Barış İçin Akademisyenler grubunun, ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisine Bağzı Üniversiteliler’den de destek geldi. Change.org’da başlatılan imza kampanyasına şu ana dek 30 binden fazla öğrenci imza attı.
Bağzı Üniversiteliler, Change.org'ta başlatılan imza kampanyasının ardından, Ankara'da basın açıklaması yaptı.
Bağzı Üniversiteliler'in okuduğu basın açıklaması şöyle:
Barış için akademisyenler insiyatifinde yer alan akademisyenlerin ve araştırmacılarının öğrencileri olarak bizler de bu suça ortak olmayacağız! Devlet hendekleri bahane gösterip sivillerin ölmesine göz yummaya devam ediyor. Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de haftaları bulan sokağa çıkma yasaklarıyla ilçeler adeta birer cezaevine dönüşüyor. Bölge halkı evlerinden göç etmeye zorlanıyor. Hayatın nerdeyse durma noktasına geldiği bölgede insanlar aç ve susuz kalıyor. Çatışmalar arasında kalan sivil halk hiçbir sağlık hizmetinden yararlanamıyor resmen ölüme terk ediliyor. Sokağa çıkma yasakları sebebiyle yaklaşık olarak 360 bin öğrencinin eğitim hakkı engellenmiş durumda. Ülkenin bir yarısında çocuk olmanız, okula gitmeniz yasaklanıyor. Diğer yarısında ise çocuklar ölmesin demek linç edilmeniz için yeterli oluyor. Masum insanlar katledilmeye devam ediyor.
Böyle bir süreçten geçtiğimiz şu günlerde barış talebini dillendiren ve barış ortamının yeniden sağlanması için görev almak için gönüllü olan 1228 akademisyen cumhurbaşkanı tarafından ‘’Akademisyen müsveddeleri” yandaş medya tarafından ise ‘’terör destekçisi’’, ‘’PKK ortakçısı’’ ifadeleri ile hedef gösteriliyor.
Üniversitelerin tepesinde iktidarın sopası olarak dikilen YÖK cumhurbaşkanının emrini hemen yerine getirmek için bir bildiri yayınlıyor. İmzacı olan akademisyenlerimiz hakkında gerekli ‘’hukuki’’ işlemin yapılacağını söylüyor. Kısa bir zamanda hocalarımız hakkında soruşturmalar açılıyor, görevden uzaklaştırma kararları ardısıra geliyor. 12 Eylül darbesinden sonra kurulan YÖK tarihi misyonunu yerine getirerek üniversitelerde bizleri sistemin karşısında nasıl diz çöktürmeye çalışıyorsa aynı şekilde hocalarımızı da muktedirin karşısında diz çökmeye zorluyor. Üniversiteler akademik özgürlüğün ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmadığı alanlardır. Bunun sağlanması içinse akademisyenlerin sınıfta, kampüste, sokakta kendilerini sınırlamadan ifade etmeleri gerekir ki biz öğrenciler de düşüncelerimizi açıkça ifade edebilelim haklarımızı savunabilelim. Akademisyenler muktedirlerin baskısı altında kalmadan düşüncelerini özgürce ifade edebilmelilerdir. Uzun süreden beri üniversiteler baskı altına alınmaya çalışılmış, ODTÜ ve Hacettepe de öğrenciler ve akademisyenler teşhir edilmiş üniversitelerin itibarları zedelenmiştir. Bir öğrencinin düşüncelerinden dolayı şikayet ettiği iddiası ile gözaltına alınan ve ofisi polisler tarafından alt üst edilen akademisyenle kendini hissettiren bu durum ‘’Barış için Akademisyenler inisiyatifi’’nde yer alan hocalarımıza yapılan saldırılarla zirve yapmıştır. Hatta ‘’Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmekten’’ hükümlü mafya bozuntusu Sedat Peker “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızda duş alacağız.” ifadeleriyle hocalarımızı açıktan tehdit etmiştir. Barış söylemini yükselten , ülkenin en yakıcı gündemine dikkat çeken akademisyenlerimiz ‘’terörist’’ olmakla suçlanırken savaş çığırtkanlığı yapan halkları birbirine düşman kılan söylemlerde bulunan ve barış isteyen akademisyenlere tehditler savuranlar göz ardı edilmiştir.
Akan kana, masumların katledilmesine, çocukların ölmesine sessiz kalmamak suç değildir. Asıl suç masum insanların katledilmesidir ve bu katliamlara sessiz kalmaktır. Asıl suçlu bu savaşın sorumlularıdır.
Savaşa, yaşanan katliama karşı ses çıkaran öğretmenlerin öğrencileri olarak , onlardan öğrendiğimiz cüretle haykırıyoruz. Öğretmenlerimiz yalnız değildir. Onlara yönelen bütün baskılama politikalarına karşı beraber direneceğiz. Herkesi öğretmenlerimizin yanında olmaya davet ediyoruz.
Bizler de öğrencileriniz olarak diyoruz ki
‘’Sonuna kadar yanınızdayız Hocam’’