönüp dururken ben güzel yıldızlara ve Akdeniz’in tatlı koyuluğuna bakıyorum. Ufukta, filomuzdan şimdi içinde bulunduğum öncü gemiyi izleyen 26 gemiyi seçebiliyorum. Bazen güzel oluyor, derken İsrail devletinin tehditlerine dair son haberlerini alıyoruz ve talimlere yüklenme zamanı geliyor.
İki hafta kadar önce Tunus’tan yola çıkmanızdan beri yeni İHA saldırıları ya da sizi taciz etmeye yönelik başka girişimler oldu mu?
Gündelik olarak taciz, korkutma ve tehditlere uğruyoruz
Tunus’tan ayrılmamızdan beri Barcelona, Tunus, şimdi de İtalya’dan gemileri bir araya getirerek yeniden filo olarak birleştik. Şimdi sizinle bu konuşmayı yapmakta olduğum Yunanistan’dan son grubu da alınca Gazze’ye yelken açmış kırk gemilik bir filo olduk.
Yolculuk boyunca gündelik olarak gökten yağdırılan taciz, korkutma ve tehditlere uğruyıoruz. Bu kimi durumlarda teknelere çok yaklaşan, Tunus’ta gördüklerimiz gibi patlayıcı cihazları olmayan ama taciz eden, korkutan, gemileri caydırmaya çalışan daha küçük saldırı İHA’ları biçiminde oluyor. Her durumda yüksekten uçan büyük boyutlu gözetleme İHA’ları kullanıldığını görüyoruz.
Daha deneyimli denizciler bundan “İHA yorgunluğu” diye söz ediyor: bizi alarm halinde tutmak ve gece nöbetlerimizi yıpratıcı hale getirmek için. Biz de sürekli etkin ve yakın tehlike ile günde yirmi dört saat bu tetikteliği korumaktan kaynaklanan tükenme arasında gidip geliyoruz. Yolculuğun bu ayağındaki taktik, bir anlamda bizi yıpratmak, metanetimizi ölçmek ve bu sorunu İsrail devleti için ciddi bir hale gelmeden -başka bir deyişle, biz Gazze’nin 150 deniz mili açığındaki kırmızı bölgeye girmeden- çözmenin bir yolu olup olmadığını görmek.
Sizi ortalama kaç İHA izliyor?
İHA’lar geceleri geliyor. Gündüzler genellikle daha önce benzeri görülmemiş boyut ve ölçekteki bir filonun yönetimine ilişkin başka bir dizi zorlu lojistik ve bürokratik meseleyle uğraşarak geçiyor. Ama geceleyin gemilerimizin mürettebatı içinde değişmeli olarak nöbet tutuyoruz.
İki ya da üç saatlik herhangi bir nöbette tepenizden sizi gözetleyen iki ya da üç büyük uçak ve uzak bir mesafede çok sayıda nesne görebilirsiniz. Onlar da Filo Gazze’ye doğru ilerlerken onun izini süren, yerini saptamaya çalışan, peşine düşen şu İHA’lar. Maksat operasyonu sürekli gergin ve kaygılı bir duygu durumuyla askıda tutmak.
İsrail “Hamas Filosu” diyorsa…
İsrail hükümetinin Filo’ya tehditlerini tırmandırmakta olduğu görülüyor. Şimdi size düpedüz “Hamas Filosu” diyorlar ve “Hamas’a hizmet” ettiğinizi iddia ediyorlar. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Özgürlük Filosu girişiminin geçmiş on beş yılına geriye doğru bakarak, filolar hakkındaki bu ikiz ama birbiriyle bağdaşmaz anlatıların sürekli gerilim içinde yan yana var olduğunu hep biliyorduk. Bir yanda bu teknelerin teröre yataklık ettiği, örgütlü terör şebekeleriyle bağlantılı oldukları, İsrail’in ulusal güvenliğini tehdit eden bir gizli gündemle bu insani yardım örtüsünün arkasına saklandıkları iddiası var.
Öbür yanda daha bu yıl, Madleen ve daha sonra Handala gemilerinin denize açılmasıyla ortaya çıkan çiçeği burnunda bir anlatı var: Bu gemiler şöhretli aktivistlerin iptilalarından başka bir şey değilmiş. İsrail devletinin bu iki anlatı arasında bir seçim yapması gerekeceğini her zaman biliyorduk.
Şimdi bu operasyon daha önce görülmemiş bir ölçekte, dünyanın farklı bölgelerinden bu kadar delegasyonu bir araya getiriyor, içlerinden birçoğu -tam da Filistin’le gösterdikleri uzun soluklu dayanışma nedeniyle- İsrail’e düşman sayılıyor -Tunuslu, Cezayirli, Türkiyeli katılımcılar gibi. Bunun “güneşin tadını çıkaran küçük yelkenliler” anlatısından ayrılacağı, anlatının bunların bir şekilde İsrail için tehdit olduğuna dönüşeceği belliydi.
Bu anlatının ileri sürülmesiyle Filo’daki gerçekten yürekli ve sıradan insanları “şiddet içeren eylem çizgisi” iddiasıyla lekelenmeye çalışılması katılımcılarda ikili, iki kutuplu bir tepkiyi harekete geçirdi. Bir yandan o kadar abes ve anlatı olarak o kadar eskitilmiş ki İsrail’in ulaşmak istediği hedef kitlelerde beş yıl önce bulabileceği gibi karşılık bulmuyor.
