Ülkede bitmeyen, bitecek gibi de görünmeyen “iş cinayetleri”nden birisi Balıkesir’de yaşandı, hatırlayacağınız üzere.
Yeni yıla girmeye günler kala, 24 Aralık’ta, Balıkesir merkezdeki Karesi ilçesinde faaliyet gösteren mühimmat üretim tesisindeki patlamada 8’i kadın 11 kişi yaşamını yitirdi.
Kolayca tahmin edileceği üzere, yaşamını yitirenler ekmek parası peşinde koşan emekçilerdi. Tıpkı daha önceki iş cinayetlerinde olduğu gibi.
Faciada yaşamlarını yitirenlerden Muhammet Ergin, Seçil Çapa, Seda Akın, Tuğba Demir, Elif Özgür, Tuba Sert, Müberra Sönmez, Selin Karanlıkoğlu, Çetin Karamüftüoğlu ve Enes Kırmızı, fabrikanın “boxer kapsül 1” isimli biriminde işçiydi. Özlem Özçakır ise, tesiste kimya mühendisi olarak çalışıyordu.
Kavaklı mahallesinde ZSR Patlayıcı A.Ş.’ye ait tesiste 24 aralık sabahı işbaşı yapan personel mesainin henüz başındayken yaşanan faciadan elbette habersizdi.
Aslına bakarsanız “habersiz” demek tam gerçeği yansıtmıyor. Faciadan sonra başlatılan adli soruşturmaya bakıldığında, çalışanların tesisteki eksikliklerin ve yetersizliklerin farkında oldukları, ancak ellerinden fazlaca bir şey gelmediği anlaşılıyor.
Tanıklar, facia öncesini anlatıyor
Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmanın ardından hazırlanan iddianamenin satır aralarında yaklaşmakta olan facianın tablosunu görmek mümkün.
Birkaç bilgi aktarmak gerekecek iddianameden:
“(…) Boxer kapsül 1 isimli birimde çalışan ve patlamadan yaralı olarak kurtulan Sedef Örs, Hamide Irgali ve Asuman Kara’nın alınan ifadelerinde olay günü rutin mesailerine başladıklarını, herhangi bir olumsuz durum ile karşılaşmadıklarını, bir anda kendilerini moloz yığınları içerisinde bulduklarını, iş yerinde bulunan makinelerden sadece ebat kontrol makinesinin patlamadan 3-4 gün önce sigortasının atması nedeniyle teknik birimde çalışan görevlinin gelerek bu sigortayı değiştirdiğini ve sorunun çözüldüğünü, bunun dışında kağıt makinesinin hamurun nem oranı nedeniyle sorun çıkarması üzerine usta baslarının bu makinenin pançlarını temizlemek ya da değiştirmek suretiyle sorunu giderdiklerini, iş yerinde üretimin tamamlanarak iş yeri içerisine depolanan kapsüllerin başka bir yere taşınması konusunda birim yöneticisi olan müteveffa Özlem Özçakır’ın üst amirlerine talepte bulunduğunu ancak herhangi bir netice alamadığını beyan ettikleri (…)”
Buradan anlaşılan, tesisin kimya mühendisi, sürecin farkındaydı. Bu nedenle üretimi tamamlanan mühimmatın başka bir yere taşınmasını istedi, ancak “yukarısı” bu talebi dikkate almadı.
Kimyager uyardı, üstler dinlemedi
Kaldı ki, Kimyager Özçakır’ın, konuyla ilgili kurum içi yazışmaları da dosyanın ekinde mevcut.
Devam ediyorum:
“(…) İş yerinde çalışan diğer vardiya görevlileri olan tanıklar Sefai Akkın ve Süleyman Eroğlu’nun kollukta alınan ifadelerinde fazla miktarda ürün depolandığını, müteveffa Özlem Özçakır’ın bu hususu üst amirlerine bildirdiğini ancak netice alamadığını beyan ettikleri,
Yine tanık Şükran Şenlioğlu’nun alınan ifadesinde üretimde kullanılan kimyasallar ile kapsül stoğunun fazla olduğunu beyan ettiği, (…) ”
Bizzat tanıkların ifadelerinde, facianın “ben geliyorum” mesajını zamanında verdiği ama “üstlerin” bu mesajı almamakta direnerek faciaya zemin sağladığı bulgusu yer aldı.
İddianameye göre; savcılık, “olay sonrasında fazla miktarda patlayıcı maddenin üretim biriminden tahliye edildiğinin görülmesinin, güvenlik kamera kayıtlarından da patlamanın meydana geldiği noktaya denk gelen yerde fazla miktarda üretimi tamamlanmış ürünlerin bulunduğunun görülmesinin, tanık beyanlarını doğrular mahiyette olduğu ve bu miktarlarda tamamlanmış ürünün üretim biriminde depolanmasının meydana gelen patlamanın tesirini arttırdığına delalet ettiği” tespitini yaptı.

Patronlar dosyada yok!
Peki yine iddianameye göre; facianın sorumluları kimler?
