İstanbul Başakşehir’de 20 Ocak günü kaçırılan elektrik işçisi Gökhan Güneş 138 saat sonra evine döndü. Ailesi ve avukatlarıyla açıklama yapan Güneş, kendisini kaçıranların kendilerine ‘Biz görünmeyenleriz’ dediklerini, tecavüzle tehdit edilip ajanlık teklif ettiklerini anlattı.
İstanbul Başakşehir’de kaçırıldığı kamera görüntüleriyle belirlenen, kaçırılmasından 138 saat sonra gözleri bağlı olarak Başakşehir’de bırakılan Gökhan Güneş, ailesi Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarıyla birlikte İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması yaptı.
Gökhan Güneş Başakşehir’de işe gitmek üzere bindiği otobüsten indiği sırada kaçırılarak, elektro şok verilerek bir araca bindirildiğini, daha araç değiştirilerek, bilmedi bir mekana götürüldüğünü anlattı. Götürüldüğü yerde ajanlık teklif edildiğini, işkenceye uğradığını ve tecavüzle tehdit edildiğini dile getiren Güneş, başın geçen süreci şöyle anlattı.
“Kaçırılırken elektro şok verildi”
"20 Ocak tarihinde işe gitmek için biraz geç saatlerde çıkmıştım, tesadüftür tek gittim. Ortalama saat 12.00 civarında otobüsten indim, durakta kaldırımda bekleyen 4 kişi vardı. Bir tanesi pardon bakar mısın tarzında konuştu. Arkamı dönüp ona baktığımda bir anda hepsi birlikte üzerime çullandı. Sayının o esnada arttığını gördüm. Bir tane araca bindirmeye çalıştılar. Daha sonra ben direndim arabaya binmemek için kendimi bir şekilde geri çekmeye çalıştım. O direnci ortadan kaldırabilmek için elektroşok aletiyle elektrik verdiler. Daha sonra kendime geldiğimde bir arabadaydım. İki kişi koluma girmiş. Kafamı aşağı eğmiş bir çuval geçirmişti. Başka bir arabaya bindirdiler. Bir yere götürdüler, neresi olduğunu bilmiyorum, hiçbir şekilde görmedim, konum adres, mekana dair bir isim belirtilmedi hiçbir zaman.
İşkence gördü, tecavüzle tehdit edildi
Elektrik verme, kaba dayak, ara ara soğuk suyla ıslatarak şiddet uygulama genelde bu uygulamalar, gerek çıplak olarak bazen üzerimde sadece iç çamaşırı olacak şekilde uygulandı. Bazı anlarda mezar dedikleri bir bölüm var, sadece ayakta durabildiğiniz, elinizi kolunuzu kıpırdatamadığınız gözünüzün bağlı ve ellerin arkadan kelepçeli olduğu bir bölüme hapsedildim. Tehditler, teklifler yapılıyor. Yanı sıra tecavüz tehditleri gerçekleşiyor.
Kaçıranlar kendilerini için “Biz görünmeyenleriz” dedi
Benim tahminlerime göre bir gün önceki sabah bırakılmayı bekliyordum. Ona dair hazırlıklarının olduğuna dair hissiyatım gelişmişti. O gün bırakmadılar. Bizimle çalışmalısın, bizimle çalışır mısın? İşbirliği içerisinde olma gibi tehditleri oldu. Daha sonra birkaç kez bizim kim olduğumuzu biliyor musun? Sorular da benim onlara muhtemelen istihbaratçısınız söylemlerim üzerine evet ya da hayır demediler fakat bazı konuşmalarında ‘biz görünmeyenleriz’ şeklinde söylemleri oldu. Sabah saatleriymiş bir arabaya bindirildim, gözlerim bağlı. Dört kişi vardı muhtemelen. Arabaya bindirmeden önce çıkıştan önce, zaten üzerimdeki kıyafetlerin kendime ait değildi. Sadece pantolonum bana aitti. İç çamaşırlarım, çorap, gömlek onlar bana ait değildi, onlar verdiler. Çıkış yapmadan önce, boyun koltuk altları, vücut bölgemi temizlemeye dönük işlemler yaptılar kolonyayla. Üzerimi giydirdikten sonra parfüm falan sıktılar, montuma… Bırakmadan önce, bana onların şef dediği kişi, ‘hiçbir şeyini almadım, sadece sim kartını alıyorum bilgin olsun’ dedi. Ne için olduğunu sordum. Cevap vermedi. Git ister aynı hattı çıkar, ister değiştir dedi.
