Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Hüseyin Mat: En kötü barış, en iyi savaştan iyidir

    19 Eylül 2025

    Dijitalleşmenin asıl karanlık yüzü: Nadir metaller savaşı

    18 Eylül 2025

    Nuray Sancar: Tek adam rejiminin yıkılması faşizmin geriletilmesinin ilk şartıdır

    18 Eylül 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Demokrasi koridorda kaldı

      18 Eylül 2025

      Gençliğimizi çalanlardan hesap soracağız!

      15 Eylül 2025

      Dilin Gücü: “Engelli” mi, “özel gereksinimli” mi?

      15 Eylül 2025

      Erken seçim, hemen şimdi!

      14 Eylül 2025

      Tek yol birlikte mücadele

      13 Eylül 2025
    • Seçtiklerimiz

      Dijitalleşmenin asıl karanlık yüzü: Nadir metaller savaşı

      18 Eylül 2025

      Yurtta grev, dünyada grev: Alpkan Birelma ile 2023 Uluslararası Grev Raporu üzerine

      17 Eylül 2025

      Zeytin katliamı kanuni olsa da gayrimeşrudur

      16 Eylül 2025

      Dünyaya kaos havası ufaktan yerleşirken

      15 Eylül 2025

      Güney Kore ‘mucizesi’nin karanlık yüzü: Otoriter kalkınma

      14 Eylül 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Hüseyin Mat: En kötü barış, en iyi savaştan iyidir

      19 Eylül 2025

      Nuray Sancar: Tek adam rejiminin yıkılması faşizmin geriletilmesinin ilk şartıdır

      18 Eylül 2025

      EMEK GENÇLİĞİ: Barışın inşası Türk ve Kürt işçi-emekçilerinin birliğiyle mümkün

      17 Eylül 2025

      Özgürlükçü Gençlik: Gençliğin sürece dahil olması tercih değil zorunluluktur

      15 Eylül 2025

      Gençlik Devirecek: Gençler, barışın seyircisi değil, doğrudan öznesi olmalıdır

      14 Eylül 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » ABD gizli diplomatik belgelerinde 12 Eylül darbesi: ‘Askeri liderleri iyi tanıyoruz, endişelenmek için neden yok’

    ABD gizli diplomatik belgelerinde 12 Eylül darbesi: ‘Askeri liderleri iyi tanıyoruz, endişelenmek için neden yok’

    Siyasi Haber12 Eylül 2018
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    12 Eylül 1980 askeri darbesi sırasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi olan James Spain, darbeden birkaç saat sonra ABD’ye gönderdiği diplomatik notta askeri lideri iyi tanıdıklarını ve Türkiye’nin gerek dış politika gerekse de savunma politikalarının değişeceği yönünde endişe yaratacak bir neden olmadığını söylüyor.

    BBC Türkçe, 2011 yılında Bilgi Edinme Yasası kapsamında yapılan bir başvuru üzerine gizliliği kaldırılan ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerine ulaştı. İlk kez kamuoyuna açıklanan bu belgeler bugün, yarın ve Cuma olmak üzere üç gün boyunca haber dizisi halinde yayınlanacak.


    BBC Türkçe'nin ulaştığı, arasında 12 Eylül 1980 ile 5 Kasım 1980 tarihleri arasında ABD'nin Ankara, İstanbul ve İzmir'deki diplomatik temsilciliklerinden Washington'daki Dışişleri Bakanlığı ile diğer ülkelerdeki temsilciliklerine gönderilmiş 10 adet yazışma yer alıyor.


    İlk kez kamuoyuyla paylaşılan bu yazışmalardan biri gizlilik sıralamasında en yüksek ikinci derece olan "Gizli" ibaresini; yedi tanesi üçüncü gizlilik derecesi olan "Özel" ibaresini taşıyor. İki yazışma da kamuya açık bilgiler taşıdığı için "Tasnif Dışı" olarak sınıflandırılıyor.


    Yazışmaların ilkinin tarihi 12 Eylül 1980 günü. Darbeden kısa bir süre sonra yazıldığı anlaşılan ve dönemin Ankara Büyükelçisi Spain imzasını taşıyan bu yazışma, "Gizli" ibaresine sahip. Dışişleri Bakanlığı'nın bu belgeyi paylaşmadan önce bazı kısımlarını çıkarttığı görülüyor.


