Büyükada’da gözaltına alınan ve ardından 8’i tutuklanan 11 insan hakkı savunucusu ilk kez hâkim karşısına çıktı. Savcı duruşmanın ardından açıkladığı mütelaasında 8 tutuklu sanıktan 7’si hakkında tahliye talep etti. Veli Acu’nun ise tutukluluğunun devamı istendi.
T24'ün haberine göre; İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde görülen davada "silahlı terör örgütlerine yardım etme" ve "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlamalarıyla 10 ila 15 yıl hapisleri istenen insan hakkı savunucuları üzerine atılı suçları kabul etmeyerek, iddianameye tepki gösterdi.
Alman vatandaşı Peter Steudtner, afet durumlarınba karşı Alman Büyükelçiliği'ne yaptırdığı kaydın bazı medya kuruluşları tarafından aleyhte kullanıldığını aktardı. Steudtner, hâkimin etkin pişmalık hükümlerinden yararlanmak isteyip istemediği sorusunu "Kabul edemem çünkü bir suç işlemedim" diye yanıtladı.
İddianamede delil olarak gösterilen "Orta Doğu dilleri haritası"nın değiştirildiğini söyleyen İsveç vatandaşı Ali Gharavi de savunmasında "Gözaltına neden alındık biz bilmiyorduk ama ertesi gün çıkan gazetelerde detaylar vardı" dedi.
Af Örgütü Türkiye Temsilcisi İdil Eser'in “İnsan hakları çalışmaları iddianamede suç olarak gösteriliyor” derken İnsan Hakları Gündemi Derneği'nden "Burada yargılanan benim insanlığım" diyerek mahkemeye tepki gösterdi.
İnsan Hakkı savunucuları
Yargı önüne çıkan insan hakları savunucuları şöyle:
Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye direktörü İdil Eser,
Af Örgütü'nün Türkiye şubesinin yönetim kurulu başkanı Taner Kılıç,
Alman vatandaşı Peter Staudtner
İsveç vatandaşı Ali Gharavi
Helsinki Yurttaşlık Derneği'nden Nalan Erkem,
Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün,
Helsinki Yurttaşlar Derneği'nden Özlem Dalkıran,
İnsan Hakları Gündemi Derneği'nden Günal Kurşun ve Veli Acu.
Duruşmada, tüm sanıklar hazır bulundu. Kılıç İzmir'den; Üstün de Ankara'dan SEGBİS'le duruşmaya katıldı.
Kimlik tespitiyle saat 11.40 sıralarında başlayan dava iddianamenin okunmasıyla devam etti.
İddianamenin çevirisinin yapılmamasına itiraz edildi
Mahkeme tarafından, Türkçe bilmeyen sanıklara iddianameyi okuyup okumadıkları soruldu. Çevirisini okuduklarını söylediler. Sanık avukatları ise iddianamenin çevirisinin avukatlar tarafından yapıldığını, mahkemenin çeviri sağlamadığını kayıtlara geçti.
Taner Kılıç'ın dosyasının ayrılması istendi
Hak Örgütleri Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı Taner Kılıç’ın dosyasıyla ilgili olarak avukatlar talepte bulunarak dosyasının ayrılmasını istedi. Avukatlar bu taleplerini ise Kılıç hakkında İzmir'de aynı mahiyetti bir dosya olmasını gösterdi. Davanın mükerer olduğu belirtilerek dürüst yargılama gereği dosyasının ayrılması istendi.
Kılıç'ın avukatı: "11 Ekim tarihli dilekçem var ama mahkeme değerlendirmedi. Taner Kılıç'ın Bu davada olması saçmadır bize göre. Dilekçenin cevaplanmasını talep ediyorum. İzmir'deki bu davayla birleştirilmemesini talep ettik. Esasa girilmeden bu dosya burdan alınmalıdır. Burda görülemez. Yarın başka mahkemede duruşması olan kişinin burda ifade verip karar verilmesi adil yargılamayı etkiler. Bu durum adil yargılamaya ve hukuka aykırıdır. Bizim talebimiz mahkemenin bu hususu görmesi ve Taner Kılıç'ın iddianamesini iade etmesidir. Taner kılıç hakkındaki davanın tefriki ve reddine karar verilmesini talep ediyoruz" dedi.
