Biz engelli hakları savunucuları yıllardır söylüyoruz: Engellilik bir kader değil, bir politika meselesidir. Bu olay da kaderin değil; sosyal devletin yokluğunun sonucudur.
Bakım Yükü: Kadının, Yoksulun, Engellinin Sırtında
Genellikle engelli bir çocuğun bakımı, Türkiye’de çoğunlukla kadınlara, yani annelere yüklenir. Devlet sosyal destek vermek yerine “aile bakar” diyerek sorumluluğu evin içine kilitler. Yoksul ailelerde bu yük katlanarak artar. Ekonomik kriz, işsizlik, güvencesizlik ve sosyal yardım mekanizmalarının yetersizliği aileleri yalnızlaştırır.
Bu olayda baba kanser hastasıydı. Yani hem ağır bakım yükü hem de sağlık krizi aynı evin duvarlarına sıkışmıştı. Devlet ise orada yoktu.
Bugün Türkiye’de binlerce aile, engelli bireylerin bakımını tek başına üstlenmiş durumda. Evde bakım parası, kişisel asistanlık hakkı olmadığı için bir lütuf, bir bağış, bir minnet ilişkisi gibi sunuluyor. Oysa bu, temel bir insan hakkıdır.
“Baba kızının hayatına son verdi” değil,
“Devlet bu aileyi yalnız bıraktı” demeliyiz**
Böyle olaylardan sonra hep aynı soruyu soruyoruz: “Nasıl olur?”
Ama asıl soru şudur: “Bu kadar açık bir çöküşün karşısında devlet neden yoktu?”
Çünkü sosyal devlet yıllardır tasfiye edildi.
Çünkü engelli bireyler hâlâ politikaların merkezinde değil.
Çünkü bakım sistemi yok.
Çünkü destek mekanizmaları kağıt üzerinde.
Çünkü engelliler ve aileleri toplumda görünmez kabul ediliyor.Bir baba, kızını öldürmeye karar verdiği ana gelene kadar, o evde kaç gece uykusuz kalındı, kaç defa yardım istendi, kaç kapı çalındı, kaç rapor düzenlendi, kaç kez “sistem” devreye girmedi? İşte bunları konuşmadan hiçbir gerçeğe dokunamayız.