    "Ordunun (yönetime) el koymasının ardından ABD-Türkiye ilişkileri" başlıklı yazışmada Spain, darbenin hemen ertesinde şu değerlendirmeleri yapıyor:


    "Mevcut askeri liderlerin tamamını iyi tanıyoruz ve özellikle de NATO üyeliği başta olmak üzere Türkiye'nin güvenlik ya da dış politikasında değişim yaşanacağı yönünde bir endişe taşımamıza da gerek yok.


    "Buradaki esas mesele, bu çıkarları etkin ve hızlı bir şekilde yeniden tesis edilen demokratik ortamda da korumak olacak. Ancak bunun olmayacağına inanmak için de herhangi bir neden bulunmuyor.


    "Bu ilk günlerde daha da önemli olan ise bizim kamuoyu önündeki tutumumuz. ABD devleti adına konuşan sözcülere, durumu yakından takip ettiklerini söylemelerini ve yorumlarını Türkiye'nin NATO üyeliği gibi dış politika yaklaşımlarında herhangi bir değişim görmeyi beklemedikleri yönündeki ifadelerle sınırlı tutmalarını öneriyoruz."


    BELGE


    Büyükelçi Spain'in kaleme aldığı yazışmanın askeri liderlerle ilgili değerlendirmeleri içeren paragrafının başlangıç kısmının ise belgelerin gizliliği kaldırılmadan önce ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından metinden çıkartıldığı görülüyor.


    "Türkiye'de yaşanan Latin Amerika cunta darbesi değil"


    1970'lerin ortasında ABD'nin Ankara Maslahatgüzarlığı görevini yürüten Spain, 1979'un sonunda da büyükelçiliğe atandı. Spain'in görevi 1981 yılının yazında sona erdi.


    Spain, 1984 yılında 'American Diplomacy in Turkey' (Türkiye'de ABD Diplomasisi) adında Türkiye'de görev yaptığı dönemi anlattığı bir kitap yazdı.


    Spain'in darbe günü gönderdiği yazıda, Türkiye'de ordunun yönetime el koymasının diğer birçok demokratik ülkenin aksine "daha köklü ve daha kabul edilir" bir durum olduğu ifade ediliyor.


    Yazışmada, "Kısacası, bu bir Latin Amerika cunta darbesi değil… El koymayla ilgili yapılan açıklamada da ifade edildiği gibi terör ve kamu düzeni alanında yaşanan son gelişmeler, her ne kadar gönülsüz de olsa Türk ordusu üzerinde harekete geçme baskısı yarattı" ifadeleri kullanılıyor ve şu değerlendirmeler yapılıyor:


    "Hükümetlerle değil, devletlerle ilişki kurma temeline dayanan olağan politikamıza uygun olarak, bu durumda (askeri yönetimi) tanıma gibi bir sorunun ortaya çıkmadığını düşünüyorum.


    "Bunun ötesinde, mevcut durumla ilgili ABD'nin iki önemli ulusal çıkarı söz konusu. Bunlardan ilki Türkiye'nin uzun vadede demokratik bir ülke olarak korunması. Diğeri de savunma ve ekonomik işbirliği anlaşmasının uygulanmaya devam etmesi de dahil olmak üzere güvenlik alanındaki ilişkilerimizin sürmesi."


     


    SEİA Nedir?


    Spain'in yazışmasında bahsettiği Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması (SEİA), 29 Mart 1980 tarihinde imzalandı. Bu anlaşma ile NATO sorumlulukları kapsamında ABD'ye Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) ait bazı tesislerdeki ortak savunma önlemlerine katılma izni verilirken, ABD de Türkiye'nin kalkınma çalışmalarına "mali ve teknik yardım sağlamak için elinden gelen her türlü çabayı" gösterme taahhüdünde bulunuyor.


