Avusturya’nın önde gelen gazetelerinden Der Standard’dan Michael Völker’e konuşan KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, son günlerde tüm dünyanın gündeminde olan Kobanê direnişine yönelik değerlendirmelerde bulundu. Bayık’ın değerlendirmeleri şöyle;
“Türk özel birlikleri IŞİD teröristleri ile ortak çalışıyorlar. Güney Kürdistan’da otonom bir bölge oluştu ve sırada Rojava var. Ondan sonrasında ise Türkiye var ve Kürtlere bir statü tanıması gerekiyor. Türkiye ise bunu tüm imkanlarını kullanarak engellemeye çalışıyor. Türkiye, Suriye’de (Rojava’da) geliştirilen oluşumları yok etmek istiyor ve bunun için ise DAİŞ kullanıyor, DAİŞ’i pazarlık gücü olarak kullanıyor. DAİŞ üzerinden Ortadoğu’daki etkinliğini güçlendirmek istiyor. Bunun yanında Kürtler de kurban edilmek isteniyor. Herkes Kobanê’nin bir hafta içinde düşeceğini bekliyordu. Kürtler katledilecek ve yerlerinden sürüleceklerdi. Ama bu olmadı. (Kobanê’deki) direniş oldukça güçlü. Şehri (Kobanê’yi) bırakmayacağız
Türkiye’nin Peşmergelerin Kobanê’ye geçişine izin vermesi; hem Kobanê direnişiyle şehrin düşmemesi hem de uluslararası baskının sonucu geliştirilen bir taktik değişikliğidir. Türkiye’nin Kobanê’nin düşmesine yönelik planı başarısız olunca ve ABD ile Avrupa eliyle uluslararası baskı büyüyünce, Türkiye taktiğini değiştirdi. Bu taktiğin bir parçası da, Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) temsilcilerinin Kobanê’ye geçmesine müsaade edilmesiydi. Erdoğan başlangıçta uluslararası koalisyonun DAİŞ’e karşı olduğu gibi YPG ve PKK’yle de mücadele edilmesini talep ediyordu. Amerikalılar bunu kabul etmedi; YPG’yi desteklediler. Türkiye’nin taktiğini değiştirmesinde ABD’nin büyük payı var.”
SİLAH YARDIMI TÜRKİYE’NİN DİPLOMATİK YENİLGİSİ
ABD’nin bizzat YPG güçlerine (YPG’ye silah yardımı) Türkiye için çok bir yenilgidir. ABD ve Avrupa ile Türkiye’nin hedefleri arasında ciddi karşıtlıklar var. ABD ve Avrupa, DAİŞ’e karşı savaşılmasını isterken, Türkiye buna karşın DAİŞ’i destekliyor ve Kürtlere karşı harekete geçiyor. Türkiye bunu yaparak Amerikalı ve Avrupalılar için bir yük haline geldi. Türkiye şimdi başka bir biçimde denemek istiyor. Kobanê’ye saldırılarla Kürtlerin birleştiğini ve daha da güçlendiğini gördü. Şimdi ise, Peşmergenin Kobanê’deki varlığı üzerinden Kürtler arasında sorun çıkartmayı umuyor. Güçlerimiz peşmergeyle birçok cephede yan yana savaş veriyorlar. Bizler ortak cephede yan yana geldik ve bu da halkımız içerisinde olumlu bir tepki yarattı. Bundan dolayı da, bizler Peşmergenin Kobanê’deki direnişimize olan desteklerini selamlıyoruz. IŞİD, Kürtler için iyi birşey yaptı; onları birbirine daha da yakınlaştırdı. Türkiye, peşmergelerin geçişine izin vererek, Kürtler arasında çatışmayı provoke etmek ve Peşmerge ile YPG’yi birbirine karşı kullanmayı istiyordu. Ama bu tutmadı, Kürtler bu tür oyunlara gelmezler.”
“KADINI SATMAK İNSANLIĞI SATMAKTIR”
Biz Kobanê’de insanlık için mücadele ediyoruz. DAİŞ ise insanlığa karşıdır, DAİŞ kadına karşıdır. Kadınları satmak demek ‘insanlığı satmak’ demektir. Kadınları köleleştirmek insanlığı köleleştirmektir. DAİŞ sadece bazı bölgeleri işgal ederek, kontrolü altına almak istemiyor, aynı zamanda etnik temizlik yapıyor. Şengal’de Ezidi Kürtleri katlettiler ve sürgün ettiler. Musul çevresinde yaşayan Hristiyanları ve diğer azınlıkları katlettiler. Aynısını Kobanê’de deniyorlar; orada Kürtleri tümüyle sürmek istiyorlar. Biz ise buna müsaade etmeyeceğiz. Kobanê’nin kaderi aynı zamanda DAİŞ’in de kaderi olacaktır. Ancak birşeyi bilmek gerekiyor ki, DAİŞ’e Kobanê’nin kapılarını Türkiye açtı.
