BİA Medya Gözlem Raporu’na göre son üç ayda 153 gazeteci yargılandı, 7’si mahkûm edildi, en az 23 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı. Raporda, “İktidar gözcülüğünde görülmemiş bir baskı” tespiti yer aldı. Aynı dönemde gazeteci Mehmet Murat Yıldırım hakkında 5 ayrı soruşturma açıldı. İsviçre’ye 2023’te yaptığı sığınma başvurusu 2 yıl sonra reddedildi.
Cezaevinden yükselen haber:
Gazeteci Ercüment Akdeniz, Şubat 2025’te HDK’ye yönelik operasyon kapsamında “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. İfadesi dahi alınmadan tutuklanan Akdeniz, cezaevinden yaptığı ilk açıklamada, yaşananları “bir tutuklama sistematiği” olarak tanımladı. Oysa Akdeniz yıllardır göç, emek ve halk sağlığı gibi alanlarda toplumsal habercilik yapan bir isimdi.
Aynı soruşturmada gözaltına alınan gazeteciler Elif Akgül ve Yıldız Tar da bir süre tutukluluğun ardından serbest bırakıldı.
Yargı kıskacında muhabirlik: Furkan Karabay
10HABER muhabiri Furkan Karabay, yaptığı bazı haberler nedeniyle önce gözaltına alındı, ardından tutuklandı. Üstelik bir değil, üç ayrı suçlamayla. “kamu görevlisine hakaret”, “terörle mücadele görevlilerini hedef göstermek”, “dezenformasyon yaymak”.
Hakkında hazırlanan yeni iddianamelerle birlikte toplam 11 yıl 9 aya kadar hapis cezası isteniyor. Karabay ise savunmasında açıkça konuşuyor:
“Yargılanan ben değilim, gazeteciliktir.”
Bir ülkede yargı, habere değil habercinin kimliğine yöneliyorsa orada basın özgürlüğü çoktan rafa kalkmış demektir.
İsviçre’den red: Mehmet Murat Yıldırım’ın sürgünü
Gazeteci Mehmet Murat Yıldırım hakkında 2022 ile 2025 yılları arasında toplam beş ayrı soruşturma açıldı. Suçlama konuları “örgüt propagandası”, “kamuoyunu yanıltma” ve “izinsiz gösteriye katılma” gibi siyasi nitelikte iddialar.
2023 yılında İsviçre’ye sığınan Yıldırım, burada iki yıl boyunca bekletildi. 2025 yılı ortasında ise İsviçre Göç Sekreterliği (SEM), gazeteciye “hedef alınacak tanınırlıkta olmadığı” gerekçesiyle red kararı verdi.
Karara itiraz süreci devam ediyor. Ancak Avrupa’nın basın özgürlüğüne dair ilkelerini Türkiye söz konusu olduğunda rafa kaldırması artık yeni bir durum değil.
Yıldırım karara şu sözlerle tepki gösterdi:
“Gazetecilik yaptığım için cezalandırıldım. Şimdi de hiç gazetecilik yapmamışım gibi davranılıyor.”
Red gerekçesinde gazetecilik faaliyeti, engellilik durumu ve sağlık gerekçeleri dikkate alınmadı. Oysa Türkiye’de hakkında hâlâ aktif arama/yakalama kararı bulunuyor.
Ne değişti? Hiçbir şey
BİA Medya Gözlem Raporu’nu hazırlayan Erol Önderoğlu, durumu şöyle özetliyor:
“Habercileri alıkoymakla gerçekler ortadan kalkmıyor.”
Ama Türkiye’deki tabloyu değiştirmiyor bu gerçek. 153 gazetecinin yargılandığı, onlarcasının fiziksel saldırıya uğradığı, tutuklandığı, ülke dışına çıkmak zorunda bırakıldığı bir devlet basın özgürlüğünden söz edemez. Buna Avrupa’nın sessizliği de eklendiğinde ortaya çıkan tablo ürkütücü: Gazeteciler içeride ya tutuklu, ya sessiz; dışarıda ise yok sayılıyor.
Bugün gazetecilik yalnızca bir meslek değil, başlı başına bir direniş biçimi.
Ercüment Akdeniz, Furkan Karabay, Mehmet Murat Yıldırım gibi isimler susturulmak isteniyor. Cezaevleri, mahkeme salonları ve iltica başvuruları artık mesleğin yeni sınırları.
Ama her şeye rağmen hâlâ yazanlar, susmayanlar, geri adım atmayanlar var. Ve gazeteciliği ayakta tutan da onlar.