TÜLAY HATİMOĞULLARI – Diğer Yazıları …
Kapitalist sistemde pek de şaşırtıcı olmayan bir manzara ile karşı karşıyayız: Bir hükümet daha önce kullanılıyor, sonra da tasfiye ediliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tarafından oluşturulan bu hükümet, toplumun önemli bir kesiminin desteğini alarak tek başına iktidara geldi. Birçok yasal değişikliği tek parti olmanın avantajını da kullanarak sessiz sedasız yaptı. Yapamadıklarında toplumun nabzını ölçerek, alıştırarak vb yöntemler kullanarak son noktayı koydu. Ustalaştığı üçüncü devrede ise darbeleri daha da vurucu oldu. Her ustalık bir başarı anahtarı olmayabileceği gibi, her vurucu darbe de istenilen sonucu vermeyebilir. Nitekim iktidarının üçüncü devresi AKP’nin ayağına dolanmaya başladı.
Ortadoğu ve AKP
Uluslararası düzeyde güçlü ülke imajı yaratmaya çalışan Türkiye’nin ABD ve Batı için asıl önemi, Ortadoğu’daki konumudur. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığını üstlenen RTE, Ortadoğu’da “sıfır sorun politikası” ile liderliğe oynadı. AKP bu süreçte Ortadoğu’da ciddi sempati kazandı. Bu sempati ekonomiye de önemli oranda yansıdı. Ancak Arap Baharı(!) ve akabinde Suriye’deki gelişmelerde benimsenen dış politika Türkiye’nin kazandığı konumunu derinden sarstı. Hükümet bu işleri toparlamaya çalıştıkça uluslararası dengelerde özellikle İran karşısında inisiyatif kaybetti. Ortadoğu’da değişen dengelere uyum sağlayamayan AKP hükümeti, savaş konusunda ısrarcılığını sürdürdükçe kaybetti. Cenevre II sürecinde neredeyse önemsiz bir konuma itilen Türkiye, hırçın bir dış siyaset uygulamaya devam ediyor. Öte yandan da karşı karşıya kaldığı durumun yeni yeni farkına varıyor. Ama iş işten geçmiş durumda. Türkiye’nin Ortadoğu siyasetinden elinde kalan; sayısız ve denetimsiz sığınmacı, her an namluyu kendilerine çevirecek eli kanlı katillerin adı konmayan askeri üsleri, Ortadoğu’da ve dünyada itibar kaybı…
Halk cenahından
AKP iktidara geldiği günden bu yana küresel sermayenin klasik uygulayıcı rolünü başarıyla yerine getirdi. Özelleştirmeler hız kesmedi. Çeşitli yasalarla işçinin-emekçinin haklarını tek tek elinden aldı, alın terini gasp etti. Kadınların bedenlerine, emeklerine, ruhlarına el koymaya çalıştı. Muhafazakârlaşmada önemli rolü olan eğitimi mevcut gericiliğinden de öteye götürdü. Sağlık yasalarıyla yoksulları ölüme terk etti. Yeni bir toplum yaratma gayesi ile hayatın her alanına müdahale etti. Sermaye düzeninin ruhuna uygun politikalarla en geniş halk kitlesine yokluğu ve yoksulluğu dayattı.
Cemaat ve AKP
AKP ve Cemaat arasındaki çatışma, yolsuzluk operasyonu ile tamamen su yüzüne çıktı. Ortada kavga eden güçlü iki boksör. Bu maçta kazananın veya kaybedenin kim olacağı merak konusu. Cemaat 17 Aralık operasyonu ile ilk raundu aldı. AKP ise kolluk kuvveti ve Yargı’ya hukuksuzca ve sert bir müdahale ile durumu berabereye çevirdi. Cemaatin Hatay’daki TIR operasyonu, İHH’yı deşifre etmesi ve El Kaide’ye dönük operasyon yapması durumu tekrar değiştirdi. Bu hamleler karşılıklı olarak bir süre daha devam edecektir.
Bu çatışmanın nereye varacağını ancak yerel seçimler sonucunda görmemiz mümkün olacak. AKP seçimlere en az kayıpla girmek istiyor. Cemaat ise AKP’yi zayıflatacak her siyasi aktörü destekleyebilecek gibi görünüyor. Özellikle İstanbul, Ankara ve Hatay’daki seçim sonuçları AKP için önemli bir ölçüt olacaktır. Seçimlerde gerilemiş bir AKP ortaya çıkarsa, Erdoğan Cemaat ile uzlaşma yoluna girebilir. İyi haliyle; Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül’ü de yoluna kaldığı yerden, yaralarını sararak devam edecek bir AKP’nin başına getirip başbakan yapabilirler.
Tersi durumda iki olasılık söz konusu olabilir: İlk olasılık, AKP’yi parçalayıp içerisinden cemaat destekli yeni bir merkez sağ parti çıkarmak. Diğer olasılık ise CHP’yi yeni iktidar odağı olarak hazır hale getirmek.
Filler Tepişiyor
Fillerin tepişmesinde olan yine çimlere mi olacak? Türkiye’deki iktidar kavgasının ekonomiye yansıması oldukça kötü. Dünyada devam etmekte olan ekonomik krizden nasibini alan Türkiye ekonomisi, bu olağanüstü süreçten geçerken daha da geriledi. Devlet kendi restorasyonunu yaparken, hem haklar temelinde hem de ekonomik anlamda halka bedel ödetmektedir. Temel gıdaya gelen zamlar bu gelişmelerin direkt yansımasıdır.
Fillerin tepişmesinde kazanan yine bir fil olacaktır. Dolayısıyla ezilenler ve sömürülenlerin buradan medet umması mümkün değildir. Fillerin tepişmesinde ezilmemek ve sadece izlememek için Gezi’nin ruhunu arkamıza alarak kendi cephemizi örmeliyiz.