TÜLAY HATİMOĞULLARI – Diğer Yazıları …
Dün 1 Eylül Dünya Barış Günü’ydü. Barışa hasret kaldığımız bir dönemde barış gününü barış talepleriyle geçiriyoruz. 21. Yüzyıldayız ama yine barışamadık: Ortadoğu kan gölü. Sadece son yüzyıla baktığımızda milyonlarca insanın kanı akmış, bedenleri toprağa karışmış. Diri diri gömülmüş. Bebekler bombalarla parçalanmış. Kadınlar tecavüze uğramış, iki bacağı canlı canlı birbirinden ayrılmış. Çocuk yaştaki kadınlar koca koca zengin adamlara (!) satılmış. Cihatçılar muta nikâhıyla ırzlarına girmiş. Gözyaşı kan olmuş akıyor… Ortadoğu ve Yakın Coğrafya Kan Ağlıyor, Pakistan’da masum insanların öldüğü eylemler gerçekleştirilmeye devam ediliyor. Mısır halkının “Bahar’ı” elinden çalındı. Müslüman kardeşlerin gerici-yobaz yönetimi ile Sisi cuntası arasında gidip geliyor. Libya’da Kaddafi hiçbir savaş hukuku tanınmadan katledildi. Ülkenin Kaddafi dönemini aratan özel mülkiyetçi yönetimi ve istikrarsızlığı tesis edilmeye çalışılıyor. Tunus’ta taşlar oturmuyor. Arabistan’da halkın demokrasi talebiyle ilgili kımıltıları, kralın halktan çaldığı serveti ile şu an dizginleniyor. Filistin… Bölgenin makûs (!) ülkesi. Acılar diyarı… İsrail canisinin ve emperyalizmin Ortadoğu’daki çıkarlarının en mağduru…
ABD’nin mezhep çatışmalarını en çok kışkırtıp yönetebildiği ülke Irak. Saddam devrildikten sonra zamanla inisiyatif kaybeden ABD’nin Ortadoğu’nun satranç tahtasında önemli piyonu. Ve şimdi ABD ve yandaşlarının IŞİD illetiyle kazanmaya çalıştıkları yeni konumlar.
Suriye mağdurun mağduru ülke. Üç yılı aşkındır devam eden savaşta yüz bini aşkın insan yaşamını yitirdi. Milyonlarcası göç etti. Neredeyse bütün yaşam alanları yıkıldı. Ama ABD ve diğer emperyalist güçlere karşı hala direniyor. Türkiye dâhil bu güçler Esat’ı anti demokratik yöntemlerle gönderemedi. Ancak halk ağır bedel ödedi. Ya Kürtler? IŞİD karşısında verdikleri onurlu mücadele ile saygınlık kazandı. Ama 30 yıldır aslında saygın ve onurlu bir özgürlük mücadelesi yürütüyorlar. ABD’nin ve şimdi IŞİD, el Nusra, El Kaide gibi örgütlerin kuyrukçusu olan Türkiye’nin resmi ideolojisinin ısrarla kötülediği Kürtler. Evet, onlar şimdi IŞİD’in gericiliğine, katliamlarına, caniliklerine karşı savaşan tek güç. Onlarda bu topraklarda 30 binden fazla insanını kaybetti. Beğensek de, beğenmesek de eğer şu an Türkiye’de insanlar Alevi, Hıristiyan, Ermeni, Laz, Arap olduğunu söyleyebiliyorsa bu Kürtlerin verdiği savaş ve ödediği bedeller sayesindedir. Ulusalcı ve Misakı Millici geçinen ideolojiler ve kişilerin şapkayı önüne koyarak düşünmelerinin vakti geldi-geçti. Siyasetin realitesini kavrayamayanların, gerçek hayatla cesurca ilişki kuramayanların, tutarlı olmayanların siyaset sahnesinde devirleri kapanır. Bölge Direniyor Aynı Zamanda Bölgenin “altın” ama aynı zamanda “kara” talihi olan petrolü, doğal gazı, pazar alanı oluşu ve dünya açısından jeopolitik konumu ne yazık ki aynı zamanda talihsizliği oluveriyor. Ama Ortadoğu ve Afrika direniyor. Zalimin zulmü kadar, mazlumun direnme gücü var. Her yerde kendi meşrebince direniş hareketleri gelişiyor. Ve her şeye muktedir emperyal güçlerin çizdiği yol haritasının milimetrik ilerlemediğinin de bilincindeyiz. Örneğin Irak’ta işler tamamen ABD’nin istediği gibi ilerlememişti. Bu örnekler arttırılabilir. 2006’da Lübnan’ı işgal eden İsrail umduğunu bulamadı. Etkisi az gibi görünen Filistin intifadaları direniş tarihine altın harflerle yazıldı. PKK, KCK, PYD’nin kısa bir süre önce ortaklaşarak Irak topraklarında IŞİD’e karşı verdikleri mücadeleyi tarih asla unutmayacak. Hani derler ya bardağın bir de dolu tarafına bakalım. Bu bize umut, direnç, mücadele gücü verecektir. Böyle düşünüp, böyle davranırsak savaşa karşı barış cephesini güçlendirebiliriz. Barış için onurlu bir savaş kaçınılmaz ise, kendi yöntemlerimizce savaşmalı, mücadele etmeliyiz. Bu tabloda en iyi yöntem neyi, niçin yaptığımızdır. Klasik ezberler bizleri kuyuların dibini sürükler. Mücadele gelenekleriyle bağlarını doğru kuran, rotasını şaşırmayan ama aynı zamanda yaratıcı, yenilenmeci, değişimci yaklaşımlar önümüzü açabilir. Ve elbette barış için halkların ortak iradesinin oluşması…