Berkin Elvan’ın birinci ölüm yıldönümü 11 Mart’ta… Berkin’in ölüm yıldönümü yaklaşırken Anne Gülsüm Elvan ile Baba Sami Elvan, Cumhuriyet Gazetesi’nden Erk Acarer’e konuştu.
Babası Sami Elvan anlatıyor:
“Belki yüzümüz gülüyor ama… Hayatımızda hiçbir şey değişmedi. 9 ay, doktorların ağzından çıkacak bir sözü beklemiştik. Evimiz hastaneydi. Postalarımız bile oraya geliyordu. Çocuğumuzun yarası çok ağırdı. Olmadı işte! Vurulduğu gün olan 16 Haziran 2013’ten beri hayatımız bir dram içinde geçiyor.”
Sami Elvan, “Oğlumuz bir, biz birden çok kere öldük” diye sürdürüyor. Söz, saklanan katillere geliyor:
“Oğlumuzun hayatını çaldılar, bizim ise umutlarımızı. Onu nasıl katlettikleri aşikâr. Benim çocuğumu duvar dibine saklanarak, pusu kurarak, nişan alarak öldürdüler. Katillerin hangi güçler tarafından saklandığını bildiğimiz için hem dönemin valisi hem de emniyet müdürü hakkında suç duyurusunda bulunduk. Katiller, hâlâ görev başındalar. Bizim asıl katilimiz ise bellidir. Türkiye’nin en üst makamında oturuyor. Kendi geleceğinden korktuğu için maşalarını saklamaya devam ediyor. Ama bu devran günün birinde dönecek. Bu ülkenin kaderi değişecek!”
Baba Elvan, yeni güvenlik paketini de “Yeni Berkin’lerin ölümüne davetiye çıkarmak” sözleriyle değerlendiriyor: “Bu yasa, muktedirin kendini koruma çabası. AKP vekilleri içinde bile yasayı içlerine sindiremeyenler var. Ama ilkokul çocukları gibi parmak kaldırıyorlar, hepsini kınıyorum.”
Ailenin hâlâ göz hapsinde tutulduğunu aktaran Sami Elvan, “Telefonlarımızın dinlendiğini de biliyoruz. Kimseden korkumuz yok. Çünkü hiçbir zaman ‘başkaları gibi’ gayri resmi işlerimiz olmadı. Kimseye haksızlık etmedik. Hırsızlık yapmadık. İncitmedik, ayrıştırmadık” dedi.
Baba Elvan, Berkin’in ölüm yıldönümü olan 11 Mart yaklaşırken, 7 Mart Cumartesi günü düzenlenecek anma öncesinde de önemli bir çağrı yapıyor: “En değer verdiğimiz şey özgürlük ve vicdan. Aslında bu ülkenin aydınlık yüzleri daha çok. İnsanların cezaevlerinde işkence görmesini ve sokakta darp edilmesini önlemek adına bir araya gelelim. Kürt, Türk, Alevi, Sünni diye bir ayrım istemiyoruz. Çok bölündük, aynı siyasi çatılarda değilse bile aynı fikirler üzerinde ve vicdan temelinde birleşelim. İstisnalar hariç, bugün Doğu’da ve Güneydoğu’da ölen Kürt çocuklarının adlarını bile duymuyoruz. 12 yaşındaki bir çocuğun, Nihat Kazanhan’ın ne suçu vardı? Sırf sokağa çıktı diye, bir çocuğun kafasına nasıl kurşun sıkabilirsiniz? Vicdanınız nasıl elveriyor? Artık bu coğrafyanın hiçbir yerinde çocuk ölümü istemiyoruz. Tahammülümüz kalmadı.”
‘Çocukları örnek alsanız yeter’
Anne Gülsüm Elvan ise, iki cümleyle yeni bir hayat önerisi sunuyor: “Benim oğlum güneşe gitti. Bizi yaralayanlar, öldürenler, toplumu kutuplaştıranlar çocuklara baksalar yeter. Alevi’si, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i evinden çıkar, dönene kadar, okulda ve sokakta bir olur. ‘Birbirlerine sen kimsin’ diye sormazlar. Ayrımcılık yoktur. Birbirlerinden çalmayı, birbirlerine zarar vermeyi düşünmezler. Çocuklar mesaj verir. ‘Hiçbir şey yapamıyorsanız, çocukları örnek alın diyeceğim’ ama…”