27 Mayıs Darbesi mağdurlarıyla ilgili yasa 23 Haziran’da TBMM’de kabul edildi, 1 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasa, 12 Mart ve 12 Eylül mağduru askerleri görmezden geliyor. Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği Kurucu Başkanı Rahmi Yıldırım’la söz konusu ayrımcılığı konuştuk.
SiyasiHaber
Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAM-DER) Kurucu Başkanı, Re’sen Emekli Üsteğmen Rahmi Yıldırım 12 Eylül döneminde ordudan ihraç edilen subaylardan. Yıldırım 2011 yılında çıkarılan 6191 sayılı yasayla haklarını almış olan çok az sayıda askeri darbe mağduru askerden biri.
Yıldırım, askeri darbeler döneminde mağdur edilen askerlerin haklarının alınması için yürütülen mücadelenin tanınan isimlerinden aynı zamanda. Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği’nin (ADAM-DER) 12 Eylül’de başlatacağı “Darbelerle Ayrımsız Hesaplaşılmalıdır! Sıkıyönetim Mahkemelerinin Kararları yok hükmündedir!” kampanyası vesilesiyle söz konusu “ayrımcılık” hakkında Yıldırım’ın görüşüne başvurduk.
Yıldırım, TBMM’nin 27 Mayıs darbesi sonrasında Yüksek Adalet Divanı kararlarıyla açılmış yaraların sarılmasını öngören yasayı kabul etmiş olmasının darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma adına olumlu bir adım olduğunu belirtiyor. Ardından ekliyor: “Ancak, Türkiye’nin darbe virüsünden arınmış hukuk devleti olması isteniyorsa, darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma 27 Mayıs darbesiyle sınırlı tutulmamalıdır.”
“Ülkemiz 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 tarihlerinde doğrudan askeri darbeye, 28 Şubat 1997 tarihinde de post-modern darbeye maruz kaldı.” diyen Yıldırım, darbe dönemlerinin en bariz uygulamalarından birinin temel insan haklarının askıya alınması, darbenin hedefindeki kişi ve kuruluşların doğal yargıç ve hâkim güvencesinden yoksun personelden oluşan mahkemelerde yargılanmaları olduğunu söylüyor
“12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sonrasında kurulan sıkıyönetim askeri mahkemeleri de bağımsız değillerdi.” diyen Yıldırım, 12 Mart ve 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinin de, tıpkı Yassıada mahkemeleri gibi, yargıladıkları eylemlerden sonra kurulduklarını belirtiyor ve ekliyor: “Dahası, Yüksek Adalet Divanı sivillerden kurulmuşken, sıkıyönetim mahkemeleri askerlerden oluşmuştu.”
Maden 27 Mayıs darbesiyle açılan yaralar sarılıyor!
“Madem 27 Mayıs darbesiyle açılan yaralar sarılıyor” diyen Yıldırım, askeri darbelerin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde açtığı yaraları ayrıntılı olarak açıklıyor:
Yıldırım’ın verdiği rakamlara göre;
“27 Mayıs 1960 darbesi döneminde 235 general/amiral ve 4 bin 171 subay;
12 Mart 1971 darbesi döneminde 600 dolayında subay, astsubay, öğrenci asker;
12 Eylül 1980 darbesi döneminde 397 subay, 176 astsubay, 447 öğrenci asker;
1984 yılından itibaren 900’ü 28 Şubat sürecinde olmak üzere 615 subay, 928 astsubay maksatlı, ön yargılı, haksız ve hukuksuz idari kararlarla ordudan uzaklaştırıldı.”
27 Mayıs mağdurlarının özlük hakları 4 ayrı yasayla verildi
27 Mayıs 1960 darbesinin mağduru askerlerin tüm özlük haklarının 1960 yılından 1992 yılına kadar 4 ayrı yasa ile, göreve devam eden emsalleriyle aynı olacak şekilde verildiğinin altını çizen Rahmi Yıldırım, sonraki darbelerin mağdur ettiği askerlerin yaralarının sarılması için atılan tek adımın 22 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6191 sayılı yasa olduğunu söylüyor. Ancak, ilgili yasanın kapsamının tereddüde mahal bırakmayacak derecede açık ifade edilmediği için uygulamada hak sahipleri aleyhine yorumlanan Geçici Madde 32’den sadece 28 Şubatzedeler ve az sayıda 12 Eylülzede askerin yararlandığını, geride çok geniş bir mağdur kitlesinin kaldığını belirtiyor Yıldırım.
12 Mart ve 12 Eylülzede askerler ikinci kez mağdur ediliyor
2011 tarihinde çıkarılan 6191 sayılı yasadan, 12 Mart 1971 darbesi döneminde atılan askerlerin, 12 Eylül 1980 darbecileri tarafından atılan askerlerden az bir kısmı dışında kararname ve diğer idari kararlarla ilişiği kesilmiş askerlerin, 12 Mart ve 12 Eylül darbecileri tarafından TSK’dan ilişiği kesilen öğrenci askerlerin, darbecilerin emirleri dışına çıkamayan mahkemeler eliyle haksızca “hüküm giymiş” askerlerin yararlanamadığını belirten Rahmi Yıldırım, 27 Mayıs darbesi ve 28 Şubat süreci mağduru askerlerin yaraları eksiksiz sarılırken, az sayıdaki 12 Eylülzede asker dışında, 12 Mart ve 12 Eylülzede askerlerin Geçici Madde 32’den yararlandırılmayarak ikinci kez mağdur edildiklerini belirtiyor.
“Darbeler ve mağdurlar arasında ayrımcılık da darbe virüsü kadar tehlikeli ve zararlıdır.” diyen Rahmi Yıldırım, “Darbeler ile eşit ve adil bir biçimde yüzleşebilirsek geleceğe umutla bakabiliriz. Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olma yolunda ilerlemesi isteniyorsa 27 Mayıs darbesi yargılamaları hükümsüz hale getirilirken, 12 Mart ve 12 Eylül mahkemelerine gözler kapatılmamalıdır.” değerlendirmesinde bulunuyor.