2013 yılındaki Newroz deklarasyonu, AKP hükümetinin 2012 yılında süren savaşta zorlanması ve hükümetin düşecek noktaya gelmesi sonrası İmralı’da yapılan görüşmeler sonucu gerçekleşmiştir. AKP hükümeti bazılarının iddia ettiği ve savunduğu gibi Kürt Özgürlük Hareketi’ni savaşla tasfiye edemeyeceğini anlamıştır. Sri Lanka tasfiye modelini savunanların tezleri 2012 savaşında çökmüştür. Şiddetli savaş ve binlerce yurtseverin tutuklanması Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadele gücünü kıramamıştır. Savaş 2012 yılında yaşandığı gibi 2013 yılında da sürseydi AKP hükümetinin yerinde yeller eserdi. Ne belediye seçimlerini ne de cumhurbaşkanlığını kazanırdı. Ancak Kürt Halk Önderi Kürt sorununu siyasi yöntemlerle çözmeyi tercih ettiğinden, 2013 deklarasyonunu yayınlamıştır. Esir asker ve polisleri bıraktırmış, çatışmasızlığı sağlatmış, önemli bir gerilla gücünü Medya Savunma Alanları’na gerilla güçlerini geri çekme iradesini çekerek göstermiştir. Tüm bu adımların karşılıksız atılmayacağını herkes bilir. Karşılığı ise, Bülent Arınç’ın ağzından çıkan “Cehenneme kadar yolları var” şeklinde olmuştur.
Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi iki yıla yakındır sabrederek devleti ve hükümeti 2013 Newroz’unda başlatılan demokratik siyasal çözüm sürecine sokmak istemiş, ancak AKP böyle bir sürece girmemekte ısrar etmiştir. Bu nedenle de hükümet açısından bir çözüm süreci olmamıştır. AKP hükümeti çatışmasızlık olsun, böyle bir ortamda seçime girilsin, dışında hiçbir kaygıyla hareket etmemiştir. Tek derdi, çatışmasızlığın var olması ve iktidarını bu ortamda kolayca sürdürmesidir. AKP böyle bir durumu çözüm süreci ve çözüm süreci iyi gidiyor olarak tanımlamıştır. Hiç kimse bu duruma çözüm süreci diyemez. Çözüm süreci var diyerek toplumu aldatamaz. AKP hükümeti artık sürecin böyle gitmeyeceğini bildiği için “bu süreç ve diyalog bitirilebilir”, sorumlusu da Kürt Özgürlük Hareketi ve HDP’dir diyor. Zaten Kürt Halk Önderi “diyalog bitmiştir, eğer müzakere olmayacaksa gidip gelmelerden başka bir şey ifade etmeyen görüşmeler olamaz” demiştir. Ancak AKP hükümeti “eski biçimde görüşmeler olsun, zaman geçsin” yaklaşımını sürdürüyor. Bunu Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi kabul etmiyor. Bu tutum karşısında AKP’nin Kürt sorununun çözümünü isteyen bir politikası olmadığı için yaygara yapıp bu gerçeğini gizlemeye çalışıyor.
Çözüm süreci ne demektir? Herhalde Türkiye’de nesli bitecek denilen kelaynak ya da başka doğa sorunlarının çözümünden söz edilmiyor. Çözüm süreci denilirken Kürt sorununun çözümünü anlıyoruz. Sokakta yürüyen vatandaşa da sorsak, “Kürtlerle ilgili sorunların çözülmesi kastediliyor” der. Peki, soralım; Kürt sorunu derken akla ne geliyor? Devlet istemediğine göre, akla demokratik özerklik, anadilde eğitim, Kürt kimliğinin anayasa ve yasalarda tanınması ve güvenceye alınması geliyor. Kuşkusuz federasyon ya da başka siyasal statü isteyenler de var. Ancak Kürt Halk Önderi’nin demokratik özerklik önerisi Kürt toplumunun çoğu tarafından kabul edilmiş durumdadır. Yine soralım, Kürt sorununun çözümü denirken akla gelen bu konularda hiçbir adım atılmış mıdır, bu konuda bir irade beyanı olmuş mudur? Aksine her gün tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet nakaratı dinledik. Bu kafayla Kürt sorunu çözülebilir mi? Tabii çözülemez. İki yıldır Kürt Halk Önderi’nin başlattığı sürece girilmemiş ve hiçbir adım atılmamıştır. Kürtler, Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt Halk Önderi baş müzakereci Önder Apo’dur dediği halde “biz böyle bir müzakereci tanımıyoruz” demişlerdir. İmralı gerçeğini müzakereci değil de Kürt Halk Önderi’nin dediği gibi bir araç olarak görüyorsanız hangi süreçten söz edebilirsiniz? AKP için bir süreç hiç olmadı; sadece tek taraflı bir çatışmasızlık iradesi vardı. Bu nedenle AKP’nin diyalog biter, süreç kalmaz gibi sözlerinin hiçbir anlamı yoktur. Bu tür söylemler AKP’nin iki yıllık konumunun legalleştirilmesi ve meşrulaştırılmasıdır. Ancak kurnazlıkla kendilerinin bir sürece girmemesinin sorumluluğunu da Kürt Özgürlük Hareketi’nin üzerine atmak istemektedirler. Daha doğrusu psikolojik savaşı şimdi yeni bir üslupla sürdürmektedirler.
