Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Öğrencileri ve Mezunları Dayanışma Grubu öğretim üyelerinin KHK’lerle ve baskılarla üniversiteden koparılmasını protesto eden ve kadın çalışmaları programının mutlaka devam edeceğini vurgulayan bir açıklama yaptı.
Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Öğrencileri ve Mezunları Dayanışma Grubu, bölümün hocalarının KHK’lerle ihraç edilerek veya emekliliğe zorlanarak üniversitenin dışına çıkarıldığını, ardından da 10 Şubat’ta polis tarafından bir Kadın Çalışmaları öğrencisinin darp edilip Doç. Dr. Emel Memiş’in gözaltına alındığını belirtti. Açıklamada, “Yaşanan tüm bu hukuksuzlukların sorumlusu olan Erkan İbiş’i istifaya davet ediyoruz” dendi.
Dayanışma Grubu’nun açıklamasında şu sözlere yer verildi: “Birbirine bu kadar benzemez, bu kadar çeşitli bir grup öğrenci olarak ancak feminist düşünce ve bilginin zenginliğiyle bir araya gelebilirdik. Bizler bu bölümde hiyerarşisiz yan yana durmayı, birlikte üretmeyi ve dayanışmayı deneyimledik. Ne olursa olsun bu zenginliğimizi ve güzelliğimizi yok edemeyecekler! Bizi hocalarımızdan, arkadaşlarımızdan, kampüsümüzden koparamayacaklar! Hocalarımızın ve arkadaşlarımızın geri döneceklerine inanıyor, geri dönmeleri için mücadele etmeye devam ediyoruz!”
Dayanışma Grubu açıklamanın çeşitli dillere çevirisini yapıyor.
Açıklamanın Türkçe ve İngilizce metinlerinin tamamı şöyle:
Bizler Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Öğrencileri ve Mezunları Dayanışma Grubu olarak, hocalarımızın hukuk dışı ve haksız bir şekilde akademiden uzaklaştırılmalarını kabul etmiyoruz!
1996 yılından beri lisansüstü eğitim veren, yirmi yıldan fazladır feminist bilgi üretimine, düşünce ve eyleme biçimlerine katkıda bulunan Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Programı’nda yolu kesişen bizlerin, bilimsel düşüncenin ve ifade özgürlüğünün büyük bir kuşatma altına alındığı bu dönemde sessiz kalması düşünülemezdi.
Düşünülemezdi, çünkü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Funda Şenol Cantek hocamız 686 sayılı son KHK ile, hocalarımızdan Prof. Dr. Betül Yarar ise 672 sayılı KHK ile ihraç edildi. Funda hoca ve Betül hoca gibi barış akademisyeni olan Prof. Dr. Alev Özkazanç ve Prof. Dr. Gülay Toksöz hocalarımız ise yaşanan sürecin dayatmaları sonucunda emeklilik kararı vermek zorunda kaldılar. Akademik özgürlüğün, özgür düşüncenin Cebeci Kampüsü’nü abluka altına alan polislerin postallarıyla çiğnendiği 10.02.2017 günü; Kadın Çalışmaları öğrencisi Maryam Ostadi darp edildi ve hem arkadaşımız hem de hocalarımızdan Doç. Dr. Emel Memiş gözaltına alındılar. Kamu görevlisi birçok Kadın Çalışmaları öğrencisi ve mezunu, tıpkı hocalarımız gibi yalnızca barışı, demokrasiyi ve eşitliği savunduğu için tamamen hukuk dışı bir biçimde işlerinden edildiler. Hem Ankara Üniversitesi’nin diğer bölümlerinde, hem de diğer üniversitelerde benzer süreçler yaşandı ve onlarca akademisyen KHK’lar yoluyla üniversiteden koparıldı.
Aslında bu yaşananlar, Rektör Erkan İbiş’in yöneticiliği ile başlayan bir süreç. Bu süreçte barışı ve şiddetsizliği savunan hocalarımız suçlu ilan edilip ceza ve soruşturmalara maruz bırakıldılar. Toplumsal cinsiyet çalışmalarını “sapıklık” olarak gören Akit, Vahdet gibi tetikçi gazetelerce hedef gösterilirken, yönetimin tavrı seyirci kalmak ve başvuran yüzlerce öğrenciye rağmen kontenjanları kısıtlamak oldu. Yaşam alanlarımızı sürekli daraltmaya çalışan Erkan İbiş, öğrendik ki ihraçlardan da sorumludur! Yaşanan tüm bu hukuksuzlukların sorumlusu olan Erkan İbiş’i istifaya davet ediyoruz!
KHK’lar; ihraçlar ve zorunlu emeklilikler, açılmayacak dersler, danışmansız kalan öğrenciler, bitirilmesi engellenen tezler, yöneticisiz kalan bir anabilim dalı demek. Aynı zamanda, toplumsal cinsiyet eşitliğini, barışı, demokrasi ve ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunan akademisyenlerin, bu değerleri biz öğrencileriyle paylaşmasının ve çoğaltmasının engellenmeye çalışılması demek. Eşit ve özgür bir dünya hayalinin, bu hayale koşan düşüncenin zapturapt altına alınmaya çalışılması demek. Gözaltıların, baskı ve şiddetin, korkunun ve acının; barışı, yaşamın güçlerini ve güzelliklerini elimizden almaya çalışması demek. KHK’lar; işsizlik, güvencesizlik, kamusal tüm haklardan soyunmuş bir hayata mahkûm edilmek demek.