SEGBİS sisteminde arıza çıktı
SEGBİS sistemindeki sorun nedeniyle Taner Kılıç'ın hakkındaki konuşmaları duymadığı anlaşıldı. Kılıç'ın avukatı duruşmanın kayıt altına alınmasını talep etti. Bu talebe ise Mahkeme başkanı "Dünyanın bütün uygar ülkelerinde kayıtlı mı duruşma yapılıyor avukat hanım?" cevabını verdi.
"Özgürlüğümden mahrum bırakıldım, neden bilmiyorum"
Tutuklu yargılanan Özlem Dalkıran savunmasına başladı: 3 aydan fazla süredir özgürlüğümden mahrum bırakıldım. Neden bilmiyorum. Stres ile nasıl baş edebileceğimizi öğrenmek için bir araya gelmiştik. 100 günü aşkın süredir stres altındayız. Toplantının bildirim yapılmaksızın gizli yapıldığı iddia edildi. Bu toplantı gizli değildir.Kapalıdır. Atölye çalışması kararı IHOP'un Nisan ayı toplantısında alınmıştır. Her ne kadar Büyükada ve temmuz'dan anlamlar çıkarmak istenmiş olsa da aslında toplantı haziran'da olacaktı. Ramazan nedeniyle ertelendi. Toplantı için İzmir de düşünüldü. İnsan ister istemez merak ediyor. Biz toplantıyı mayısta İzmir'de yapsaydık bugün burda olacak mıydık? Otelde gizli buluşulabilir mi? Otel konukları valiliğe bildirilir. Gizli toplantıya iki tercüman tutulur mu? Çalışanlara servis yaptırılır mı? Toplantının katılımcıları gizli olsa katılımcılar fotoğraf gönderir mi? BİANET'in Büyükada'daki yüz kişilik akşam yemeğine katılınır mı? Bizim içerde konuştuğumuz verilerin korunması ve stresle başetme yöntemlerinin insan hakları savunucularının alanı değildir deniyor.
Başbakan'ın sözleriyle savunma yaptı
Hak ve özgürlükler alanında çalışanlar, ihlal mağdurlarının hassas bilgilerini paylaşırlar. Bu bilgiler hassastır ve hekim- hasta, avukat- müvekkil hassasiyeti gibidir bu. Bu bilgiler önemlidir. Bu raporlar ve bilgiler artık digital ortamlarda. Çalışmalarımızdan hoşlanmayanlar telefonlarımıza ve bilgisayarımızı hackliyorlar. Dolayısıyla bilgi güvenliği önemlidir. Geçen hafta Başbakan Binali Yıldırım bilgi güvenliği konferansında ekonominin nasıl tehlikede olduğunu anlattı. Siber saldırılar ekonomiyi kötü etkiler. Bizim durumumuzda ise bu insan hayatını etkiler. Risklidir. Bu risk alınamaz. Kendimizi, kurumlarımızı ve adlarına hak mücadelesi verdiğimiz mağdurları korumak için bunları öğrenmemiz gerekiyordu ve bu atölye yapıldı. İddianamede adımın geçtiği her yerde toplantının oOrganizatörü olduğu belirtiliyor. Bir toplantı organize etmek suç değildir. Benle ilgili iddialardan biri İştar Gözaydın'la konuşmam. Kendisi 90'lardan beri arkadaşım. Tutuklandı ve serbest kaldı. Muhtemelen aramam da çıkışını kutlamak içindir. Tahliye olan arkadaşınızı ararsınız elbette. Muhtemelen aramam da çıkışını kutlamak içindir. Tahliye olan arkadaşınızı ararsınız elbette. İştar Gözaydın da ben de FETÖ/ PDY ile alakalı değiliz.
"Gelen mailden nasıl sorumlu tutuluruz"
Hakkımdaki iddalardan biri whatsapp grubundaki mesajlar. Toplantı tarihleri, Figen Yüksekdağ duruşması nedeniyle gün değiştirmek olarak belirtilmiş. Ayrıca gruba attığım telefonunuzu kapatın, vapurun keyfini çıkarın mesajımda da bir niyet aranıyor. Medyada bu mesajı 'teknik takibe takılmamak için' yorumları yapıldı. Oysa telefonlar sadece denizde kapalı olacaktı. Zaten polis otele geldiğinde herkesin telefonunun açık olduğu biliniyor. Toplantı mesajları genelde havuza gidiyor musunuz, denize gidelim, yemek nerede gibi mesajlardan da oluşuyor. Herkes konum bildiriyor.