    ABD Hesap Verilebilirlik Kurumu tarafından 1982 yılında hazırlanan bir raporda, SEİA anlaşmasıyla ABD'nin Türkiye'deki askeri tesislere erişiminin ambargo dönemi öncesindeki düzeylere döndüğü ve bu sayede "askeri tesislere, istihbarat tesislerine ve uzun menzilli bir navigasyon istasyona daha serbest şekilde erişmeye" başladığı belirtildi.


    "Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş'in gözaltısına tepki için bekleyelim"


    ABD Büyükelçisi, gerek Milli Güvenlik Konseyi'nin (MGK) oluşumunu ve yayımladığı bildirileri gerekse de darbenin hukuki temelini inceledikten sonra daha detaylı bir yorum yapabilecek hale geleceklerini belirterek, 12 Eylül 1980 tarihli yazışmada şu ifadelere yer veriyor:


    "Demokrasinin en hızlı ve mümkün olan en eksiksiz şekilde yeniden tesisinin sağlanması için çalışmalar yürüteceğiz. Ve yeni devlet yöneticilerini gereksiz yere küstürmediğimiz ve aşağılamadığımız sürece bu amacımızı gizlemeye de gerek görmüyoruz.


    "(Örneğin; Demirel, Ecevit, Erbakan ve muhtemelen Türkeş'in gözaltına alınmaları konusunda tutumumuzun ne olması gerektiğine dair tavsiyede bulunmadan önce birkaç gün beklemek istiyorum.)


    Dönemin Başbakanı ve Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı Bülent Ecevit ve azınlık hükümetine dışarıdan destek veren Milli Selamet Partisi'nin lideri Necmettin Erbakan, darbe gecesi gözaltına alındı. Demirel ve Ecevit eşleriyle birlikte Hamzaköy'e; Erbakan ise Uzunada'ya götürüldü.


    Bu yazışmanın yapıldığı sırada ise azınlık hükümetine dışarıdan destek veren Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) Genel Başkan Alparslan Türkeş ise aranıyordu. Darbe gecesi evinde bulunamadığı için gözaltına alınamayan Türkeş, 14 Eylül Pazar günü Ankara'da teslim oldu ve Uzunada'ya götürüldü.


    belge


    Spain, yapılan ilk açıklamalarda demokrasiye dönüş vurgusunun yeterince güçlü olmadığını temas kurduğu kişilere aktardığını belirterek, şunları yazıyor:


    "Ben halihazırda bir inisiyatif alarak, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri olan ve aynı zamanda Milli Güvenlik Konseyi toplantılarına da katılan Büyükelçi (İlter) Türkmen'e, şu ana kadar sadece 1 numaralı (MGK) bildirisinde demokratik süreçle ilgili çok genelgeçer bir ifade bulunduğunu ilettim.


    "Türkmen, görüşlerimi hem (Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan) Evren hem de (MGK Genel Sekreteri Haydar) Saltık'a aktaracağını ve aynı zamanda bugün için NATO büyükelçileriyle planlanan toplantıda da demokrasinin yeniden tesisi konusunun üzerinde yoğun şekilde durulacağını söyledi."


    Yine aynı yazışmadan, 12 Eylül günü akşamüstü TSİ 15:00'te ordu komutasıyla NATO üyesi ülkelerin büyükelçileri arasında bir toplantının planlandığı da anlaşılıyor.


    Spain, anılarını yazdığı "American Diplomacy in Turkey" kitabında da Evren'in aynı gün içerisinde öğlen saat 13:00'te bir kez daha televizyonların karşısına çıktığını ve bu kez demokrasiye dönüş meselesine daha çok vurgu yaptığını belirtiyor. Spain, bunda kendi önerisinin etkili olup olmadığını bilmediğini ancak yine de memnun olduğunu ifade ediyor.


    Eski büyükelçi kitabında ayrıca, Türkmen'in de NATO büyükelçileriyle yapılan toplantıda bu konuya ağırlık verdiğinin altını çiziyor.


    "Dini görevlerini yerine getiren komutanların laik sisteme inancı ilginç"


    ABD'nin diplomatik yazışmalarında, 12 Eylül darbesinin ardından Evren'in açıklamaları, MGK bildirilerini ve ulusal basında yer alan haberlerin yakından takip edildiği ve buradan derlenen bilgilerin, kendi kaynaklarından elde ettikleriyle harmanlanarak not halinde gönderildiği anlaşılıyor.


