Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi Basel Kadın Meclisi ve SKB’nin çağrısıyla Basel’de bir araya gelen kadınlar, LGBTİ+lar ve kadın kurumları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gece yarısı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını protesto etti, “İstanbul Sözleşmesi Bizim, Vazgeçmiyoruz!” dedi.
Basel Marktplatz’da AKP iktidarının 1 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararını protesto etmek üzere buluşan kadınlar ve LGBTİ+’lar “İstanbul Sözleşmesi bizim vazgeçmiyoruz” dedi. Eyleme SYKP Basel Kadın Meclisi, Mizgin Kadın Meclisi, BastA!, SKB, Yeni Kadın, Basel Alevi Kültür Derneği’nden kadınlar ve LGBTİ+lar katıldı.
BastA! Partisi Genel Sekreteri Franziska Stier’e Uluslararası bir anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi’nden 1 Temmuz’da çıkılacak olmasını kadınların kazanımlarına yönelik bir saldırı olarak kabul ettiklerini belirterek, Türkiye’de hakları için mücadele eden kadınların yanlarında olduklarını söyledi.
SKB Sözcüsü Gülderen Sevim ise AKP-MHP faşizminin toplumun her kesimine olduğu gibi kadınlara da saldırdığını, siyasal iktidarın İstanbul Sözleşme’sinden çekilmesinin gerekçesi olarak ise sözleşmenin aile birliğini bozduğunu ve LGBTİ+ olmaya özendirdiğini gösterdiğini vurguladı. Bu yaklaşımı kabul etmediklerini belirten Sevim 1 Temmuz günü Türkiye ve Kürdistan’daki kadınlarla birlikte sokaklarda olacaklarını belirtti.
Kocasının kendisini öldürme girişimine karşı öz savunma yaparak kocasını öldüren ve sonrasında 4 yıllık cezaevinin ardından İsviçre’ye politik iltica yapan Yasemin Çakal da yaşadıkları üzerinden İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasının önemine dikkat çekti.
SYKP Basel Kadın Meclisi adına konuşmasını Almanca olarak yapan Olga Kasman ise İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların uluslararası mücadelesinin bir kazanımı olduğunu ve Erdoğan’ın bir gecede kafasına göre bu kazanımlardan vazgeçme kararı veremeyeceğini ifade etti.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının kadınlara ve LGBTİ+lara yönelik şiddetin daha fazla önünü açacağını vurgulayan Kasman, erkek şiddetinin bu kadar yükseldiği bir süreçte bu kararı vermenin kadın ve LGBTİ+ düşmanlığı anlamına geldiğini söyledi.