ŞENOL MORGÜL yazdı: ”Hikaye bitti! Hikaye bitince güçleri de kontrolleri de azalmaya, tehditleri ve meydan okumaları çoğalmaya başladı. İşin aslı, zaaflarını saklayamaz haldeler. Artık sicillerinde tescillenen “sandık darbesi” suç kaydı var.”
ŞENOL MORGÜL
Hep mağdur, hep mağrur! Hikaye yıllardır böyle yazıldı ama artık böyle okunmuyor; üstünü çizdiler ve hikaye bitti.
Hikayenin başladığı yer İstanbul. Bu aşk burada başladı, burada biter misali, büyü bozuldu ve efsane bitti! Kolay değil; İstanbul, maddi manevi her türlü varoluşlarının merkez üssü Deprem gibi, sarsıntıyı yaşamsal düzeyde hissetmiş olmalılar ki hepsi şoka girdi!
İktidar sık sık yenilemekte sakınca görmediği seçimleri, kritik eşikler haline getire getire sonunda kendisini de çok kritik bir eşiğin ucuna getirdi.
İlk katıldıkları seçimlerde yeni başladıkları parti örgütlenmelerini zorlukla tamamlayabilmişlerdi.Geçen zaman içerisinde, yenilmesi imkansız, seçim kazanmaya odaklı, muhteşem bir parti örgütü efsanesi yarattılar. Tek merkezde topladıkları mali, idari, hukuki, askeri, fiili, muazzam ve devasa güçlerini de seçim zaferleri için sefreber ettiler, her seferinde.
Ancak bu kez, tepeden tırnağa birbirlerine mecbur olanların “sandık performansları” şapkadan kuş çıkartmaya yetmedi! Sandığa son çiviyi çakıp depoya kaldıracaklardı ama çivi çatlağa dönüştü.
Biz karadenizlilerin kestirme bir sözü vardır: Olmadi mi olmayi işte!
Toplumun en az yarısının karşı olması, rejimlerini tamama erdirmelerine engel oldu. Bunda pek çok siyasi ve ekonomik etkenin yanı sıra, muhalefetin kritik anlardaki kritik kararlarının da payını yabana atmamak lazım. İlk ciddi kırılma (kaçırılan başka momentleri saymazsak) “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı ve sonuçları olmuştu.
Yine son seçimde HDP’nin, iktidarın öngöremediği bir incelikle ve ustalıkla uyguladığı seçimi kaybettirme taktiği son derece başarılı oldu. İktidarın dengesini de ezberini de bozdu. “Kuyunun dibindeki adamın” “bağrınıza taş basın” çağrısı da bu seçim taktiğinin başarısını perçinleyen etkili bir çıkış oldu.
“Kesinlikle bir şey oldu ama biz farkedemedik “ diyecek kadar şaşkınlık geçiren iktidar kolları sıvayıp, alenen kaybettikleri seçimi tekrarlatabilmek için gerekçe aramaya başladı.
Hızlı bir şekilde“Şahlanış”döneminden“Tanimayrum”dönemine geçtiler.
Hikaye bitti! Hikaye bitince güçleri de kontrolleri de azalmaya, tehditleri ve meydan okumaları çoğalmaya başladı. İşin aslı, zaaflarını saklayamaz haldeler. Artık sicillerinde tescillenen “sandık darbesi” suç kaydı var.
Şoktan çıkar çıkmaz uydurma gerekçelerle halkın iradesine el koyarak seçimi tekrarlama kararı aldırdılar. Beş asır sonra “İstanbul’un yeniden fetihi” hazırlıklarına başlıyorlar. İktidar, bekasını İstanbul’la sınamak zorunda kalıyor! Dönecek bir yerleri de yok. İpin ucu öyle bir kaçtı ki, bu seçim varlıklarının referandumuna dönüştü.
Pehlivan yenildi ama kabul etmiyor. Bir kez daha yenilirse kazandığı tüm madalyalarını da meydanda bırakmak zorunda kalacak.
Bellli ki “kıyamet”İstanbul’da kopacak!
31 Mart’ta tökezlediler.Devamının gelmesi toplumsal muhalefetin performansına bağlı. Bu seçim bir referandumsa sonucu, tüm “küskünler” belirleyecek.
İstanbul’un ikinci “fethini” gerçekleştirirlerse, kırıntıları kalan demokratik yaşamdan geriye zerre bile kalmayacaktır.
Dolaylı dolaysız müttefiklerle uğraşmadan, kendi içimize esip buharlaşmadan, herkesin yapacağı bir şeyler vardır ve olmalıdır. Önce en yakınımızdan başlayarak…