Daha sonra arabaya bindirildim. İnmeden önce kafam normal şartlarda bir peçeyle bağlı, üzerine bir bez geçirilmiş çuval tarzında onu çıkardılar. İki kişi kafamı aşağı bastırdı araçta. İleri yürü, önün açık sakın arkana bakma sadece ileri yürü dediler. Ben biraz mesafe gittikten sonra gözümü açtım. Pamukla belli miktarda, gözümü kapatıp daha sonra da bantladıklarını fark ettim, sarmışlardı. Daha sonra telefonum olmadığından ulaşabileceğim bir ulaşım aracı da bulamadım. Sabah erkenmiş bilmiyordum akşam saati tahmin ediyordum bir güvenlik görevlisinden taksi çağırmasını rica ettim, taksiye bindim. Ailemin evine gelmişim."
“Götürüldüğüm yerde başka birilerin olduğuna inanıyorum”
Yorgun olduğu gözlenen Gökhan Güneş, daha fazla ayrıntılı bilgi vermesini isteyen gazetecilerin sorularını kısaca yanıtladı. Götürüldüğü yer hakkında herhangi bir şey bilmediğini söyleyen Güneş, "İki araçta yarım saat diğer araçta bir saat sürdü götürüldüğüm yer. Onlar açısından özel bir yer. İşkence yerleri ayrı ayrıydı. Benim tahminim benden başka birileri de orada. İçerideki özel hücre denilen yerin özelliğini sorarsanız, süngerli oda denilen odanın üstünün kafesli, projektörlü. Bir ışığın ya sürekli açık olması ya da kapadığında hiçbir şey göremediğiniz etrafında komple siyah olduğu bir zeminin olması ama ışık açık da olsa kapalı da olsa orada var olan bir tane hoparlörün 24 saat boyunca yüksek sesle müzik çalması. Irkçı müzikler, psikolojik olarak rahatsız edici müziklerin çalması bir şekilde devam etti" dedi.
Nazife Güneş: Sesime ses verenlere teşekkür ederiz
Gökhan Güneş’in annesi Nazife Güneş seslerine ses verenlere teşekkür etti. Nazife Güneş, "Hepinize çok teşekkür ediyorum. Sesime ses verene, yanımızda olana, destek olana herkese çok teşekkür ediyorum. Yavrumu bulma için mücadele eden herkese çok çok teşekkür ediyorum. Başkalarına olmasın, başka çocuklarımız kaybolmasın. Cumartesi Anneleri’ne de çok teşekkür ediyorum, onlar da inşallah çocuklarını bulurlar" dedi.
Av Uçar: Sadece Gökhan bulunmadı, devlet politikası boşa çıkarıldı
Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından Sezin Uçar da, Gökhan Güneş'in kaçırılma sürecine dair yürütülen mücadeleyi anlattı. Uçar, "5 gün önce buradan seslenmiştik İHD aracılığıyla. Gökhan Güneş nerede sorusunu sormaya buradan başladık. 6 günün sonunda yine Gökhan ile birlikte buradayız. Müvekkilimiz yaşadıklarını anlattı. Bunlar bizim esasta tahmin ettiğimiz, kaygılandığımız korktuğumuz, beklediğimi şeylerdi. Ama çok güçlü bir dayanışma ve mücadele sonucu Gökhan’ın aramızda olmasını sağladık. Dayanışma gösteren herkese teşekkürler" dedi.
