Hasan Tan da Melih Bulu gibi iktidara yakın olduğu içi rektörlüğe atanmıştı. Tan da Bulu gibi öğrenci ve akademisyenlerin tepkisi ile karşılaşmıştı. Melih Bulu’nun rektörlüğünün nasıl son bulacağı hala muğlaklığını korusa da Hasan Tan 44 yıl önce ODTÜ bileşenlerinin direnişi ile “ODTÜ’ye rektör olamamıştı”.
SiyasiHaber
Şubat 1977’de Hasan Tan’ın Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne (ODTÜ) rektör olarak atanmasının ardından ODTÜ’den yükselen ‘Hasan Tan ODTÜ’ye rektör olamaz’ sloganı bugün başta Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere birçok üniversitede ‘Kayyum’ rektörlere karşı kullanılıyor. Tan, gerçekten de ODTÜ’de rektörlük yapamadan istifa etmek zorunda kalmıştı. Milliyetçi Cephe hükümetinin ortağı olan Milliyetçi Hareket Partisi’ne yakınlığı ile bilinen ve işkence savunucusu bir akademisyen olan Hasan Tan, bugün okul içerisinde yapılan katliamlarla anılıyor.
Aradan geçen 44 yılın ardından ise bugün Boğaziçi Üniversitesi, AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından atanan AKP’li Melih Bulu’ya karşı direniyor. Boğaziçi direnişinin nasıl son bulacağı hala belirsiz olsa da Boğaziçi direnişi üniversite tarihindeki yerini almış durumdadır.
ODTÜ direnişi, 44 yıl önce yaşanmasına rağmen hem bugünle büyük benzerlikleri olan hem de Boğaziçi direnişine örnek teşkil edebilecek kimi deneyimleri bulundurmaktadır.
Hasan Tan ODTÜ’ye rektör olamaz!
ODTÜ o dönemlerde diğer vakıf üniversitelerinden ayrı, özel bir yasa ile yönetilen bir devlet üniversitesiydi. Özel yasaya göre ODTÜ, Bakanlar Kurulu’nca seçilen mütevelli heyeti tarafından yönetiliyordu. 9 kişiden oluşan bu heyetin 1/3’ü 4 yılda bir yenileniyordu. Bu nedenle heyet aynı anda tamamen değiştirilemiyordu. Ancak 1961 yılında Milli Birlik Komitesi bu yasayı değiştirerek heyetin tümünün aynı anda değiştirilmesini öngören bir madde ekledi. Milliyetçi Cephe (MC) hükümeti bu değişikliğe dayanarak kendisine yakın bir mütevelli heyeti atadı. Heyet Rektör Ilgaz Alyanak’ı görevden aldı ve yerine MHP’ye yakınlığı ile bilinen Hasan Tan’ı atadı.
Hasan Tan, sadece MHP’ye yakınlığı ile değil aynı zamanda Aydınlar Ocağı yönetim kurulu üyesidir. Aydınlar Ocağı, 1996 yılında İstanbul’da gerçekleşen “Milliyetçiler İlmi Semineri” sonrası kurulmuş faşist bir yapılanmadır. Aynı zamanda Tan, İstanbul’da gerçekleşen uluslararası Nöro Psikiyatri kongresinde psikolojinin işkence aracı olarak kullanılmaması gerektiği şeklinde karara imza atmayan üç kişiden de biridir. Yine Tan, profesörlüğü sadece Türkiye’de geçerli olan tek ODTÜ’lü profesördü. Hasan Tan, bu “özellikleri” gözetilerek bilinçli olarak ODTÜ’ye rektör olarak atanmış ve ODTÜ’yü “fethetmeye” gönderilmişti. Öğrenciler, akademisyenler ve üniversite çalışanları yapılan bu atayamaya cevapları netti: Hasan Tan ODTÜ’ye rektör olamaz!
Rektör olarak atanmasının ardından üniversiteye jandarma eşliğinde gelen Tan, öğrencilerin yoğun katılımlı protestosunu jandarma ile bastırmak istemiş ancak öğrenciler bu müdahaleye boykot ile yanıt vermişlerdi. Öğrencilerin, Hasan Tan görevden alınıncaya kadar dersleri boykot edeceklerini ilan etmesinin ardından üniversite yönetiminden istifalar takip etti. Birçok sivil toplum kuruluşunun ODTÜ öğrencileri ve akademisyenlerinin yanında olduğuna dair yayınladıkları bildiri ile direniş hızla toplumsallaştı. Sözcülüğünü Cahit Arf’ın yaptığı ODTÜ Akademik Konsey Üyeleri yaptıkları basın açıklaması ile akademisyenlerin Hasan Tan ile çalışmayacaklarını açıkladılar. Hasan Tan, daha atamanın üzerinden 10 gün geçmişken üniversiteyi yönetemeyeceğini anlayarak üniversiteyi 15 gün kapattığını açıkladı. Jandarma zoru ile öğrenciler kampüsten ve yurtlardan çıkarılmış ancak çok geçmeden Danıştay ODTÜ’nün kapatılma kararını iptal etti. Üniversitenin tüm dekan ve bölüm başkanları istifa ederken, öğretim görevlileri Hasan Tan’ın rektörlüğüne karşı olduklarını ilan ettiler.
Ertuğrul’a Ağıt
Hasına canım hasına/ Haber salın babasına/ ODTÜ'de bir yiğit ölmüş/ Kuşlar dönüyor yaşına
Hasan Tan, rektör atandıktan kısa bir süre sonra işçi statüsünde faşistleri ODTÜ’ye konuşlandırmıştı. Tan’ın üniversiteye soktuğu bu faşistler üniversite içerisinde öğrencilere, akademisyenlere ve işçilere dönük saldırılar gerçekleştireceklerdi. Bu saldırılardan birinde kafeterya işçisi Feramuz Demir katledilecekti. ODTÜ, faşistler ve jandarma tarafından işgal edilmiş, girişlerde jandarma tarafından arama yapılır olmuştu. Jandarma okul içerisinde olmasına rağmen öğrencileri aramak istemiş ve Öğrenci Temsilcileri sözcüsü olan Ertuğrul Kayakaya çıkan tartışmada jandarma tarafından sırtından vurularak öldürülmüştü. Ertuğrul’un ölümünün ardından Hasan Tan 22 Haziran 1977’de istifa ettiğini açıkladı.
ÖTK’nin rolü
Hasan Tan’ın istifası öğrenci, akademisyen ve işçilerin ortak mücadelesi ile kazanılmış olsa da 9 aylık süreçte en önemli yapı Öğrenci Temsilciler Konseyi’ydi. ÖTK, aslında öğrencilerin birçok talebi dile getirmek için kurduğu ODTÜ-Der’in meşruluğunu ortadan kaldırmak için sonradan YÖK’te etkin rol alacak bir akademisyen tarafından önerilmişti. ÖTK’nin kuruluşunun altında yatan fikir ise “Öğrencilerin tümünün oy kullandığı bir sistemde solcuların azınlıkta kalacağıydı.” Kısa süre içinde öğrencilerin etkin olması ile ÖTK öğrencilerin ihtiyaçları için çalışan bir örgütlenme halini aldı. ÖTK, Hasan Tan’ın rektör olarak atanmasının ardından direnişin öğrenci ayağını örgütleyen en önemli yapı haline geldi. ÖTK bu misyonu nedeni ile 12 Eylül darbecileri tarafından kapatıldı.