Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) giren bir öğrencinin tercih listesi onaylandıktan sonraki birkaç dakika içinde sistem tarafından değiştirilmiş, bunu fark eden öğrenci Ankara 27. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştı. Mahkemenin verdiği kararda, öğrencinin puanıyla uyuşmayan ve hiç tercih etmediği “Yaşlı Bakım Bölümü”nün ön sıralara eklenmiş olduğu belirtildi. Mahkeme, sisteme dışarıdan müdahale olduğunu net bir şekilde ortaya koyarak işlemi iptal etti.
Bunun yanı sıra, soruşturma sırasında, başka öğrencilerin tercih listelerinde de aynı IP adresi üzerinden benzer değişiklikler yapıldığı tespit edildi.
Öte yandan ÖSYM, “6 adayın YKS tercihlerinin değiştirildiğine ilişkin iddiaları” tam bir pişkinlikle reddetti. Yaptığı yazılı açıklamada “ÖSYM, bilgi sistemlerinde yer alan kullanıcı bilgileri güvenli şekilde saklanmaktadır. Başkanlığımızca hizmete sunulan Aday İşlemleri Sisteminde (AIS) kullanıcı bilgileri dahil olmak üzere herhangi bir veri sızıntısı tespit edilmemiştir. (…) Adayların kullanıcı bilgilerinin gizli tutulması tamamıyla kendi sorumluluğunda olup, TC kimlik numaraları ve AIS şifrelerini başkalarıyla paylaşmamaları büyük önem arz etmektedir” diyerek, ima yoluyla, sorumluluığu mağdur öğrencilere yükledi.
Savcılık ise, sisteme giriş yapılan IP adresi elinde bulunmasına rağmen hiçbir gözaltına, tutuklamaya, soruşturmayı genişletmeye veya koruma tedbirine gerek duymadı.
Eğitim Sen dün yaptığı konuyla ilgili açıklamada, yargının bu sessizliğini, Türkiye’de hukukun eşit uygulanmadığını ve adaletin kişiye göre işlediğini gösteren çarpıcı bir örnek olarak değerlendirdi. Açıklamada, kamunun ve iktidarın çıkarlarına dokunan olaylarda adalet mekanizmasının işletilmediği; muhalif tutumlarda ise hızlı cezaların uygulandığı vurgulandı; yargının artık iktidarın ve sermayenin bekçisi haline geldiği, hak arayan öğrencilerin, emekçilerin ve vatandaşların değil mevcut düzenin korunması için çalıştığı belirtildi.
Eğitim Sen açıklamasının özeti şöyle:

Bir öğrencinin tercih listesinin kendi iradesi dışında değiştirilmesiyle ortaya çıkan skandal, Türkiye’de kamusal güvenliğin ve dijital denetimin çöküşünü gözler önüne sermiştir.
Eğitim Sen olarak bir kez daha açıkça ifade ediyoruz: Eğitimde dijitalleşme, kamusal denetimden yoksun olamaz. Tüm sınav ve yerleştirme süreçleri bağımsız, şeffaf ve kamu yararına yürütülmelidir. MEB, ÖSYM ve YÖK başta olmak üzere tüm kurumlar; bu olayda olduğu gibi sorumluluğu öğrencilere yükleyen değil, veriyi, adaleti ve emeği koruyan mekanizmalar kurmakla yükümlüdür.
Bu skandalın üzeri örtülmemeli, sorumlular bir an önce yargı önüne çıkarılmalıdır. Kamusal güvenliğin sağlanmadığı, adaletin işletilmediği bir düzende eğitimden, liyakatten ve eğitim hakkından söz edilemez. Gençlerin çalınan umutlarını geri vermek, bu ülkenin hem hukuki hem de vicdani borcudur.
Eğitim Sen olarak, emeğin, adaletin ve kamusal güvenliğin sesi olmaya; gençlerin geleceğini savunmaya devam edeceğiz.
Eğitim Sen açıklamasının tümünü buradan okuyabilirsiniz.