İstanbul hayır meclisleri word metninin tam halini görmediğim için, sadece kesit alınmış. Ben bu 400 kişilik toplantıya gitmedim. Gidebilirdim ama gitmedim. Dolayısıyla orada konuşmadım da. Öyle bi izlenim yaratılıyor ki sanki bu belge bizim atölye çalışmasının konusu. Bu çok tehlikelidir. Bize gelen bir mailden sorumlu olamayız. Cumhuriyet davasında Kadri Gürsel'in kendisine gönderilen mesajlarla alakası olmadığını çaresizce anlatmasını hep birlikte izledik. Gelen mesajlardan nasıl sorumlu tutulabiliriz? Savcılık bu belgeyi suç oluşturduğunu ve Benim katıldığımı söylüyorlarsa bunu kanıtlamalılar. Ama ne o toplantıya katıldığıma dair bir iddia var iddianamede ne de başka bir şey. Sadece bir belge olarak duruyor.Büyükada'daki toplantıda ne Nuriye ve Semih'ten, ne Adalet Yürüyüşünden, ne de hayır Meclis'lerinden söz etmedik.
30 saat boyunca nerede olduğumuzdan kimsenin haberi olmadı
MASAK raporlarında para transferleri var. 2014'te Roboski Derneğine para göndermişim. Dernek üç yıl sonra KHK ile kapatılmış. Terörden yargılanan birime para göndermişim deniyor. O parayı gönderdiğimde dava YÖK. Zaten parayı gönderdiğim kişi de özgür dolaşıyor. Ocak ayında yine bağış yaptığım bir dernek sonrasında khk ile kapatılmış. 3 milyon mültecinin yaşadığı bir ülkede vatandaşları bireysel bağış yapmaktan çekinir hale getirir böyle yorumlar ve tehlikelidir. Bağış yaptığım Rojova Derneği bağıştan aylar sonra KHK ile kapatıldıysa ben ne yapabilir mi? Polis telefon şifrelerimizi 4. ya da 5. günde sordu. Telefonum şifresi yok ama pin kodu var. Ve bu kodu hatırlamadım. Savcı iddianamede kodu hatırlamamak hayatın olağan akışına aykırıdır demiş. Doğrudur. Ama hayat olağan akışında değildi zaten. Önce adalar karakolunda, sonra teknelere bindirilerek başka karakollara dağıtıldık. Havasız, çok kötü şartlarda tutulduk. 30 saat boyunca nerede olduğumuzdan kimsenin haberi olmadı. İddianameye dair söyleyeceklerim bu kadar. İddiaların hiç biri benim yasadışı bir şey yaptığımı söylemiyor. Terörle bağlantı kurulmaz. Hakikati ayrım gözetmeksizin savundum. Silahlanmayala mücadele ettim. 30 yıllık bir hak savunucusu olarak bunu asla kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum.
Yıllar önceki konferanstan örnek verdi
Savunmasında hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu belirten Dalkıran, " İsveç Uyruklu Ali Ghravi ile yıllar önce birlikte konferans düzenledik. Konferansın açılışını Abdullah Gül kapanışını Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Hepimiz insan haklari ortak plaformunun bileseni derneklerin üyeleriyiz" dedi.
