İsa Artar yazdı: “Halk Avrupa Birliği üyeliğine inanmıyor. İktisadi Kalkınma Vakfı’nın 2017’de yaptığı ankete göre Türkiyeliler 78.9 oranında Avrupa Birliğini desteklerken, aynı zamanda yüzde 68.8 AB üyeliğine inanmıyor. Yani Türkiyeliler Avrupa Birliği üyeliğine sıcak bakarken, Avrupa Birliği üyeliğinin gerçeklikten uzak olduğunu düşünüyor.”
7 Mayıs 1995 tarihinde Hürriyet gazetesi manşetten dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in şu sözünü verdi: “En Geç 98’de Avrupa Birliği’ne tam üyeyiz”. Oysaki tam üyelik müzakereleri ilk olarak 2004 yılında başladı. Eğer Tansu Çiller’in tahmini tutsaydı, bugün Türkiyeliler de Avrupa Parlamentosu seçimleri için oy veriyor, Türkiye’de yerel seçimlerin yanı sıra Avrupa Parlamentosu seçimleri için partiler kampanya yapıyor olacaktı.
Bugün geldiğimiz noktada ne Türkiyelilerin, ne de Avrupa’nın gündeminde Türkiye’nin tam üyeliği var. 2019 Mart ayı itibariyle Türkiye Rapörtörü Kati Piri tarafından hazırlanan raporla Türkiye’nin tam üyelik müzakerelerinin durdurulması Avrupa Parlamentosu’nda yapılan oylamayla kabul edildi. Şimdi karar Avrupa Konseyi’ne kalıyor.
Sekteye uğrayan görüşmeler, bu öneri ile durabilir. 2011’de Türkiye’de Avrupa Birliği Bakanlığı kurulmuş, Darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL süreciyle birlikte 9 Temmuz 2018’de yayınlanan 703 numaralı Kanun Hükmünde Kararname ile Bakanlığın görevleri Dışişleri Bakanlığı’na devredilmişti.
Türkiye’nin son dönem siyasi gündemi hızlı akarken, Avrupa Birliği 26 Mayıs’ta yapılacak yeni parlamento seçimlerinin sonucunu bekliyor. Lakin Türkiye’de yaşayanlar için Avrupa Birliği üyeliği artık bir gündem bile değil.
Peki üyelik hakkında Avrupa’daki Türkiyeliler ne düşünüyor?
Görkem Erdem, 25 yaşında. Yüksek lisans öğrencisi, yaklaşık 2.5 yıldır Berlin’de yaşıyor. Avrupa Birliği’nin en büyük avantajının serbest dolaşım hakkı olduğunu ifade eden Görkem, özellikle Türkiye’nin önündeki en büyük engelin vize olduğunu söylüyor. Kendisi Türkiye’nin yakın bir zamanda AB’ye girebileceğine dair bir umut beslemiyor. “İnsan hakları açısından Avrupa Birliği Türkiye’den çok daha önde” diye açıklıyor bunu. Görkem AB’ye Türkiye’nin girmesiyle ilgili de kaygıları olduğunu ifade ediyor ancak yine de AB’ye girmeyi destekliyor.
“Er ya da geç Türkiye AB’ye girecektir”
Bir de Avrupa vatandaşı olan Türkiyeli göçmenler var. Saniye Açıkel bunlardan biri. Kürt-Alevi kökenli olan Saniye 15 yaşındayken Almanya’ya göç etmiş, şimdi 53 yaşında, 1993’ten itibaren EU vatandaşı. O da Berlin’de yaşıyor.