    ABD'nin Ankara Büyükelçiliği, Evren'in 16 Eylül 1980'de düzenlediği basın toplantısındaki açıklamalarının İngilizce tam metnini diplomatik yazışmalar arasında gönderdiği görülüyor. Bu yazışma, gizlilik derecesi "Tasnif Dışı" olan iki belgeden birisi.


    Bu basın toplantısından birkaç gün sonra da Ankara'da görevli diplomatlardan Daniel Newberry tarafından kaleme alınan "Türk ordusunun (yönetime) el koyması – Geçmiş ve Beklentiler" başlıklı yazışmayla gelinen duruma dair kapsamlı bir değerlendirme yapıyor.


    Newberry'nin 20 maddeden oluşan değerlendirmesinde darbe öncesi Türkiye'deki durum, Evren'in açıklamaları ve MGK bildirilerinin ayrıntıları, ordunun dünya görüşü, dış politikaya yönelik beklentiler, ekonomi politikaları, eğitim reformu, siyasal sistemde beklenen değişiklikler ve demokrasiye geri dönüş konuları ele alınıyor.


    Bu yazışmada da ağırlığın Spain'in de darbe sabahı gönderdiği notta vurguladığı üç konu olan ekonomik reform süreci, dış politikada devamlılık ve demokrasiye verildiği görülüyor.


    belge


    Ordunun darbe planlarının eski Başbakan Nihat Erim ve bundan üç gün sonra da Türkiye'deki sendikal hareketin en önemli isimlerinden Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) kurucusu Kemal Türkler'in öldürülmelerinin ardından Temmuz ayı ortasında "ciddiye bindiğinin artık daha net bir şekilde" görüldüğü belirtiliyor.


    Erim, 19 Temmuz 1980 tarihinde İstanbul'un Dragos semtinde Dev-Sol tarafından düzenlenen bir suikast sonucu yaşamını yitirirken, Türkler de 22 Temmuz 1980'de evinin önünde bir ülkücü tarafından vurularak öldürüldü. Bu iki cinayet, 12 Eylül darbesi öncesindeki en önemli kilometre taşları arasında gösteriliyor.


    Newberry de değerlendirmesinde darbenin hayata geçirilmesi kararında bu iki olayın önem taşıdığını belirterek, Evren ve diğer komutanların Türkiye'deki mezhepsel ve ideolojik farklılıkların dış güçler tarafından kullanılmasından kaygı duyduklarını aktarıyor:


    "Evren her ne kadar doğrudan Sovyetler Birliği, Afganistan veya İran ile Libya'da İslami uyanıştan bahsetmemiş olsa da, kendisinin ve diğer komutanların dış güçler tarafından yönetilen ya da dışarıdan ilham alan ideolojik grupların, devletin demokratik ve laik temellerini tehlikeli düzeyde zayıflattığına inandığını açık bir şekilde dile getirdi.


    "Bazı askeri liderlerin dini görevlerini yerine getiren kişiler olduğu söylenirken, Kemalizm'in en güçlü ilkelerinden biri olan laik bir siyasal sisteme inançlarının tam olması da ilginç bir nokta."


    kablo


    "ABD çıkarlarıyla ilgili temaslar rahatlatıcı"


    Yazışmayı kaleme alan Newberry, Türkiye'yi yakından tanıyan ABD'li diplomatlardan birisi. 1999 yılında yaşamını yitirmesinin ardından Washington Post gazetesi yayımladığı haberde Newberry'den "Türkiye konusunda otorite" olarak bahsediyor.


    Newberry, 36 yıl süren diplomasi kariyerinde Türkiye'ye dört defa atandı ve Ankara, Adana ve İstanbul'da görev yaptı. 19 Eylül 1980 tarihli yazışmayı Ankara Büyükelçiliği'nde görevli olduğu sırada kaleme alan Newberry, bundan bir yıl sonra İstanbul Başkonsolosluğu'na atandı ve 1985 yılına kadar bu görevi sürdürdü.


