Başkalarının da dikkatini çekmiştir muhakkak. Ancak ben, “Artı Değer Van Spor FK” ismiyle ilk kez Nisan 2025’te, Mersin’de oynanan Yeni Mersin İdman Yurdu–Artı Değer Van Spor FK karşılaşmasında tanıştım. Maç 0-0 sona ermişti ama aklımda takılı kalan asıl şey skor değil, o sıra dışı isimdi: Artı Değer Van Spor FK.
“Neden artı değer?” sorusu zihnimi kurcaladı. Küçük bir araştırmanın ardından, Van Spor’un sponsorunun “Artı Değer” adlı bir firma olduğunu öğrendim. Ancak isim, yalnızca bir sponsorluk meselesi gibi görünmüyordu bana. Sanki çok daha derin, ironik bir anlamı vardı bu ismin.
Son yıllarda Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne dair görece yumuşamış iklim, bölge takımlarının da saha dışındaki direncini yeşil sahaya taşımasına olanak tanımış görünüyor. Muş ve Mardin takımlarının 2. Lig’e yükselmesi, Van Spor’un ise PTT 1. Lig yolunda Batman Spor ile karşı karşıya gelecek olması, bu değişimin futbol üzerinden de okunabileceğini gösteriyor.
Ne var ki, futbol sahaları hâlâ tarafsız olmaktan uzak. Daha önce Amed Spor’un uğradığı ayrımcı ve düşmanca uygulamalar, özellikle deplasman maçlarında yaşananlar, hâlâ hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Bursa’da bir maç esnasında stadyum çevresinde dolaştırılan Toros marka araçlar ve Yeşil kod adlı şahsın fotoğrafları, futbolun siyasi hafızasında karanlık bir yer tutmaya devam ediyor.
Ve şimdi benzeri bir durum Van Spor’un başına geliyor. Geçtiğimiz günlerde Artı Değer Van Spor ile Elazığspor arasında oynanması beklenen maç öncesinde, Elazığspor’un yöneticilerinden belediye başkanına, taraftarından sosyal medya kullanıcılarına kadar uzanan hasmane ve düşmanca tutumlar kamuoyunun dikkatini çekti. Maç sırasında sahaya atılan yaralayıcı cisimler ve giderek artan şiddet nedeniyle karşılaşma hakem kararıyla tamamlanamadan sona erdirildi.
Tam da burada aklıma geldi…
Acaba Van Spor yöneticileri, “Artı Değer” ismini yalnızca sponsorlukla mı sınırlı düşündüler?
Yoksa bu isim, Karl Marx’ın meşhur “Artı Değer Teorisi”ne bilinçli bir gönderme mi?
Bilinmez.
Ama ben, bu çakışmayı kaçırmak istemedim. Hem bu ismi hem de Marx’ın teorisini biraz mizahla, biraz da futbolun içindeki sınıfsal çatlaklarla harmanlayarak anlatmak istiyorum.
Marx ve Van Spor Aynı Sahada mı?
Karl Marx 19. yüzyılda oturmuş, şöyle demişti:
“Bir işçi, günde 8 saat çalışır; bunun yalnızca 3 saati kendi geçimini sağlar. Geriye kalan 5 saatlik emeği, sermaye sahibinin cebine akar. Bu fazlalık ne midir? İşte o: Artı değer!”
Eyvallah Marx abi, güzel diyorsun da…
Sen hiç Van Spor’un maçına gittin mi?
Sanmıyorum.
Gelseydin, Van Spor’un da sistem içinde nasıl “artı değer”e dönüştürüldüğünü sen bile fark ederdin!
Van Spor = Emekçinin Dramı
Van Spor, bu ülkenin doğusunda, sınırın kıyısında, dağların yamacında yetişen yürekli gençlerin takımıdır.
Antrenman yapar, ter döker, uzun deplasman yollarını aşar, buz gibi havalarda dağ bayır geçer…
Ama iş düdüğün çaldığı anlara geldiğinde olan yine olur:
Gol iptal edilir.
Net penaltı pozisyonu “avantaj” diye yutulur.
Ofsayt bayrağı, adalet yerine havalanır.
Van Spor sahada emeğini döker.
Ancak bu emeğin karşılığı, başka cephelerde değerlendirilir.
Tıpkı Marx’ın dediği gibi:
Emek bizden, kazanç başkalarına.
Futbolun Artı Değer Teorisi
1. Van Spor sahaya çıkar, oynar.
2. Yayın gelirleri yine büyük takımların hanesine yazılır.
3. Federasyon kararları büyük kentlerin lobilerine göz kırpar.
4. Hakem hataları neredeyse rutine dönüşür.
5. Vanlı taraftar üzülür ama inadına destek olur.
6. Ve sonuç: Van Spor emek verir, ancak artı değeri süper ligin şatafatlı koltuklarına akar.
Sermaye Birikimi ve Hakem Düdüğü
Marx şöyle der:
“Sermaye, emekçinin emeğini gasp eder.”
Biz de futbol lisanında şöyle diyebiliriz:
“2. Lig hakemleri, Van Spor’un emeğini avantaja çevirip rakibe altın tepside sunar.”
Bir pozisyon yaşanır:
Van Spor oyuncusu ceza sahasında düşürülür.
Hakem sessizce: “Devam!”
Karşı atak başlar, top filede.
Marx olsaydı, VAR odasına dalar ve bağırırdı:
“Bu düpedüz sömürü!”
Bir Devrim Gerekirse…
Belki de bir gün Van Spor’un taraftarları, Marx’ın şu meşhur çağrısını kendi dillerine şöyle çevirecekler:
“Proleterler birleşin!” değil,
“Bölgenin takımları birleşin! Çünkü bu sistem sizi her sezon aynı yere hapsediyor!”
Ve o devrim gerçekleşirse…
Belki de Van Spor, adaletli bir futbol düzeninde hakkıyla şampiyonluk yaşar.
Sonuç: Van Spor Bir Takımdan Fazlasıdır
Van Spor yalnızca bir futbol kulübü değildir.
O, emeğin sembolüdür.
O, görmezden gelinen bir coğrafyanın sahadaki direnişidir.
O, futbolun içindeki sınıf savaşının yeşil zemindeki yansımasıdır.
Ve kim bilir…
Eğer bir gün VAR odasında Das Kapital okunursa,
belki o zaman Van Spor’a da hak ettiği adalet gelir.