Cumartesi Anneleri, fail meçhul cinayete uğrayan yakınlarının faillerini ve kaybedilenlerin akıbetini sormak için yaptıkları eylemlerin 783’üncüsünü koronavirüs salgını nedeniyle yine sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi.
SiyasiHaber
Koronavirüs salgınına rağmen eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, son iki haftadır sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları canlı yayınlarla adalet taleplerine devam etti.
Bu haftaki açıklamada, 22 yıl önce gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Neslihan Uslu, Metin Andaç, Hasan Aydoğan ve Mehmet Ali Mandal’ın akıbetleri soruldu. Açıklamayı ise 21 Mart 1995'te gözaltına alınarak katledilen ve cenazesi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak yaptı.
Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “31 Mart 1998 tarihinde 46 yaşındaki İzmir Bergama doğumlu Metin Andaç, 30 yaşındaki Düzce doğumlu Neslihan Uslu, 24 yaşındaki Tokat doğumlu Hasan Aydoğan ve 40 yaşındaki İzmir Menemen doğumlu Mehmet Ali Mandal, İzmir Alaçatı’da gözaltına alındılar. Ailelerin, avukatlarının, İnsan Hakları Derneği’nin, Uluslararası Af Örgütü’nün, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. Onların gözaltında oldukları kabul edilmedi. Hükümet adına dönemin İçişleri Bakanı Murat Başeskioğlu ‘Adı geçen şahısların örgüt üyesi olmaktan dolayı halen arananlar listesinde olduğu anlaşılmıştır’ demekle yetindi.”
Açıklamanın tam metni:
Kayıplarımızı İstiyoruz!
Bütün insanlığı tehdit eden korona virüs salgınına karşı aldığımız önlemler kapsamında 783 haftamızın basın açıklamasını sosyal medya hesabımızdan canlı olarak gerçekleştiriyoruz.
Bilim insanları virüsten korunmanın ve yaygınlaşmasını engellemenin yolunun hijyenik ortamda izolasyon olduğunu söylüyor. İnsanlara hijyen koşullarında izole olma imkânı sağlamak devletin görevidir. Çünkü kişilerin önündeki ekonomik engelleri kaldırmak, sosyal adaleti sağlamak devlet olmanın gereğidir.
Ayrıca her türlü hijyen koşullarından yoksun olarak hapishanelerde salgına yakalanma tehdidiyle karşı karşıya olan tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkı da devletin güvencesi altındadır. Devlet özgürlüğünden yoksun bıraktığı kişilerin “sağlık ve iyilik hallerinin muhafazasını” sağlamakla yükümlüdür.
İnsanlar yaşamlarına yönelik tehlike ve risklere karşı kamusal otoriteler tarafından korunma hakkına sahiptir. Bu korunma ancak iktidarın insan hakları prensiplerine dayalı, insan merkezli politika ve uygulamalarıyla mümkün olacaktır.
Bu karanlık günlerden çıkabilmek için her zamankinden daha çok şeffaflığa ve insan haklarına ihtiyacımız olacak. Şimdi her zamankinden daha yüksek sesle insan hakları talep etme zamanıdır
783. haftamızda yine bir cezasızlık dosyasını sizlerle paylaşıyoruz.
31 Mart 1998 tarihinde 46 yaşındaki İzmir Bergama doğumlu Metin Andaç, 30 yaşındaki Düzce doğumlu Neslihan Uslu, 24 yaşındaki Tokat doğumlu Hasan Aydoğan ve 40 yaşındaki İzmir Menemen doğumlu Mehmet Ali Mandal İzmir Alaçatı’da gözaltına alındılar.
Ailelerin, avukatlarının, İnsan Hakları Derneği’nin, Uluslararası Af Örgütü’nün, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı; onların gözaltında oldukları kabul edilmedi. Hükümet adına dönemin İçişleri Bakanı Murat Başeskioğlu “Adı geçen şahısların örgüt üyesi olmaktan dolayı halen arananlar listesinde olduğu anlaşılmıştır.” demekle yetindi.
Olaydan bir yıl kadar sonra kendisini JİTEM ‘e bağlı 03 Tim görevlisi olarak tanıtan Turan Ünal isimli kişinin basına da yansıyan itiraflarına göre; Neslihan ve arkadaşları önce Foça’da Askeri alan içerisinde olan kontrgerillaya ait binalarda işkenceyle sorgulandılar. Sonra İzmir’in Hatay Üçkuyular semtindeki kontrgerillaya ait binada tutuldular. Nisan sonunda ağır işkenceden çıkmış, kolları ve bacakları kırık, ilaçla uyuşturulmuş bir halde bir balıkçı teknesine bindirildiler. Bindirildikleri tekne İzmir Seferihisar açıklarında bomba ile infilak ettirilerek batırıldı… Olayın detaylarını anlatan Turan Ünal işkenceye katılanların eşkal bilgilerini ve isimlerini de verdi.
Bu iddialarla hakkında etkin bir soruşturma yürütülmedi; Uslu, Andaç, Aydoğan ve Mandal'ın akıbetleri karanlıkta bırakıldı. Ailelerinin “Kaybolan yakınlarımızla ilgili tüm başvurularımızı sonuçsuz bıraktınız. Hiç olmazsa onların ölü veya diri olduklarını söyleyin, öldülerse bize cenazelerimizi verin” talebi bugüne kadar karşılıksız bırakıldı.
Artık yeter! Yargı makamlarını hukukun üstünlüğünü yaşatma ve yüceltme görevini yerine getirmeye çağırıyoruz.
Gözaltında kaybedilişlerinin 22. yılında Neslihan Uslu, Metin Andaç, Hasan Aydoğan ve Mehmet Ali Mandal için adalet istiyoruz.
Biz gözaltında kaybedilen sevdiklerimiz için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 84 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.
Cumartesi Anneleri
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon