Bu ülkede engelli kadınların hayatına dair sessiz ama derin bir gerçek var: Aşkları, evlilikleri, kendi hayatlarını kurma arzuları çoğu kez en yakını sandıkları kişiler tarafından engelleniyor. Kimi zaman “koruma” bahanesiyle eve kapatılıyorlar, kimi zaman “engelleri bahane edilerek” evliliklerine karşı çıkılıyor.
Oysa sorulması gereken tek bir soru var:
Bir kadının aşkına, iradesine, hayat kararına engel olmak hangi hukukla ve hangi vicdanla açıklanabilir?
Ailenin vesayeti mi, kadının özgürlüğü mü?
Engelli kadınların, önlerinde zaten erişimden istihdama kadar sayısız engel varken, bir de kendi ailelerinin dayattığı görünmez zincirlerle mücadele etmek zorunda bırakılmaları toplumsal bir çelişkidir.
Toplumun köklü bir yanılgısı var: Engelli kadın “korunmaya muhtaç” bir varlık değildir.
Engellilik, iradeyi yok eden bir durum değildir. Bir kadın engelliyse, aşk da eder, evlenir de, kendi hayat yolunu da çizer.
Hukuk ne diyor?
Türk Medeni Kanunu açıkça şunu söyler: Ayırt etme gücüne sahip her bireyin evlenme hakkı vardır.
Ailenin buna engel olması hukuki değildir.
Anayasa’nın 20 ve 41. maddeleri ise özel hayata ve aile kurma hakkına dokunulmazlık tanır.
Üstelik Türkiye’nin de imzaladığı BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin (CRPD) 23. maddesi çok nettir: Engelli bireylerin evlenme ve aile kurma hakları devlet tarafından korunacaktır.
Bu hak, ailelerin keyfi kararlarına bırakılamaz.
Emsal kararlar var
Bugün Türkiye’de önemli kararlar alınmaya başlandı.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2018 tarihli kararı: Vesayet altında olmayan engelli bireyin evlenmesine aile engel olamaz; fiziksel engel evlenme hakkını ortadan kaldırmaz.
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi (2019): Bedensel engelli bir kadını evine kapatıp evlenmesini engelleyen ailesi, TCK 109 (hürriyeti tahdit) kapsamında mahkûm oldu.
Bu kararlar şunu gösteriyor:
Engelli kadınların iradesine müdahale etmek sadece ahlaken değil hukuken de suçtur.
Uluslararası emsaller
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de bu konuda açık kararlar verdi.
Kiss v. Macaristan (2010) ve A-M.V. v. Finlandiya (2017) kararlarında engelli bireylerin özel hayat ve aile kurma haklarının kısıtlanmasını ayrımcılık olarak tanımladı.
Topluma çağrı
Artık aileler de, toplum da, karar vericiler de şunu öğrenmek zorunda: Engelli kadınlar kendi hayatlarının öznesidir. Onların evlenmesine engel olmak “koruma” değil, açıkça bir hak ihlalidir. Destek olmak yerine engel koyan herkes, karşısında hem hukuku hem de hak mücadelesini bulacaktır.
Ben bir engelli kadın olarak şunu söylüyorum: Aşk ve özgürlük en büyük insan hakkıdır. Hiç kimsenin, hiçbir ailenin, hiçbir zihniyetin bunu engellemeye gücü yetmez.
Çünkü aşkın ve özgürlüğün önüne engel konulamaz