“ERDOĞAN’IN POLİTİKASI TÜRKİYE’Yİ TECRİTE VE İÇ SAVAŞA GÖTÜRÜYOR“
Kuzey Kürdistan’daki çözüm süreci Kobanê’den bağımsız ele alınamaz. Kürtler ülkenin tüm bölgelerinde ayağa kalktılar ve Kobanê’deki direnişi destekliyorlar. Bu direniş insanlık, kardeşlik ve çok dinliliğin mücadelesidir. DAİş ise tüm bu değerlere karşı. Eğer AKP, DAİŞ’in siyasetini destekliyorsa, bu siyasetin barış için olmasını beklemek oldukça ‘safçadır’. Erdoğan’ın yürüttüğü politika Türkiye’nin izolasyonuna ve ülke içinde bir iç savaşa götürüyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan barış sürecini tek yanlı çabalarla, tüm olumsuzluklara rağmen, yürütüyor. Amacımız ateşkesi korumak ve sorunun barışçıl çözümüdür. Ancak AKP’den sadece boş vaatler geldi. AKP herkesi kandırdı; sorunu çözmek gibi bir meselesi yok. PKK’yi yok etmek için zamana oynuyor. Türkiye’nin direnişe tahammülü yok; sivil halka karşı, eylemlere, eleştiri yapan gazetecilere ve muhalefete karşı sertlikle cevap veriyor. Ve AKP, tüm devlet aygını kontrolü altına almaya çalışıyor.
“TEK YANLI ÇABALARIN BİR SINIRI VAR”
Çözüm sürecinin çok kritik bir aşamadadır. Bizim adım atmamız yönündeki taleplere Türkiye hazır değil. Kürt halkının sivil direnişine ve halka karşı geliştirilen devlet saldırıları için Türkiye’yi uyarıyoruz. Bizim tekrar Türkiye’ye karşı savaşmak gibi bir niyetimiz yok. Ancak tek yanlı çabaların da bir sınırı var. Tüm dünya bizim 2013 Newroz’unda ateşkes istediğimize, sorun barışçıl bir biçimde çözmek istediğimize şahittir. Ama Türkiye bize başka seçenek bırakmazsa, kendimizi savunuruz. Türkiye’nin oyalayıcı politikalarına karşı daha fazla beklemek ‘teslimiyet’ anlamına gelir. Kimse Kürtlere yönelik baskılardan doğan bir hareketten teslim olmasını beklemesin. Biz de bunu asla kabul etmeyeceğiz.
Kobanê’de yeni bir özgürlük hareketi doğuyor ve Kürtler de bu şehrin arkasında birleşiyorlar. Bu direniş kamuoyunu ve uluslararası toplumu da etkiliyor ve aynı zamanda Türkiye’ye yönelik de bir başkaldırıdır. Şimdi ciddi ciddi PKK’nin nihayet terörist örgütleri listesinden çıkarılması tartışılıyor. Bizler barış sürecinin devamını istiyoruz ve bu da bir taktik değil. Bizler bu sorunun sadece barışçıl yönden çözülebileceğini düşünüyoruz. Yıllarca savaşıldı. Ne Türkiye ne de biz bu savaşla amacımıza ulaşamadık. Savaş ile çözüm olmaz ve bundan dolayı siyasi bir çözüm olması gerekiyor. Şimdi tam da bir adım atılmasının zamanı geldi.
ÜÇÜNCÜ BİR GÜÇ SÜRECE GÖZLEMCİ OLMALI
Gelinen noktada üçüncü bir güç çözüm sürecine gözlemci olmalıdır. Bu ABD olabilir. Uluslararası bir heyet de olabilir. Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Bizler Amerikalıları da (gözlemci olarak) kabul edebiliriz, ve gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var.
KÜRTLER KATILMADAN ORTADOĞU’DA SORUNLAR ÇÖZÜLEMEZ
Bu savaş artık PKK’nin (gerçek) resmini düzelttiğine inanıyoruz. Kürt sorunu sadece Türkiye’nin sorunu değil, uluslararası bir sorundur ve çözümü de uluslararası olmalıdır. PKK bu sorunun çözümünün parçası olacaktır. Kürtler, Ortadoğu’da belirleyici bir güçtür. Kürtlerin zamanla kazandığı organize olma yeteneği büyük oranda PKK’nin etkisi sayesinde olmuştur. Kürtlerin katılmazsa, Kürtler içine alınmazsa, Ortadoğu’daki sorunlar çözülemez. Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi için Kürt sorununun çözülmesi gerekiyor.’’