ZSR Patlayıcı A.Ş. adlı firmanın boxer kapsül 1 biriminden sorumlu şirket müdür vekili yani Operasyon Direktörü Cem Yılmaz, Patlayıcı Mesul Müdürü Serkan Bozoğlu, Mühimmat Üretim Müdürü Murad Bayraktar ve İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü Hulusi Yağız Oboumarsa.
Görüleceği üzere, 11 kişinin yaşamını yitirdiği, yaralıların olduğu ve tesisin dört sorumlusunun tutuklandığı adli dosyada kim / kimler eksik sizce?
Bildiniz, evet işveren dosyada yok!
Savcılığın hazırladığı iddianameye göre, facianın tek sorumlusu tesiste görevi bulunan profesyoneller!
İşverenin hiçbir günahı yok, her zamanki gibi.
Gazeteci Bahadır Özgür, faciadan sonra tesisin sahibi firmayla ilgili şu bilgileri kamuoyuna duyurdu:
“Balıkesir’de 12 işçinin yaşamını yitirdiği patlayıcı fabrikası, Yavaşçalar Av ve Spor Malzemeleri’ne aitti. 2016’da sahibi FETÖ’den tutuklandı. TMSF şirkete el koydu. 2017’de Sarsılmaz Mühimmat, TMSF ihalesinde şirketi satın aldı. 2018’de Zirve Holding ve Senta Madencilik ortak oldu. Adı ZSR olarak değişti.
Zirve Holding, Kalyon Grubu’nun. Senta ise, inşaatçı Zafer Topaloğlu’na ait. Toya Grup’un sahibi. Erdoğan, 2020’de nikah törenine katılmıştı. Ayrıca Erdoğan’ın futbol oynadığı Esenler Erokspor’un da başkanı Topaloğlu.
Rekabet Kurulu’nun kararına göre; Nisan 2024’te, ZSR’nin belli orandaki hissesi Topalipo A.S.’ye devredildi. Slovakya’da kurulmuş bir savunma sanayii şirketi. Slovakya’daki şirket de özellikle Ukrayna’ya yoğun mühimmat satan Çekya’daki Defence Export A.S.’ye bağlı.”
Facianın ihalesi, dört profesyonele kalmış durumda.
Mağdur avukatından yaşananların analizi
Bayramda Büyüteç’e konu edeceğim ikinci dosya Balıkesir’deki bu facia dosyasıydı.
Yaşanan yoğun siyasi gelişmelerin gölgesinde kalmaması ve mağdurların seslerini duyurmalarına araç olabilmek amacıyla bayramdaki iki Büyüteç’i Amasra ile Balıkesir dosyalarına ayırdım.
Balıkesir faciasının 21 Mart’ta ilk duruşması gerçekleşti.
Mağdur ailelerinin avukatlarından Diren Yeşil ile dosyayı görüştüm. Yeşil’in dosyadaki eksiklikler ve aksaklıklar çerçevesinde anlattıklarının özeti şöyle:
“ * Savcılık soruşturması sonucunda dava, “bilinçli taksirle adam öldürmek” iddiasıyla açıldı. Oysa biz; “olası kastla adam öldürmek” iddiasıyla dava açılması görüşündeyiz. Yaşananlarda ‘bilinebilir tehlike’ var. Önlem alınmalıydı (Olası kast ile bilinçli taksir arasındaki farkı bir önceki Amasra dosyasında aktardım. Meraklısı için linki bıraktım).
* Patlamanın olduğu birime bölüm müdürü atanmıyor. Özlem Özçakır, bölüm sorumlusu olarak vefat etti. Oysa, diğer tüm birimlerde bölüm müdürü var. Bu birimde yok.
* Kurumdaki görev dağılımı flu. Net değil.
* Tazminat olayları başladı. Tanıklar sustu, telefonlara yanıt vermiyorlar. Balıkesir’e gidip
* Dosyadaki sanıklardan birisinin Jandarma’daki ifadesinin alımı sırasında bulunan bir meslektaşımız daha sonra 5 ailedeki 9-10 kişinin vekaletini aldı. Dosyaya ‘şikâyetten vazgeçme’ dilekçeleri sundu. Ailelerden birisinin önceki avukatı, bu durumdan haberdar değildi. Haberdar olunca dosyadan çekildi.
* Aralıkta olay oldu. Böyle zor bir dosyanın iki aya yakın sürede tamamlanıp dava açılması dikkat çekici.
* Şüpheli sıfatıyla ifadesi alınması gerekirken ifadeleri alınmayanlar var. Şirket sahiplerinin ifadeleri alınmadı.
* İlk duruşma için sadece bir ay süre verildi, hazırlık için. Bu, yeterli süre değil.”
* * *
Hem Amasra’daki maden faciasında hem de Balıkesir’de mühimmat fabrikasındaki patlamadan sonra yaşananlar, özellikle soruşturma ve yargılama aşamasındaki gelişmeler, iş cinayetlerinin önlenmesi yerine sorumluların kurtarılmasını sağlamak amacıyla hazırlanan yol haritalarını işaret ediyor maalesef.
Hele bir de İliç’teki facianın sonrası var ki, ayrı yazı konusu olacak cinsten.