Sosyal medyada gördüm. Bir kadın soruyor:
“Zaman makinesi olsaydı ve bizi Taş Devri’ne götürseydi, temel sorunlarımız ne olurdu?”
Cevabı kendisi veriyor:
“Beslenme ve barınma.”
Kederli bir nefes aldıktan sonra devam ediyor:
“2024 Türkiye’sinde bizim temel sorunlarımız da aynı: Beslenme ve barınma.”
Ağır bir paylaşım! Ağırlığı gerçekliğinde yatıyor.
Günümüzün ve şimdiki insanların geçmişle kıyaslanması iyi bir yöntem. Sonuç genellikle kötü çıksa da.
İnsanın yapısı değişmiyor. Bencillik, empati yoksunluğu, şiddet, hatta savaş eğilimi o zamanlar da vardı şimdi de var.
Bastığımızda bize harikalar yaşatan bilumum düğmeler ve teknolojik gelişmenin diğer kazanımları “içimizi” pek değiştiremiyor.
Anlayacağınız, insan her zaman aynı insan ve aslında dünya da aynı dünya…
Bu cümleyi, özellikle de son bölümünü, ABD Başkanı olmasa yüz kızartıcı suçlardan hapse girmesi gereken Trump’la başlayacak “yepyeni dünya düzeni” (!) yıllarında sıkça düşünecek gibiyiz.
Hatta adam daha şimdiden, koltuğa henüz oturmadan deprem oldu, hepimizi sarsıyor.
Hazır olun, insanlık tarihinde “Cilalı Trump Devri” başlıyor.
* * *
Geçtiğimiz günlerde Trump, daha mührü eline almadan uluslararası hukuku hiçe sayarak Grönland, Kanada ve Panama Kanalı üzerinde hak iddia eden konuşmalar yaptı.
Komşusu, yakın müttefiki ve G-7 üyesi Kanada’nın ABD’nin kontrolüne geçmesi gerektiğini savundu.
20. Yüzyıl’ın başında ABD’nin elinde bulunan, 1977’de Başkan Carter döneminde imzalanan bir anlaşma uyarınca 1999 itibarıyla Panama’ya bırakılmış olan Panama Kanalı’nı -bugün fiilen Çin’in kontrolünde olduğu iddiasıyla- geri istedi.
İlk başkanlık döneminde, 2019’da da almak istediğini söylediği Grönland’a tekrar sataştı. Rusya’nın son yıllarda Arktik Bölgesi’ndeki Sovyet döneminden kalma 50’den fazla askerî karakolu yeniden açtığı, radar sistemlerini yükselttiği ve Kuzey Filosu’nu modernize ettiği koşullarda, o büyük, hantal ve ele geçirilmesi kolay görünen adayı ele geçirmeye kararlı olduğunu hissettirdi.
Sadece Rusya ve Çin’e karşı olası askerî planları için değil, ekonomik olarak da Grönland’ı istiyor. Uzaktan bakınca neredeyse bir kıta gibi görünen, Türkiye’nin yaklaşık üç katı, özerk bir statüyle bağlı olduğu Danimarka’nın ise 50 katı büyüklüğündeki bu adada sadece 57 bin kişi yaşıyor. Grönland topraklarının yüzde 81’i buzla kaplı. Petrol başta, birçok doğal zenginliği var.
Üstelik adayı şimdilik “güzellikle” istiyor Trump. “Parası neyse verelim” diyerek. Herhalde bu yaklaşım ABD’de fazla kulak tırmalamıyordur, çünkü zaten ülkenin yüzde 40’ı birilerinden satın alınmış topraklardan oluşuyor Louisiana, Florida, Texas, California, New Mexico, Arizona vs. 1867’de Rusya’dan 7,2 milyon dolara aldıkları Alaska’yı unutmayalım. (Ruslar şimdi bu kayıpları için saçlarını başlarını yoluyor ama son pişmanlık fayda etmiyor.)
Kanada ve Panama Kanalı’nı bilmem ama Trump çok isterse “güzellikle” veya başka yöntemlerle Grönland’ı alabilir. Ve tabii “ABD topraklarını genişleten Fatih Sultan Donald” olarak tarihe de geçebilir.
Bu arada Grönland’ın bağlı olduğu Danimarka, onun arkasındaki Avrupa devletleri korkak bir tonda geri geri giderek “Yahu ayıp oluyor ama” gibi bir şeyler mırıldanıyorlar. Hani ne de olsa “Batı ittifakı” ve “NATO müttefikliği” hukuku falan vardı ya ortada…
Ama Trump bu, dinler mi!
* * *
Belli ki hızla eskiyen “yeni dünya düzeni”, uluslararası hukuk, insan hakları, demokrasi, Birleşmiş Milletler falan, bütün bunların gözden geçirileceği bir dönem başlıyor.
Ve bu “Cilalı Trump Devri”nde en önemli avantaj güç. Ekonomik güç. Ve elbette ki askerî güç. (Geçenlerde kabul edilen 2025 ABD askerî bütçesi 895 milyar dolardan fazla. Ondan sonra gelen Çin 266,8, Rusya 126, Hindistan ve Suudi Arabistan ise 75 milyar dolar civarında.)
“Alem buysa” ve ABD böyle bir yoldan ilerlerse Rusya da Ukrayna’yı (belki ardından Moldova ve Gürcistan’ı) ele geçirebilir. Çin de Tayvan’ı… Kim ne diyebilir ki!
Ha bu arada BM, NATO, AB ve başka yapılanmalar ilerde ne olur, onu bilemeyiz.
Bazılarınız bu yazının “felaket tellallığı” yaptığını söylüyor olabilir. Eh, haklısınız belki de.
Ama siz okurlarımı uyarmak da benim “mesleki ve vatandaşlık görevim”.
Bugünden tezi yok, güçlenmeye çalışın. Ne bileyim, kaslarınızı geliştirin, başka yöntemlerle donanın.
“Cilalı Trump Devri” beklenmeyen bir hızla dünyaya egemen olursa, siz de kimseye yem olmazsınız.
Hatta eğer komşunuz sizden zayıfsa, belki bir gün “Ya Allah” deyip onun mağarasını, pardon, evini ele geçirebilirsiniz.