Peter Steudtner'in savunması
Peter Steudtner cevirmen eşliginde savunmasına başladı. Steudtner, "Mahkeme bugün sahsen bu savunma fırsatını verdiğiniz için teşekkür ederim. 112 gündür yaptığım gibi yargı sürecine tamamen uydugumu belirtmek istiyorum. Ben 20 yılı aşkın süredir profesyonel kolaylastırıcı ve eğitmen olarak çalışıyorum. İlk yıllarda Mozambik ve Güney Afrikada çalıştım. Mozambik'te çocuk askerlerin ailelerine geri dönmesi için çalıştım. Hep barış şiddetsizlik için çalıştım. Günümüzde stres travma ile başa çıkma ve dijital güvenlik alanında danışmanlık ve belgeselcilik yapıyorum. Daha önce Türkiye'deki kuruluslarla çalışmadım. Çalıştığım tüm kuruluşlar şiddete karşı olarak ülkelerinin yasal çerçevesinde hareket ederler. Ben hep şiddetsizliğe inaniyorum ve bu yüzden şiddet terörizm ile ilişkili hiç bir kuruluşu desteklemedim. Almanya'da askerlik zorunlu olduğu için ben askerlik yerine bir hastanede sosyal hizmet görevlisi olarak çalıştım…"
“İfadem tehditkâr biçimde alındı”
Benim bu çalışmaya katılma nedenim şu: Biz bu tür atölyeleri tek kişi olarak yürütmüyoruz çünkü tek kişi olmak da stres yaratıyor. Ali birlikte çalıştığımız eğitmen grubuna zamana uygun olan ve stres travma konularında uzman olan var mı diye sordu. Ben de aliyle uzun zamandır çalıştığım ve konuda uzman olduğum için katilmayi kabul ettim. Ben de Ali'yle uzun zamandır çalıştığım ve konuda uzman olduğum için katılmayıi kabul ettim. Her zaman yaptığım gibi uçak rezervasyonu yaptım ve Almanya dışına çıkan Alman vatandaşlarının doğal afet durumlarına karşı elçiliklere kayıt yaptırdığı sisteme kaydımı yaptırdım. Medyadaki bu haberler haklarımı ihlal etti. Bu haberlere karşı itiraz ettik ve adalet sistemi haklarımı korumadı. Gözaltında alındığımız sırada polisler anlamadığım Türkce kelimeler kullandılar. Gece 12'ye kadar susma hakkIm olduğu bile söylenmedi. Büyükada karakolunda ifadem tehditkar biçimde hiç bir kural kayıt olmadan alındı. Bizim tutuklanmamızın ardından insanlıkdışı biçimde iletişimimiz kesildi ve 3 gün de hücrede kaldım.
Bu ceza benim için cok ağır. Çünkü ailemin buraya gelmeye imkanı yok. İki küçük çocuğum var. İki haftada on dakika konuşabiliyorum. Hakkındaki teröre destek suçlamaları asılsız. Beni nasıl bağladıklarını anlamıyorum. iddianameye göre iki çevirmen tanık Pakistan'da çalıştığımı söylemiş. Ben hayatımda hiç Pakistan'a gitmedim. Eğitim sırasında bylock hakkında biz ve katılımcılar hiç konuşmadık. Bylock kelimesini ilk kez cevirmenler kullandı. İkinci çevirmen kendinden içerikler ekleyerek çeviri yaptı. Katılımcılarla bize çeviri yapmadan kendi kendine tartışmaya girdi.
Aynı çevirmen arada yanıma gelip engellenmiş sitelere girmek için araclar talep etti. Benim dijital bilgilerime müdahale edilmediğine dair polis hiçbir kanıt göstermedi Dosyaların biraktığım gibi olup olmadığını bilmiyorum.
Etkin pişmanlıktan yararlanmak istemedi
Toplantının gizli olduğu iddia ediliyor. Toplantı gizli değildi. Salonun kapısı açıktı. Polis otele baskın yaptığında benim adımı bağırdı, nedenini hala bilmiyorum. Ne İngilizce ne Almanca çeviri yapıldı. Peter Steudtner'e hâkim atılı suçların niteliğini gözeterek etkinlik pişmanlık hükümlerinden yararlanıp yararlanmak istemediğini sordu. Steudtner ise kabul edemem çünkü bir suç işlemedim.
“Bugüne kadar yaptığım tüm çalışmalarımın arkasındayım”
İlknur Üstün: Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışıyorum. Emniyet amirlerine eğitim vermekten 12 yıllık kalkınma planına katkı sunmaya kadar hayatın her alanında çalıştım. Türkiye'nin her tarafında çocuklar ve kadınların sorunlarına dair bir cok raporlama yaptım. Yaptığım çalışmalarda istismara uğrayan şiddet gören kadınların bilgileri yer alıyor. Yıllarca tecavüze tacize şiddete maruz kalan kadınların ve çocukların hikayelerini dinledim. Bunun biriktirdiği stres cok fazladır. Eğer kadın ve çocuk hakları için çalışmak suç ise bunu bilerek yaptım. Yaptığımız çalışmaların sonucunda elde edilen kazanımlar Türkiye için dünyada gurur kaynağıdır. Hakkımda delil olarak gösterilen İngiltere elciliği tarafından desteklenen proje de bunlardan biri kamu bilgisi ve denetimi altındadır. Bir iddia da toplantının davetinin sosyal medyada yapılmadıığına ilişkindi. Bu çalışmadan 15 gün önce Adalet Bakanlığının davetiyle mağdurun korunması başlıklı toplantıya katıldım onun davetini de sosyal medyada paylaşmadım. Bugüne kadar yaptığım bütün kadın hakları ve insan hakları çalışmalarının arkadasındayım. Ada’da nefes almak istiyordum ama daha ne olduğunu anlayamadan gözaltına alındım. Şimdi tutukluyum.