Kürt Özgürlük Hareketi üç dört aydır “Bu iş böyle yürümez” demiştir. Bir çözüm süreci ortada yoktur ve çatışmasızlığın anlamı kalmamıştır demiştir. Bunu da kamuoyuna deklare etmiştir. AKP sanki bir şeyler yapılıyormuş, minnet edilecek bir durum bulunuyormuş gibi bir hava estirmektedir. Açık söyleyelim, bir çatışmasızlığa muhtaç olan AKP hükümetidir. Kürt Özgürlük Hareketi zaten AKP’nin bu politikalarıyla çatışmasızlık olmaz demiştir. Şimdi AKP psikolojik savaşla, toplum ve demokratik siyaset üzerinde baskı kurmakla Özgürlük Hareketi’nin bu tutumunu kırma çabası içindedir. Serhildanlarda şöyle oldu, böyle oldu, biz de böyle tutum takınıyoruz söylemleri boştur. Toplumu aldatma ve yönlendirmeye yöneliktir.
Sanki Kürtler ve Kürt Özgürlük Hareketi AKP’nin oyalama ve aldatma olarak yürüttüğü sürece muhtaçmış gibi bir hava yaratılmak isteniyor. Hiç kimse hükümetin bu psikolojik savaş oyununa gelmemelidir, bu etkiyle hareket etmemelidir. Eğer bir çatışmasızlık olacaksa yalvarması gereken hükümettir. Yoksa eskisi gibi bir çatışmasızlık olsun yaklaşımını kimse istememeli ve böyle bir çatışmasızlık durumu beklememelidir. Kürt Özgürlük Hareketi yeni bir çatışmasızlığı ancak Kürt sorununun çözümü konusunda ciddi adımlar görürse yapacağını defalarca açıklamıştır. Bu nedenlerle herkes gerçekçi olmalıdır. AKP nin hiçbir adım atmadığı sürecin aracı ve parçası olmamalıdır.
AKP’den sadece ciddi adımlar atması isteniyor. Eskisi gibi olacaksa diyalog da, lafta çözüm süreci de size kalsın denilmelidir. Çünkü AKP yoğunlaştırdığı psikolojik harekâtla iki yıldır sürdürdüğü hiçbir şey yapmadan çözüm süreci var, iyi gidiyor demagojisini yeniden kabul ettirmek istiyor. Böyle bir oyalama ve aldatmayı yeniden yutmak çözümsüzlüğe hizmet etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Erdoğan’ın heyheylenmesine de şunları söyleriz; Kürt halkı böyle tehditleri çok gördü. Tehdit edenler de hepsi siyasetin asari atika müzesine gönderilmiştir. Ne yapacağın varsa yanına koyma. Zaten yapacağın her şeyi yapıyorsun. Seni zaten 1990’lı yıllardaki gibi yapasın diye iktidara getirmediler. Yeni yol ve yöntemlerle Kürtleri aldat ve oyala diye iktidarda tuttular. Bu kadar heyheylenmen Kürtleri yeni yol ve yöntemlerle oyalayıp aldatıp kandıramadığını gösteriyor. Bu da senin için yenilgi ifade ediyor. Ne yapacağımı hayal edemezler denilmesi ise bu yenilginin daha somut hale getirilmesini ifade etmekten başka bir anlam taşımıyor. Unutulmamalı ki, “Rüzgar eken fırtına biçer.”
(Özgür Gündem – 04 Ekim 2014 – Hüseyin Ali)