Eğitim Bilimleri mezunu olan Saniye, Berlin’de bir aile merkezini yönetiyor ve danışma hizmeti sunuyor. Saniye karamsar değil, Türkiye’nin er ya da geç Avrupa Birliği’ne gireceğine inanıyor. Aynı zamanda bu süreci destekliyor ve ekliyor: “Türkiye’de bazı şeylerin değişmesi şart”
Açıkel, Avrupa Birliği’nin varlığından çok memnun. “Bu sayede ortak bir kültür oluştu Avrupa’da” diyen Açıkel, “Yerel kültürler de var ve onlar varlığını korumaya devam ediyor ancak bir Avrupa Kültürü oluştu ve insanlar daha çok yan yana geliyorlar.” ifadelerini kullanıyor. Saniye Avrupa Birliği’nin artan sağ popülist dalgayla dağılacağına inanmıyor ve Avrupa’da demokratik ilkeleri savunanların sayısının sağ popülistlerden fazla olduğunu belirtiyor.
Saniye daha önce hiçbir Avrupa Parlamentosu seçiminde oy vermemiş. Siyasetle ilgilenen bir insan olmasına rağmen oy vermemesini yeteri kadar propaganda yapılmamasına bağlıyor. Partilerin AP seçimlerini yeteri kadar gündemleştirmediğini ve gün akışı içinde bunun unutulduğunu belirtiyor. Ancak bu seçimde ilk kez oy vermeyi düşünüyor.
Avrupa Parlamentosu’nun 2014 yılında yapılan son seçimlerinde seçmenlerin yalnızca yüzde 42,6’sı oy vermişti.
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki katılım müzakerelerinin askıya alınması önerisi kararı Strasbourg’daki genel kurul oturumunda oy çoğunluğuyla kabul edildi. Oylamaya katılan 622 parlamenterden 370’i karar lehinde, 109’u ise karar aleyhide oy kullandı. 143 parlamenter çekimser kaldı.
Tavsiye kararını Hollanda İşçi Partisi Üyesi ve Avrupa Parlamentosu Türkiye Rapörtörü Kati Piri hazırladı. Kati Piri uzun süredir Türkiye’deki iktidar yanlısı medya kuruluşlarının ve iktidar partisinin hedefinde. Kendisi pek çok kez ‘Türkiye ve Müslüman düşmanı’ olarak Türkiye televizyon kanallarında hedef gösterildi. Piri Türkiye’de tutuklu bulunan İnsan Hakları savunucusu Osman Kavala ve HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş şahsında olmak üzere insan hakları ihlalleri üzerine görüşlerini her fırsatta açıkça ifade ediyor.
Kati Piri ile Brüksel’de yan yana gelip konuya dair görüşme gerçekleştirdik.
Kendisine yazımın en başında bahsettiğim, 95’te yayınlanan gazete küpürünü gösterdim. 24 yıl önce ortaya atılmış bir iddia ve şimdi durma noktasına gelen görüşmeler…
Şaşırdı. “Biz aslında 2004’te tam üyelik görüşmelerine başladık.” dedi. Tansu Çiller’in tahminini pek de gerçekçi bulmadı.
“Müzakerelerin durmasını biz istedik”
“İstediğimiz bir karar değildi elbette, ama yeni Anayasa’nın kabul edilmesinden sonra bu öneriyi sunmak zorundaydık” diye açıklıyor durumu Piri. Türkiye’deki gidişatın 2013 Gezi Protestolarından sonra geriye gitmeye başladığını, yeni anayasayla beraber formel olarak tüm gücün Erdoğan’ın elinde bulunduğunu söylüyor.
Türkiye kararının ardından Avrupa’da sert bir tepki almadıklarını ve Avrupa vatandaşlarının, üye ülkelerin böyle bir kararı hali hazırda beklediğini belirten Piri, Türkiye’nin “Kararı tanımıyoruz” tepkisini de “Bu karar artık sadece benim kararım değil, parlamentoda kabul edildiğinden bütün üye devletlerin kararıdır. Kabul edilsin ya da edilmesin duruşumuzu değiştirmiyor” diye yanıtlıyor.
