Can Dündar ve Erdem Gül 26 Kasım’da tutuklanmıştı. 92 gündür tutuklu olan gazeteciler AYM kararının ardından dün gece tahliye edildiler. Can Dündar cezaevi çıkışında, ‘‘Ankara’da yargıçlar varmış, tahliye olduk ama davamız devam edecek. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğum günü tahliyemizle ona bir doğum günü hediyesi verdik.” dedi.
Cumhuriyet gazetesinden Can Dündar ve Erdem Gül 26 Kasım'da tutuklanmıştı. 92 gündür tutuklu olan gazeteciler AYM kararının ardından dün gece yarısı Silivri Cezaevi'nden tahliye edildiler. Can Dündar cezaevi çıkışında, ‘‘Ankara’da yargıçlar varmış, tahliye olduk ama davamız devam edecek. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın doğum günü tahliyemizle ona bir doğum günü hediyesi verdik.'' dedi.
Can Dündar ve Erdem Gül’ü karşılamak için çok sayıda vatandaş, gece yarısı Silivri Cezaevi’nin önünde bekledi. Kalabalık, Dündar ve Gül’ün cezaevi kampüsünden çıkışı sırasında büyük sevgi gösterisinde bulundu. Dündar ve Gül, cezaevi minibüsünden indikten sonra yoğun ilgi nedeniyle kısa süreli izdiham yaşandı. Basın açıklamasının yapılacağı alana zorlukla gelen Dündar ve Gül, yakınları ile kucaklaşarak hasret giderdi. Yakınlarının ilgisi nedeniyle Dündar ve Gül, duygusal anlar yaşadı. İşlemlerinin ardından saat 03.20 sıralarında cezaevinden çıkan Dündar ve Gül, çıkışta gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Can Dündar şöyle konuştu:
“Çok tarihi bir karar olduğunu düşünüyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin kararı sadece bizim değil; bütün meslektaşlarımızın, basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün önünü açmıştır. Saraya tabi olmayan bir yargı kurumu, saraya tabi olmayan bir medyanın önünü açacak çok tarihi bir karar verdi.
Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doğum günü, kendisinin buradan doğum günün kutluyoruz ve böyle bir tahliye kararıyla kutlamaktan dolayı da çok mutluyuz. Biz, evlilik yıl dönümünde girmiştik biliyorsunuz, bizi içeri attırmıştı diyelim. Biz de yaş gününde kendisine doğum günü armağanı vermek istedik.
Çok tarihi bir karar olduğunu düşünüyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin kararı sadece bizim değil; bütün meslektaşlarımızın, basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün önün açmıştır. Hakikaten saraya tabi olmayan bir yargı kurumu, saraya tabi olmayan bir medyanın önünü açacak çok tarihi bir karar verdi. Bizim ödediğimiz bedel, Türkiye’de gazetecilerin ödediği bedelin yanında bir ‘hiç’tir. 3 ay yattık, bundan şikayet edecek değiliz. Bu kadar içerde yatan gazeteci, bu kadar bunun bedelini ödemiş insanlar varken, bizimki onun yanında elbette bir ‘hiç’.
Ama dünyaya ses verebildik, direndik, sizler sayesinde dik durduk, sonuç aldık. Bize her türlü iftirayı, her türlü tehdide rağmen bugün karşınızda, o haberleri savunabilecek noktaya geldi. Bir grup insana teşekkür borcumuz var. Öncelikle buradan, o küçücük çadırdan bize umut aşılayan umut nöbetçilerimize teşekkür etmek istiyoruz. Küçücük bir çadırın, koskoca sarayı dize getirebileceğini gördük burada. Ve bununla gurur duyuyoruz.