    Newberry'nin gönderdiği yazışmada, yeni yönetimde de devamlılığı olacak olan iki konu ekonomik sistem ve dış ilişkiler olarak tanımlanıyor ve askeri liderlerin 1980 yılının başlarında başlatılan ekonomik reform programını sürdürmeye kararlı oldukları vurgulanıyor.


    Aynı yazışmada dış politika konusunda ise Newberry, "değişimin az olmasını ya da hiç olmamasını" beklediklerini dile getiriyor ve daha önce Spain'in yazışmasında da adı geçen Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri İlter Türkmen ile temasta olduklarını belirtiyor.


    Yazışmada, "Büyükelçi'nin Türkmen ile kurduğu temaslar yapıcı ve ABD'nin çıkarları ile savunma alanındaki karşılıklı olağan işbirliğinin devamına yönelik rahatlatıcı oldu" ifadeleri kullanılıyor.


    Ekonomi politikaları alanında ise Evren'in ekonomik reform programının devam edeceğini ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'yle (OECD) yapılan anlaşmaların süreceğini taahhüt ettiği ifade ediliyor.


    24 Ocak Kararları nedir?


    Newberry'nin atıfta bulunduğu ekonomik reformlar, Başbakan Demirel'in talimatıyla dönemin Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal tarafından hazırlanan ve 24 Ocak Kararları olarak bilinen programını ifade ediyor.


    24 Ocak Kararları kapsamında yapılan bir dizi yapısal reformla serbest piyasa ekonomisine geçiş süreci başlatıldı. Bu kararlar arasında devletin ekonomi içindeki payının azaltılması, yüzde 32 oranında devalüasyona gidilmesi, günlük döviz kuru uygulamasına geçilmesi, bazı sektörlerde sübvansiyonların kaldırılması ve dış ticaretin serbestleştirilmesi de yer alıyor.


    İş dünyası bu kararları Türk ekonomisinin liberalleşmesi yönünde yapılmış çok önemli bir hamle olarak nitelendirmiş ve memnuniyetle karşılamıştı. Ancak özellikle sol kesim, bu kararların işçi sınıfı üzerindeki baskıları artıracağı ve haklarını azaltacağı için karşı çıkmıştı.


    12 Eylül darbesini düzenleyenler tarafından hiçbir zaman kabul edilmemiş olsa da bu darbenin yapılmış olma nedenleri arasında iş dünyası ve ABD'nin de desteğiyle 24 Ocak kararlarının uygulanmasının bulunduğunu da öne sürenler bulunuyor.


    "Demokrasiye dönüşün hızını belirleyecek iki unsur var"


    Newberry tarafından kaleme alınan yazışmada değinilen bir diğer önemli konu da darbenin ardından Türkiye'nin demokrasiye ne zaman geri döneceği konusu. Yazışmaya göre, iktidarın seçilmiş, sivil bir hükümete devredilmesini belirleyecek olan iki unsur bulunuyor:


    "1) Terörün kökünü kazıma konusunda sağlanacak ilerleme. (Terör) azalmış durumda ancak bitmiş değil.


    "2) Şu ana kadar kendi içinde sert şekilde bölünmüş görünen sivil elitlerin ordu ile ne ölçüde işbirliği yapacağı.


    "İktidarın devredilmesiyle ilgili en makul tahmin en az bir yıl. Ancak daha da uzun sürmesi muhtemel."


    Newberry, Türkiye'nin "demokratik, laik ve Batı yanlısı bir ülke olarak korunması" amacıyla siyasal sisteminde "kapsamlı değişiklikler yapmayı planladığını" belirtiyor.


    Newberry, "Parlamenter sistem korunacak ancak birçok kişi yeni sistemin mimarlarına cumhurbaşkanlığı makamını güçlendirme çağrısı yapıyor. Ülkenin bölünmesine neden olan radikal siyasetçilerin önü kesilecek. Revize edilen sistemde, genel olarak, sınırsız bireysel özgürlükler yerine, devletin bütünlüğü ve devlet kurumlarının işlevselliğine daha fazla önem verilecek" diyor.