“İnsan hakları çalışmaları iddianamede suç olarak gösteriliyor”
İdil Eser : Bütün suçlamaları reddediyorum. Stresle basetme egitimine gidip terör örgütüyle nasıl ilişkilendirildiğimi anlamıyorum. İddianamedeki bütün suçlamalar Uluslarası Af Örgütü'nün yasal çalışmalarıdır. Suçlamalar insan hakları alanında yaptığım çalışmalar ile ilgili. Af Örgütünün çalışmalarınü çok değer verdiğini Dış Isleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu da ifade etmiştir. Antalyada Ihop tarafından yapılan toplantıya yıllık değerlendirme çalışması olduğu için ben de katıldım. Orada da stresle basetme konusu gündeme geldi. Van depremzedeleri için çalışırken de oradaki uzmanların tavsiyesi travmayla basetmek için destek alınması gerektiğiydi. Dosyada bylock kullanıcısı olduğu iddia edilen Ramazan diye biri var. Uzun uzun düşündüm kim diye ev ararken konuştuğum emlakçı çıktı. Af Örgütü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şiir okuduğu için hapse atılmasına karşı da kampanya yapmıştır. Etkinlik pismanliktan yararlanmak istemiyorum Çünkü pişman olacak hiç bir şey yapmadım Insan haklarıni savunmak dışında bir şey yapmadım.
“Erdoğan, konferans için teşekkür etmişti”
Ali Gharavi, sözlerine “Bu duruşma için teşekkür ederim çünkü 120 gündür kendimi karanlıkta hissediyorum” diyerek başladı.
Suçlamaları reddeden Gharavi “Buraya gelirken hep birlikte toplantıdan sonra stresten kurtulmuş ve biraz hafiflemiş olmayı istiyordum, ama tam tersi oldu. Sivil toplumla çalışmam Balkanlar’da ailelerini arayan mülteciler için çalışarak başladı. 2004’te uluslararası insan hakları konferansı yapıldı. Türkiye de sponsoruydu. Herkesin yapacağı sunumdan ben sorumluydum ve dönemin Başbakanı Erdoğan da o zaman konferansın ne kadar başarılı olduğunu söyledi” diye konuştu.
“Delil olarak kullanılan harita değiştirilmiş”
Gharavi iddianamede yer alan harita ile ilgili bilgisayarındaki dil haritasını büyük boy baskısı üzerinden mahkeme heyetine detaylı bir anlatım gerçekleştirdi.
“Bu Orta Doğu’nun linguistik dil haritasıdır. İran hakkında konuştuğum için Türkçe’yi dahil etmedim. Arapça, Farsça gibi dilleri dahil ettim” diyen Gharavi kendisine karşı delil olarak kullanılan haritanın değiştirildiğini söyledi. Gharavi şöyle devam etti:
“Haritayı iddianamede görünce tanıyamadım. İran’la ilgili haritada sınırlar kaldırılmış, başlık ‘Dil Haritası’ kaldırılmış, renklerin neyi simgelediğini silmişler!”
Gharavi “Polis tarafından şifrelerimin sorulduğu tek yer Vatan’daki sorguydu. Ben de avukatımın yanında şifrelerimi verebileceğimi söyledim” diyerek iddianamede geçen terör örgütlerinin ne olduğunu bilmediğini ifade etti.
Tahliyesini isteyen Gharavi “Hayatımı şiddete karşı adadım. Sağlığım ve akıl sağlığım için endişe ediyorum. Benim işlediğim bir suç yok. Derhal ve şartsız tahliyemi talep ediyorum” dedi.
“13 gün boyunca gece gündüz algısı olmadan tutulduk”
Ghravi’nin savunmasının ardından duruşmaya 10 dakika ara verildi. Aranın sonrasında avukat Günal Kurşun’un savunmasına geçildi.