Kimseye karşı kin duymadık ancak mücadeleye devam edeceğiz. İçeri girerken bir tek şey diliyordum; o bizi buraya tıkan nefret, kin, öfke bizim içimize salmasın, bizi zehirlemesin. Ve biz zehirlenmeden çıktık. Kin duymuyoruz, öfke duymuyoruz ama mücadele etmeye çok kararlıyız. Eskisinden de yüksek bir sesle kendimizi savunmaya devam edeceğiz. Henüz bitmedi. Biz tahliye olduk ama biliyorsunuz, davamız devam edecek. Bu bir basın özgürlüğü davasıdır. Biz çıktık, 30’u aşkın meslektaşımız içerde. Diliyorum ki bu karar, onların da yolunu açacaktır. Onların mücadelesinin takipçisi olacağız sonuna kadar. Ve bu arkamda gördüğünüz toplama kampı (Silivri Cezaevi) müze olana kadar hepimiz, insanlık adına, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü adına mücadele etmeye sonuna kadar devam edeceğiz.
Biz çıkarken koridorda seslerini duyduk. İçerde gazeteci arkadaşlarımız var. ‘Bizi unutmayın’ dediler. Sizlere selamlarını ilettiler. Diliyorum ki bu karar, onların çıkışına da vesile olacaktır. ‘Umut nöbeti’ devam etmeli. Türkiye’de bütün haksızlıklara, bütün hukuksuzluğa karşı biz, gücümüzü göstermeliyiz. Ve bu birliktelik, bu dayanışma inanın ki Türkiye’nin önünü açacaktır. Türkiye’de yaratılmaya çalışılan o kindarlık, kutuplaşma havasını dağıtacak şey, işte bu demokrasi, özgürlük rüzgarı olacaktır. Bunun iyi bir başlangıç olmasını diliyorum.
Ankara’da yargıçlar varmış, bundan haberdar olduk ve çok sevindik. Dilerim bütün Türkiye’de bu yargıçların bu kararından diğer yargıçlar da paylarını alırlar ve bugüne kadar verdikleri bu haksız kararlardan dolayı da utanç duyarlar.
Yaptığımız haberde de Türkiye’nin nereye sürüklendiğini bütün Türkiye gördü. Uyarmaya çalıştığımız şey buydu; ülkenin bir bataklığa saplanma tehlikesine karşı dikkat çekme görevini yerine getirdik. Türkiye, ne yapmaya çalıştığımızı herhalde şimdi daha iyi anlamaya çalışıyor. Keşke o haber zamanında gizlenmeseydi, Türkiye bu bataklıktan uzak kalabilseydi. Bunu da bugünkü tahliyemizin bir armağanı sayıyoruz. Başbakanın ve Cumhurbaşkanının Nusra’yla Suriye’ye giriş konusunda söyledikleri itiraflar, aslında haberimizin nerdeyse kanıtını teşkil etti. Bütün Türkiye olup biteni görüyor. O yüzden doğru yaptığımıza inanıyoruz ve doğru bildiğimizi yapmaya devam edeceğiz” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Eşi ve annesiyle sarılarak hasret gideren Can Dündar, duygulu anlar yaşadı. Eşiyle hasret gideren Dilek Dündar’ın da gözlerinin yaşardığı görüldü. Ailesiyle sarılan Can Dündar, burada da espri yapmayı ihmal etmedi. Dündar, “Silivri üniversitesinden mezun oluyoruz gazeteci olarak. Küçük bir hapishaneden büyük hapishaneye geçiyoruz. Ülkemize hoşgeldik” esprisini yaptı. Dündar, “Bu iyi bir başlangıç olacak, biz çok umutluyuz. Yani Türkiye’de bir şeylerin değişmeye başladığını herkes yavaş yavaş daha çabuk görecek. Biz, aldığımız mektuplardan, insanların dayanışma duygusundan, çok umutlu olarak çıkıyoruz burdan. Bizi yıldırmaya çalıştılar, yalnız bırakmaya çalıştılar; hiç yalnız kalmadık, hiç yılmadık. Susturmak istediler; hiç susmadık, yazmamamızı istediler; hep yazdık. Bu böyle devam edecek, göreceksiniz bu mücadele bir süre sonra sonuç verecek.” sözleriyle konuşmasını tamamladı.