Uçar konuşmasına şöyle devam etti: "Gökhan kaçırıldıktan hemen sonra savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Ama beş günden sonra suç duyurusu dilekçemiz, dosyamıza henüz bir savcı dahi atanmamışken, bırakalım taleplerimizi yerine getirilmesini kaçıran kişilerin bulunması, bağlantıların açığa çıkarılması, otobüs hattını kamera görüntülerinin incelenmesi, kullandığı telefonun hangi baz istasyonundan dinlediği gibi araştırmaları bırakalım, soruşturmaya bir savcı dahi atanmadı. Gökhan bir dayanışma sonucu aramızda. Bu aynı zamanda hak, hukuk mücadelesini çoktan aştığının göstergesi. Ek olarak şunu söyleyebiliriz, evet Gökhan bugün aramızda yaşadığı için mutluyuz ama tek başına Gökhan’ın aramızda sağlıklı bir şekilde olması değil bir devlet politikasının boşa çıkarılması bakımından önemli. Gözaltında kaybetme 90’lı yıllardan bu yana bir devlet politikası. Gökhan’ın ve ailesinin sesi olanlar özel bir devlet politikasını gerilettiğinin de farkında olmalı. Bundan sonra Gökhan’ın gördüğü işkenceler devlet görevlileri tarafından 6 gün boyunca bir yerde alıkonulması ve sistematik şekilde işkenceye uğratılması ile ilgili ayrıca bir suç duyurusu talebimiz olacak. Bu kişilerin yargılanmasını sağlayacak. Gökhan için sokağa çıkan kamuoyundan aynı zamanda bu kişilerin cezalandırılması konusunda da aynı desteği, dayanışmayı bekliyoruz. Hem duyarlılık hem de teşekkür çağrısını yinelemiş olayım.”
ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü: Birleşik Mücadelemiz Gökhan’ı buldu
Kaçırma ve ajanlık dayatmasının 2015'ten bu yana Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın merkezinde durduğu bir politika olarak devreye sokulduğunu söyleyen ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü de "Bir tarafında itirafçılaştırma ve ajanlaştırma, bir tarafta tehdit, şantaj kaybetme politakasının olduğu bir strateji ile buna bağlı uygulamalarla karşı karşıyaıyz. Bu mücadele hepimiz için bir eşikti. Bunun yanıtlanması geri püskürtülmesi mücadelenin hem geleceği, hem örgütlü kesimler hem de bu mücadeleye baş koyan, taşıyıcıları olan insanlar, emekçiler, ezilenler açısından çok önemli bir tehlike ile karşı karşıyaydık. Bunu durdurmak hepimizin başarısıdır. İnsan hakları örgütlerine Cumartesi İnsanlarına gazetecilerden haber ajanslarına, sokakta pankart tutan emekçiden, işçi havzalarında ses veren işçiye Kürdistan’ta mücadele eden hepimizin başarısı. İlk gün söyledik eğer bu direnişi bu mücadeleyi gerçek anlamda birleşik zeminde yürütürsek, Gökhan’ı alacağız, burada birlikte oturacağız demiştik. Bu hayat mücadelesin başarıya ulaştırmak da hepimizin çok özel bir rolü ve başarısı var. Bundan sonra yürünecek yolu, varılacak hedef için izlenecek yöntemi bize göstermesi bakımından çok özel bir yerde duruyor. Bu başarıya sarılarak, bu faşist siyaset karşısında birleşik mücadeleyi örgütlemeyi bir görev ve sorumluluk olarak hayata geçirmek zorundayız” diye konuştu.
Ne olmuştu?
Başakşehir’de elektrik işçisi olarak çalışan, ESP’li Gökhan Güneş’ten 20 Ocak’tan bu yana haber alınamıyordu. Kaçırılma anının görüntülerine ulaşılan Gökhan Güneş ile ilgili olarak günlerdir eylemler yapılıyor, ailesi Emniyet ve Savcılık nezdinde girişimlerde bulunuyordu. Bir işyerinin ve İETT’nin kamera kayıtlarında, Güneş’in otobüsten indiği ve bir grup tarafından zorla araca bindirildiği net biçimde görülüyordu.
Emniyet yetkililerinin Gökhan Güneş’in ailesine “oğlunu teslim edeceğiz” dediği öğrenilmişti. Gökhan Güneş’in avukatı Sezin Uçar, daha önce ajanlık teklifi yapılan Güneş’in “istihbarat görevlileri veya Terörle Mücadele Polisleri tarafından gözaltında tutulduğunu” düşündüklerini söylemişti.