Bir şeyin “Hamas” olduğu iddiası o kadar kullanılıp aşındırıldı ki insanlar artık o propagandayı aralayıp bu soruları kendi adlarına araştırmaya başlıyor. Bu gemilerdeki yolcuların bileşimine bakınca, bu elden düşme teknelerin, yanımızda gelen bu kırık dökük motorlar ve balıkçı teknelerinin durumuna bakınca, bunlar suçlamaya hiç denk düşmüyor.
Öte yandan kendi yaşamlarımız için çok korkuyoruz. Propagandalarının davranış ve politikalarının göstergesi olduğunu biliyoruz. Eğer güvenliklerine bir şekilde tehdit oluşturduğumuzu kurguluyorlarsa, daha önce insani yardım emekçilerine, Birleşmiş Milletler çalışanlarına, gazetecilere defalarca yaptıkları gibi bu filoyu da gerçekten şiddetli bir biçimde engellemek için sahneyi hazırladıklarını açıkça görebiliriz. İsrail bu girişime karşı ilk kez şiddet kullanmış olmayacak.
Görevimizi tamamlamaya kararlıyız
Amaçladıkları sizi durdurup geri döndürmekse sonuç alırlar mı?
Bu teknelerde İsrail propagandasıyla caymış, yılmış ya da başka bir şekilde ikna edilmiş bir tek kişi yok. Gazze’ye doğru yolumuza devam ederken diğer katılımcıların cesaret ve kararlılığı bana olağanüstü heyecan ve güç veriyor.
Kuşkusuz farklı senaryolar üzerinde keşif ve hazırlık çalışmaları yapıyoruz. İlki, Gazze kıyılarına ulaşmamız. Şiddetli bir engelleme içeren bir başka senaryo var. Her gün bunun pratiğiyle geçiyor. İsrail Filo’yu gerçekten şiddetli biçimde engellemek için sahneyi hazırlıyor.
Üçüncü olasılık bir tür abluka. İsrail bu filoyu Gazze kıyılarına ulaşma olanağı bulmasından çok önce durdurmak istiyor. Son teklifleri de seferimizin yönünü değiştirip yardımları İsrail gemilerine devretmemiz, gerisini onların yapması. Bu da İsrail devletinin Gazze’de açlık çeken insanlara insani yardımın engellenmesi konusundaki uzun sicili temelinde ciddiye alabileceğimiz bir seçenek değil.
Uluslararası hukukun koruması altındaki görevimizi tamamlamaya son derece kararlı olduğumuz için şimdi filonun ilerlemesini İsrail’in zor kullanarak ya da yüksek teknolojili başka bir yolla fiziksel olarak engellemeye çalışacağı bir açmazda kalma olasılığını düşünüyoruz. Bu da yakınlarda liman olmaması ve teknelerdeki stokların gitgide erimesi karşısında bizim için çok tehlikeli olabilir.
Delegasyonların yurttaşı oldukları çeşitli ülkelerin hükümetleriyle herhangi bir iletişim ya da onların gösterdiği bir destek yok mu?
Geçen hafta, dünyanın her tarafından -içlerinde İspanya, Slovenya, İrlanda, Meksika, Brezilya ve Güney Afrika’nın da olduğu- 16 ülkenin imzasıyla yayınlanan açıklama bizim için şaşırtıcı ve sevindirici oldu ama tatmin edici olmadı. Girişimimizi insani bir girişim olarak tanımakla kalmadılar -ki İsrail’in karalayıcı retoriğinin ortasında bu gerçekten önemli bir adım-, bir insani koridor açma girişimi engellenecek olursa bireysel haklarımızın ya da uluslararası hukukun herhangi bir ihlalinin hesabının verilmesi gerekeceğini ilan ettiler.
Asıl konu Filo değil Gazze!
Aralarında bazı ülkelerin yokluğu dikkat çekiciydi: Sadece benim doğum yerim olan ABD’nin değil, filoda birçok yurttaşı bulunan Fransa’nınki de. Ama tatminsizlik duygumuz imzalayanlar arasındaki eksiklerden çok Filo’nun kendisinin vurgulanmasından: Asıl konu Filo değil Gazze!
Gerçekten görmeyi umduğumuz, bize bir diplomatik koruma sağlanmış olması değil. İstediğimiz, bu devletlerin, özellikle Akdeniz’dekilerin, İspanya ya da Portekiz veya İtalya veya Yunanistan’ın bize katılması. Bu koridor oluşturulduğu zaman insani krizin ağırlığına ve boyutlarına uygun miktarda yardımı Gazze kıyılarına doğrudan taşımak için, o yardımı gerçekten taşıyabilecek büyük gemiler istiyoruz.
İsrail’in bu ablukanın bir şekilde yasal olduğu iddiasının normalleştirilmesine direnmeliyiz. Biz sadece bizi orada karşılayıp bu hayati yardımı indirecek egemenliğe sahip olması gereken kıyılara insani yardım taşıyan sivil tekneler olarak yol alıyoruz.
Bu yasadışı ablukayla karşı karşıya gelmeyi reddeden bu korkak devletlere bu koridoru kurmanın ve Gazze’de soykırıma uğrayan halkın acil ihtiyaçlarına karşılık vermenin mümkün olduğunu gösteriyoruz. O devletlere kendilerini gösterme ve yolculuğumuza katılma fırsatı vermek istiyoruz.
- https://jacobin.com/2025/09/gaza-sumud-flotilla-israel-attacks