Adana’daki bir davada “daha ağır suç isnat edilmesine rağmen” tutuklanmadığı söyleyen Kurşun, “Ama bu davada daha hafifinden tutuklandım. 30 saatten daha fazla dünyayla iletişimimiz kesildi neden alındık biz bilmiyorduk ama ertesi gün çıkan gazetelerde detaylar vardı. Avukat olduğum halde kurallara uyulmadı. 13 gün boyunca ışıklar açık gece gündüz algısı olmadan tutulduk. Türkiye’de savcılar leyhte delil toplamaz biliyoruz ama burada maddi gerçekliklerin, delillerin karartılması var” şeklinde konuştu.
“4 bin kişiden birinde Bylock yüklüymüş”
Telefonumda 4 bin kişinin kayıtlı olduğunu aktaran Kurşun, bunlardan bir kişinin şifreli haberleşme programı ByLock’u kullandığını belirlendiğini ifade etti.
Telefonda ByLock yüklü olmadığını belirten Kurşun, “Aynı soruşturma size yapılsa hakim bey sizde birden çok kayıt çıkar. Benim telefonumda ByLock çıkmadı. Birisi bizi aradığında telefonunda ByLock var mı diye sorup varsa kapat kardeşim mi diyeceğiz? Toplantıyı neden duyurmadığımız eklenmiş. Böyle bir duyurma sorumluluğumuz var da bizim mi haberimiz yok? Bu iddianamede savcının akıl yürütmesine akıl erdirmek çok zor. Toplantıyı bitirebilseydik belki ilan ederdik” dedi.
“Lehime olan telif sözleşmesi iddianameye eklenmedi”
Yazdığı makaleler için telif ücreti aldığını söyleyen Günal Kurşun, lehine bir delil olmasına rağmen bunun iddianamede yer almadığı dile getirdi. Kurşun, “2014 yılında insan hakları ve hukuk üzerine İngilizce makalelerim yayınladı. Oradan da telif ücretleri aldım. Telif sözleşmem lehime bir delil olmasına rağmen savcı tarafından dosyaya eklenmedi” dedi.
“Ceza hukukunun kurucusu mezarında ters döndü”
İddianamede usule aykırılık olduğunu belirten Kurşun, savunmasına şöyle devam etti:
“Usule aykırılık var. Böyle taksit taksit iddianame mi olur? Bu tehdittir. Bu suçlamalardan sonra çağdaş ceza hukukunun kurucusu mezarında ters döndü. Casusluk ve terör örgütü konusunda söyleyecek bir şeyi yok savcının. Zorlamayın sayın savcım bizden terör örgütü üyesi çıkmaz. İnsan hakları savunucularından örgütlere üye çıkmaz, çıksa da savunucu olamaz. Hiçbir terör örgütü üyesi kalıbına uymuyoruz. Yardım yataklıkta hangi örgüt deyince kokteyl örgüt herhalde moda deyimiyle.”
Nalan Erkem: Böyle bir iddianame ile karşılaşmak çok üzücü
Nalan Erkem'in savunması başladı. Nalan Erkem, "Böyle bir iddianameyle karşılaşmak hukukçu olarak çok üzücü. Savcılık makamı hiçbir açıklamayı dikkate almadan bir STK'nin yöneticisini tanık olarak dinlemeden böyle bir iddianameyle karşımıza çıktı" dedi.
Nalan Erkem IHOP üyesi sivil toplum kuruluşlarını tanıtıyor. Bu kuruluşların ulusal ve uluslararası çalışmalarını anlattı. Erkem, "Nisan ayında yaptığımız geniş katılımlı değerlendirme toplantısında stresle baş etme & dijital korunma en çok talep edilen konulardı." diye ifade etti.
Erkem savunmasını,"Savcı toplantıyı düzenleyen kuruluşların beyanlarına rağmen gizli bir toplantı olarak düzenlendiğini iddia ediyor. İddianamede gizlilik iddiasını savcılığın kendi gizli tanığı çürütüyor. Açık kapıdan tuvalet kuyruğunda konuşmaları duyduğunu belirtmiş. Havuza girip çıkanlarin duş alanların olduğu havuz kenarında camdan ve kapısı açık bir salon mekansal olarak gizli toplantı için imkansız. Savcılık toplanmasını istediğimiz delillerin hiçbirini toplamamış. Toplantı salonunu gösteren kamera kayıtlarını savcılık toplamadı. " şeklinde sürdürdü.