Bizler birbirinden çok farklı deneyimlerimizle Kadın Çalışmaları Programı’nda buluştuk. Birbirine bu kadar benzemez, bu kadar çeşitli bir grup öğrenci olarak ancak feminist düşünce ve bilginin zenginliğiyle bir araya gelebilirdik. Bizler bu bölümde hiyerarşisiz yan yana durmayı, birlikte üretmeyi ve dayanışmayı deneyimledik. Ne olursa olsun bu zenginliğimizi ve güzelliğimizi yok edemeyecekler! Bizi hocalarımızdan, arkadaşlarımızdan, kampüsümüzden koparamayacaklar! Hocalarımızın ve arkadaşlarımızın geri döneceklerine inanıyor, geri dönmeleri için mücadele etmeye devam ediyoruz!
Türkiye’de feminizmle bir şekilde yolu kesişen akademisyenler, aktivistler, emekçiler, sanatçılar ve daha sayamadığımız kadar çok farklı gruptan insanı bir araya getiren, birlikte üretmeye teşvik eden Kadın Çalışmaları Programı sanmayın ki belirli bir mekâna ihtiyaç duyar! Kadın Çalışmaları Programı öğrencisi olmak yalnızca akademik bir alanda üretmek değil; gündelik yaşam deneyimlerinin, sokağın ve hayatın bilgisini de üretmek ve oradan öğrenmek demek. Bilgi bulaşır! Hayat bulaşır! Bizler her yerdeyiz!
Anabilim Dalı başkanımız Funda Şenol Cantek’in dediği gibi, “Akademi bizimle birlikte sokağa yayıldı. Bu da onlara dert olsun!”
English text:
As the students and alumni of Ankara University Women’s Studies Solidarity Group, we do not accept the unlawful and unfair expulsion of our professors from the academy!
As the students and alumni of Ankara University, Women’s Studies Program, which has been offering graduate courses since 1996 and contributing to the feminist theory and action for more than 20 years, we could not remain silent in such a period of siege against scientific thought and freedom of expression.
We could not remain silent as our professor and Head of the Department of Women’s Studies, Prof. Funda Şenol Cantek has been expelled with an unlawful State of Emergency Decree on February 7, Decree 686 which was recently announced. Our professor Betül Yarar had already been expelled with Decree 672,a similar decree in September. Moreover, our professors Alev Özkazanç and Gülay Toksöz, who took part in the Academics for Peace group like Funda Cantek and Betül Yarar did, were forced to take retirement due to the austere conditions of academia in Turkey. On the 10th of February, when academic freedom and freedom of thought were smashed under the boots of the police forces raiding the Cebeci Campus of Ankara University, a fellow student Maryam Ostadi was subjected to police violence and was taken into custody along with our friend and our professor Assoc. Prof. Emel Memiş. Many public officials who are among the students and alumni of the Women’s Studies Program were expelled from their offices illegitimately just because they defended peace, democracy and equality just like many other professors. Hundreds of academics at Ankara University and other universities were expelled by State of Emergency Decrees since September 2016. Both at Ankara University and the other universities, similar events took place, and many academics have been taken away from universities by the mentioned series of Decrees.
In fact, we know that Rector Erkan İbiş and his administration is directly responsible with this process at Ankara University! During this period, our professors who advocate peace and non-violence were criminalized and subjected to investigation. When they became targets of the hate rhetoric of the pro-government newspapers such as Akit and Vahdet, which declared that gender studies is an institution of “heresy” and “perversion”, the university administration has not only remained passive despite hundreds of complaints, but also imposed limits to the number of acceptances to graduate programs. We recently learned that Erkan İbiş, who has been restraining academic freedom and restricting our living spaces at the campuses, is also responsible for the unlawful expulsions! We ask Erkan İbiş, who is responsible for all the injustice, to resign!
Decrees mean obligatory retirements, courses that will not be opened, students without supervisors, dissertations that are hindered, and a department without a head administrator. Furthermore, they mean that the academics who defend gender equality, peace, democracy and freedom of expression are being discouraged from strengthening these values and sharing them with their students with this purpose. Decrees mean unemployment, precarity, and a life that is deprived of all public rights. They mean the repression of the dream of an equal and free world, and smothering of thoughts that go after this dream. They also mean that police brutality and arrests will end the peace, beauty, and the spirit of life by the use of custody, oppression, violence, fear and sorrow.
We came together in the Women’s Studies Program with our different experiences. As a group of students with different backgrounds, it was only the wisdom and diversity of the idea of feminism that brought us together under Ankara University Women’s Studies Program. We experienced standing side to side without any hierarchy: producing together and acting with solidarity in this department. No matter what happens, they will never be able to destroy our diversity and beauty! They will never be able to break us apart from our teachers, friends, and our campus! We believe that our professors and friends will return, we will struggle for their return!
No one should think that the Women’s Studies Program, which has brought academics, activists, workers, artists and people from other various groups together under the umbrella of feminism in Turkey, and which has encouraged them to produce together, does need a stationary address! Being a student at the Women Studies Program does not mean to produce in an ivory tower, it actually means producing the knowledge of everyday experiences, the knowledge of street and life, and to learn from life outside the academy as well. Knowledge spreads! Life spreads! We are everywhere!
As Funda Şenol Cantek, the Head of our Department, has recently stated: “Academy has spread into the streets. And this will be a thorn in their side!”