Atilla Karaelmas Yıl 1998 idi, Milliyet’te “68 Tebessümü” başlıklı bir yazı dizisi hazırlıyordum. 68 Kuşağının hayatta kalan bireyleriyle döneme ilişkin röportajlar yapıyordum. Ama bunlar politik mevzuların epeyce dışında, mizahi öğeler taşıyan yaşanmış anekdotlardı.
İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi DEV-GENÇ sorumlusu Atilla Karaelmas ile bu vesile ile tanışmıştım. Atilla bana 1970’de Kütahya’nın Gediz ilçesinde meydana gelen 7. 6 şiddetindeki depreme ilişkin anılarını aktarmıştı. Karaelmas Jeofizik Bölümü öğrencisidir. Deprem onu hem mesleki olarak ilgilendiriyor, hem de bir devrimci sorumluluğuyla halka el uzatmak için hemen bir şeyler yapma kaygısı öne çıkıyor. Sadece birkaç saat içinde, bir kamyon dolusu ilaç ve tıbbi malzeme ve bir otobüs dolusu DEV-GENÇ’li İstanbul’dan Kütahya’ya doğru yola çıkıyor. Yolda ilerici kaymakamların bulunduğu ilçelerden fırınlar dolusu ekmekleri de alıp Gediz’e varıyorlar. O deprem 6 saniye sürüyor ama 1086 kişinin canını alıyor. Her yan enkaz ve ceset doludur. Askeri birlikler dışında da kurtarma çalışması yapan bîr birim yoktur. DEV-GENÇ’liler erkaz kaldırmaktan cenaze yıkamaya, yemek pişirmekten yaralı tedavi etmeye kadar her işte çalışıyorlar. Kollarında da kalın kırmızı pazıbentler üzerine büyük harflerle DEV-GENÇ yazısı bulunmaktadır. Devrimci gençlik halkı kazanmada propagandanın rolünü de ihmal etmiyor elbette! Aradan iki üç gün geçiyor. Yaralar sarılıp ateşler yakılıyor. Köy meydanlarında Gedizlilerle devrimci gençler kaynaşmış halde sohbet ediyorlar. Gençlerden biri grubun en yaşlısına dönerek “Baba bir İsteğiniz var mı?” diye soruyor. İhtiyar köylü gençlerin yaptıklarından ziyadesiyle hoşnut olduklarını bildirerek “sağ olun evladım, siz de çok yoruldunuz, çok yardımlarınız oldu” dedikten sonra sözlerini bir hayır duasıyla bağlıyor: -Allah Devlet Gençlerine zeval vermesin!!!
Bu hikayeyi yaşarak bana anlatan Atilla Karaelmas, hâlâ gülerek şöyle diyordu: ?Bizim Devrimci kısaltmamız DEV köylüler tarafından devlet olarak okunmuştu, yaptığımız her şey de devlete yazılmıştı. Tabii o sırada oturup biz devlete karşıyız, siz devletin yapmadıklan yüzünden bu hallere düşüyorsunuz gibi şeyler anlatacak durumumuz da yoktu. Bizim puanlarımız iktidardaki Adalet Partisi ve lideri Süleyman Demirel’e yazılmıştı!. . Atilla Karaelmas ile daha sonra yollarımız Lozan Mübadilleri Vakfı’nın Kuzey Yunanistan’a yaptığı yolculuklarda kesişti. Atilla, Sefer Güvenç, Füsun Çetiköz, Müfide Pekin ile birlikte dört kurucusu arasında yer almıştı. Karaelmas bir “mübadil çocuğu” idi. 2003’te İstanbul’dan hareket eden Mübadil otobüsü Selanik’İn kuzeyinde bulunan Grevena’ya girerken eline mikrofonu alan Atilla Karaelmas, ‘Bu otobüsün içindekilerin yarısından fazlası Grevena’nın Kripçe Köyündendir” diyerek ekliyordu: -Ben de dahil! Atilla’nın dedesi Hayrullah Bey 1900’lerİn başında ABD’ye işçi olarak gidiyor. Birkaç yıl çalışıp para biriktirdikten sonra dönüyor. Balkan savaşı, Yunan Muharebesi ardından gelen Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi’den sonra Lozan Antlaşması ile sonuçlanıyor. Atilla’nın ailesi Mübadele kapsamında Eskişehir’e gelip yerleşiyorlar. Aradan epeyce yıl geçiyor. Ailenin gençlerinden biri olan Atilla’nın dayısı Amerikalı bir kıza gönül veriyor. Onu da alıp Eskişehir’e geliyor. Kız da Türkçe yok, ailede de İngilizce. . . Oturup öyle karşılıklı bakışırlarken artık ileri yaşlarında olan Hayrullah Bey, ağır adımlarla salona geliyor. Amerikalı gelinleriyle şakır şakır İngilizce muhabbete başlamıyor mu? ?Dede sen nerede öğrendin bu İngilizceyi? Üçüncü kuşağa mensup gençler o zaman öğreniyorlar dedelerinin bir zamanlar Amerika’da olduğunu! Atilla Karaelmas
İZ TV’de yaptığımız “Politik Baharın Gençleri” belgeseline de katkıda bulunmuştu. 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’ne katılmış, Topkapıttan gelip Cağaloğlu’ndan Eminönü’ne inen yürüyüş kolunun içinde yer almıştı. Kameralarımıza “İşte o gün” demişti: ?İşçi sınıfının nasıl büyük bir güç olduğunu görüp anlamıştık! Atilla Karaelmas hayatının son 15 yılını kanserle mücadeleye adamıştı. Eşi İle birlikte kanserteşhisi konulduğunda hemen teslim olmamıştı. Alternatif tıp alanına dalarak ilaç tekellerinin tepkisini çekmişti. Sonra onlarla mahkemelerde hesaplaşarak pek çoğunu da mahkûm ettirmişti. Bunların hepsini Gediz Depreminde olduğu gibi gülümseyerek yapıyor, ruhuna sinmiş direnişin tebessümünü hiç yitirmiyordu. Atilla Karaelmas’) önceki gün kaybettik. Bugün (26 Temmuz 2014 Cumartesi) Zincirlikuyu Mezarlığı içindeki camiden öğle namazını müteakiben sonsuzluğa uğurlayacağız. Kendi kuşağındaki devrimci arkadaşları gibi mücadeleyi hiç bırakmadı diyeceğiz. Onun ismini ölüm ilanları arasında görenler ise ilk kez acı bir tebessümle onu anarak “Atilla Karaelmas” diyecekler: Bir DEV-Genç’li daha. . !
Kaynak: Birgün Gazetesi