Erkem, "Gözaltından bir gün önce Bianet'in 100 kişilik yemeğine katıldık. Orada bizim toplantimizdan bahsettik. İnsanları izlemeye davet ettik. Bütün tanıklarımızı ve adreslerini savcılığa sunduk. Hiçbirinin ifadesi alınmadı. Ben toplantı boyunca Instagram'dan otelin fotograflarını attım ve adını verdim. Bu nasıl gizli toplantı?
Toplantı boyunca telefonlar açık kapı açık, konuştuklarımız dışarıdan duyuluyor. Ama toplantının gizli olduğu iddia ediliyor. Bilgisayarımın usule uygun aranmaması da ayrı bir konu. Polisler bilgisayarımın yanımda imaj alınması gerekirken almadılar. Bir mahkeme tutanağını bile delil olarak kabul etmeyen bir soruşturmayla karşı karşıyayız. Avukat olarak yer aldığı Zirve davasında mahkeme tarafından bütün avukatlara dağıtılan belge aleyhime delil olarak konulmuş. Bir ağır ceza hakim heyetinin dağıttığı belge nedeniyle tutuklanıyorum. Ben avukatım. Böyle bir iddianameyle yargılandığıma inanamıyorum." dedi.
Erkem, "Müvekkilimle yaptığım görüşme aleyhime delil olarak konulmuş. Bütün belgelerini sunmama rağmen savcılık dikkate almamış.İddianamede şifrelerimi vermediğim yazıyor. Benim hiçbir dijital cihazimda şifre yok ki. Kimse de bana şifre sormadı. Savcı kendi topladığı delilleri unutarak mı iddianame yazıyor, anlamak mümkün değil.
Mide kanaması geçirdim. Tutuklandıktan sonra iki ay tedaviye erişemedim. 2 ay kanamam devam etti. Doktorların yazdığı ilaçları vermediler." Nalan Erkem'in savunması tamamlandı. Ara verildi.
Veli Acu: Burada yargılanan benim insanlığım
Veli Acu'nun savunması başladı. Veli Acu, “Birleşmiş Milletlerde çalışıyorum. Insan haklari alaninda yüksek lisansima devam ediyorum. Tamamen tesadüfen burdayım diğer arkadaşlarım gibi. Gözaltına alınırken toplanan eğitim materyallerimizin hiçbiri iddianamede yer almıyor. Çünkü hiçbirinde suç unsuru yok. Eğer biz bu kadar tehlikeliysek neden evimize biz gözaltına alındıktan 7gün sonra gidildi. Çünkü aleyhimize delil yaratılmak istendi. Ben insanlara yardımcı olduğum için yargılanıyorum. Burada yargılanan benim insanlığım." dedi.
Ne olmuştu?
Tüm bu dokuz sanık gözaltına alınmalarından bu yana tutuklu bulunuyor. Eşit Haklar İzleme Derneği'den Nejat Taştan ve Hak İnisiyatifi'nden Şeyhmus Özbekli ise 13 günlük gözaltı süresinin ardından tahliye edilmişlerdi.
Büyükada davası sanıkları, 5 Temmuz 2017'de Büyükada'daki bir otelde travma/stresle baş etmek ve veri güvenliği üzerine yaptıkları bir atölye çalışması sırasında gözaltına alınmışlardı.
Savcılık makamı tarafından hazırlanan iddianamede, şüpheliler arasına 6 Haziran 2017'de gözaltına alınan ve halen tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç da eklenmişti.
Taner Kılıç, diğer 10 sanıktan farklı olarak "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlamasıyla yargılanan tek isim.
İddianamede, sanıklar "Gezi Parkı olayları benzeri şiddet içeren ve toplumda kaos oluşturacak olaylar" planlamakla suçlanıyor.
"Hükümete yakın gazetelerin öne sürdüğü bir iddia"
Davanın ilk duruşması öncesinde görüştüğümüz Nejat Taştan, "Bizim toplantımızda ne Adalet Yürüyüşü ne de Gezi Parkı eylemleriyle ilgili hiçbir kelime konuşulmadı. Bu biz gözaltına alındıktan sonra hükümete yakın gazetelerin öne sürdüğü bir iddia," diyor.
Söz konusu bazı gazetelerde, toplantının otelin gizli bir bölmesinde yapıldığı ileri sürülmüş, toplantıya katılan aktivistler casusluk faaliyetlerinde bulunmakla da suçlanmıştı.