“Eğer kulübe katılmak istiyorsanız, kurallara uymalısınız”
Türkiye’nin AB’ye girme isteğinin samimi olmadığını söylüyor Piri. Son 4 yılda, AKP’nin ilk yıllarından tamamen bağımsız olarak hiçbir çaba göstermediğini söyleyen Piri, “Eğer bir klübe katılmak istiyorsanız, klübün ilkelerini kabul etmek zorundasınız. Eğer kabul etmezseniz klübe üye olamazsınız” diye açıklıyor durumu. “AB liderleri Türkiye’nin katılmasını istermiş gibi, Türkiye’de AB’yekatılmak istermiş gibi davranıyor ancak bana kalırsa her iki taraf da isteksiz.”
“Peki, Erdoğan Türkiye’sini bir kenara bıraktığımızda, daha genel olarak, Türkiye’nin AB’ye giriş şansı var mı? En azından Erdoğan’dan sonra?” diye sordum Piri’ye. Çünkü Türkiye’de Avrupa bir gündem, ama Avrupa Birliği kesinlikle değil. Halk AB üyeliğine inanmıyor. İktisadi Kalkınma Vakfı’nın 2017’de yaptığı ankete göre Türkiyeliler 78.9 oranında Avrupa Birliğini desteklerken, aynı zamanda yüzde 68.8 AB üyeliğine inanmıyor. Yani Türkiyeliler Avrupa Birliği üyeliğine sıcak bakarken, Avrupa Birliği üyeliğinin gerçeklikten uzak olduğunu düşünüyor.
“Kişisel görüşümü sorarsan bence demokratik Türkiye Avrupa’nın bir parçasıdır, ancak açık ki şu anki değil.” diye cevaplıyor Piri sorumu ve ekliyor: “Türkiye’yle ilişkilerimizin kopma noktasına gelmemesi gerekiyor. Personel ve öğrenci değişimleri, vize serbestisi önemli konular. Politika yüzünden vatandaşların bu etkileşimlerini kesemeyiz.”
Türkiye tek mi?
Türkiye Avrupa Birliği’nin tek aday ülkesi değil, demokrasisi gerileyen hiç değil. Diğer bir aday ülke Sırbistan’da da demokrasi, basın özgürlüğü ve insan hakları hususunda gerilemeler var. Sırbistan’daki gösteriler dünyanın diğer ülkelerine de yayılıyor, Sırbistan kökenliler ülkedeki duruma karşı gösteriler düzenliyor.
Piri’ye Sırbistan’ı sordum. Kendisinin Sırbistan rapörtörü olmadığını ancak konu Sırbistan’a geldiğinde konuyla ilgili çalışanların kendisinin Türkiye hususunda gösterdiği tepkileri göstermesini beklediğini belirtti. Piri Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’i demokrasiden uzak olarak niteliyor ve sorunun sadece aday üye devletlerde değil, üye devletlerde de olabileceğine dikkat çekiyor. “Unutmamalıyız ki AB içinde de ciddi bir sorunumuz var. Bu parlamento Macaristan’a yaptırım uygulanmasını kabul etti. İki yüzlü siyaset yapamayız. İnsan hakları ihlalleri nerede olursa olsun buna karşı çıkmalıyız. “
Demokrasi konusundaki geri adımların yanında, bir de sağ popülistlerin Avrupa’da yükselişi var. AP’de koltuk kapmak için yarışa giren sağ popülist partiler, Avrupa Birliği hakkında çeşitli görüşlere sahip olsalar da, çözüm önerileri ulusal. Avrupa Parlamentosu’nun var olmasına sıcak bakmıyorlar. Sağ Popülist hareketlerin seçimlerde oylarını arttıracaklarına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak Piri bu konuda karamsar değil. “Avrupa’yı savunanlar bugüne kadar oy vermediler çünkü ihtiyaç duymadılar” diyor Piri. Brexit’in ve Trump örneğinin demokrasi savunanlara örnek olacağını ve insanların sandığa giderek sağ popülistlere şans tanımayacağını düşünüyor.
(Bu yazı 24 Mayıs 2019 tarihinde Almanya'nın Tagesspiegel gazetesinde yayınlanmıştır)