Nejat Taştan, bu iddiaları da reddediyor:
"Ne ben ne de diğer arkadaşlarım casus değiliz. Biz insan hakları savunucularıyız. Günal akademisyen, Nalan avukat, İdil'in yaptıkları belli, Özlem ortada, ben ortadayım. Hiçbirimizin ajanlıkla, casuslukla en ufak bir ilgisi yok. Bu itham bile bize çok ağır geliyor."
Taştan, diğer dokuz sanık tutuklu yargılanırken kendisinin neden tutuksuz yargılandığını halen anlamadığını da söylüyor:
"Benim açımdan tüm bu sürecin en zor sorusu bu: Ben neden dışarıdayım ve arkadaşlarım neden içeride? Hiçbir şey bilmiyorum. Niye serbestim bilmiyorum. O toplantıyı yapmak eğer suçsa biz de yaptık. Değilse, biz dışarıdaysak o arkadaşlarımızın da dışarıda olması gerekiyor. Ama öyle olmadı maalesef."
BBC Türkçe'den Selin Girit, Büyükada davasında suçlanan kişilerle konuştu.
"Otelin gizli bir bölmesinde toplantı yaptığımız söyleniyor"
Savcılık tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklar, açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın salıverilmesi için kampanya yürütmek, göz yaşartıcı gaz satışının yasaklanması çağrısında bulunmak gibi faaliyetleri nedeniyle "terör gruplarıyla" ilişkilendiriliyor.
Nejat Taştan, iddianamenin tutarsızlıkla dolu olduğunu ve kendileri aleyhinde somut kanıtlar öne sürülmediğini de belirtiyor:
"Benim tutuklanmama sevk yazımda yer alan ve iddianameye de girmiş iddialardan biri şu: Ankara'da yaşayan ayrıldığım eşimi telefonunda Bylock yüklü olan birisi aramış. O telefon numarası ne benim adıma kayıtlı, ne benim üzerimde yakalandı. Biz bunu savcıya söyledik, iki mahkemede hakime söyledik, çıktık medyaya söyledik, buna rağmen iddianameye girdi.
"Otelin gizli bir bölmesinde toplantı yaptığımız söyleniyor. Gizli bir toplantı yok ortada. Camekandan yapılmış bir toplantı salonunda, arkada havuza giren insanların olduğu, açık kapısı, bütün telefon ve bilgisayarların açık olduğu yerde gizli toplantı yapmakla suçlanıyoruz."
Uluslararası Af Örgütü: Eleştirel sesleri susturmaya yönelik siyasi bir kovuşturma
Büyükada'da söz konusu toplantının yapıldığı otelin içine girmemize izin verilmiyor. Ancak otelin arka bahçesinde yer alan camekan toplantı salonunu çevre binalardan görebiliyoruz.
Uluslararası Af Örgütü'nden yapılan açıklamada da 11 insan hakları savunucusu aleyhindeki iddiaların elle tutulur bir yanı olmadığı ifade ediliyor.
Örgütün Avrupa direktörü John Dalhuisen, "Gözaltına alındıkları andan itibaren, bunun Türkiye'deki eleştirel sesleri susturmaya yönelik siyasi bir kovuşturma olduğu çok açık." diyor.
Örgüt, Taner Kılıç'ın telefonunda Bylock uygulaması olduğu iddialarını da yalanlıyor ve yapılan iki bilirkişi incelemesinde hiçbir Bylock izine rastlanmadığını, bu raporları da mahkemeye sunduklarını belirtiyor.
Af Örgütü'nün Türkiye raportörü Andrew Gardner da örgütün 60 yıllık tarihinde ilk kez bir direktör ve yönetim kurulu başkanlarının aynı anda tutuklu bulunduğuna dikkat çekiyor ve mevcut davanın Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları ve insan hakları savunucuları için kritik olduğuna işaret ediyor.
Gardner, "Bu dava 11 kişiye yönelik bir dava değil aslında. Türkiye'de bütün sivil topluma, özellikle insan hakları kuruluşlarına yönelik bir dava. Bir korku yaratmak için başlatılmış bir dava." diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Büyükada toplantısı rutin bir toplantı. Buraya eğitim toplantısı için gelmişler. Gözaltına alınıp üç ay tutuklu kaldılar. Demek ki hepimiz bugün yarın insan hakları savunduğumuz için biz de gözaltına alınabiliriz. Uyduruk suçlamalarla hakkımızda dava açılabilir. Öyle bir gerçek var Türkiye'de."