     "Yeni kabinede muhafazakar olarak bilinen yetenekli isimler var"


    Türkiye'de görevli ABD'li diplomatların, 12 Eylül darbesinin ardından gelen tutuklamaları ve yapılan atamaları da yakından takip ettiği görülüyor.


    22 Eylül 1980 tarihini taşıyan "Özel" ibareli bir yazışmada, Bülend Ulusu başbakanlığında kurulan yeni kabineye dair değerlendirmeler yer alıyor. ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nde görevli Arnold Schifferdecker imzalı yazışma, "Türkiye'nin yeni kabinesi" başlığını taşıyor.


    Kabinedeki isimlerin seçiminde "deneyimin" önemli bir kıstas olarak göründüğünün belirtildiği yazışmada, "Yeni kabine, genel olarak muhafazakar olarak bilinen ve Türk halkının aşina olduğu bir grup yetenekli isimden oluşuyor. Az sayıda bilinmeyen isim var ve aralarında tartışmalı isim de bulunmuyor" deniliyor.


    Yazışmada, kabinede ekonomi, dışişleri ve savunma bakanlıklarına yapılan atamaların, askeri yönetimin ekonomi ve dış politikada mevcut politikaları sürdüreceğinin bir teyidi olarak yorumlanıyor.


    Başbakan Yardımcılığı görevine getirilen Özal'ın 24 Ocak Kararları ile başlayan ekonomik reform sürecinde "yetkili kişi" haline geldiği ifade edilirken, Dışişleri Bakanlığı'na getirilen Türkmen ve Savunma Bakanlığı'na atanan Haluk Bayülken de "yüzü güçlü şekilde Batı'ya dönük isimler" olarak tanımlanıyor.


    Schifferdecker, kabineyle ilgili şu değerlendirmeleri yapıyor:


    "İki başbakan yardımcısı, üç devlet bakanı ve 21 bakan ile Ulusu'nun kabinesinin büyüklüğü de Demirel'inkine yakın. Ancak, bu iki kabine arasında bazı ciddi farklılıklar bulunuyor.


    "Kabineyi oluşturan adamlar -hiç kadın yok- yetenekli, tartışma yaratmayacak ve kendilerine teslim edilen konularda deneyimli isimler olarak biliniyor.


    "Olağan bir kabineye kıyasla çok daha fazlası bir ya da birden fazla yabancı dil biliyor ve hem mevcut hem de eski büyükelçilik çalışanları birçoğunu yakından tanıyor."


    "Kaç milletvekilinin gözaltına alındığına dair güvenilir bilgi yok"


    Darbeden bir hafta sonra, 19 Eylül 1980 tarihinde Ankara Büyükelçiliği'nden "Özel" ibaresiyle gönderilen bir yazıda, gözaltına alınan eski milletvekillerinin listesi yer alıyor.


    Thomas Martin imzalı yazışmada, Genelkurmay tarafından yapılan açıklamaya göre, 50 milletvekilinin gözaltına alındığı belirtiliyor. Bu kişilerin 25'inin CHP, 11'inin MHP, 7'sinin AP, 5'inin MSP ve 2'sinin bağımsız milletvekili olduğu ve aralarında iki de senatörün bulunduğu ifade ediliyor.


    Yazışmada gözaltına alınan CHP'li vekillerin "birçoğu (CHP içindeki sol kanadın önemli temsilcilerinden İzmir Milletvekili) Süleyman Genç ve benzer şekilde DİSK gibi radikal sol örgütler ile solcu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan solcu isimler" olduğu öne sürülüyor.


    Tutuklanan AP'li vekillerin çoğunun ise Kürt bölgelerinden seçilenler olduğu vurgulanıyor ve şu ifadelere yer veriliyor:


    "Ordu, bu açıklamayı muhtemelen çok daha fazla sayıda insanın tutuklandığı yönündeki söylentilerin giderilmesi için yapmak durumunda kaldı. Şu ana kadar kaç kişinin yargılandığı ya da yargılanacağına dair güvenilir bir bilgi bulunmuyor.


    "Bazı Büyükelçilik kaynakları, gözaltına alınan 50 civarındaki kişinin son olmayabileceğini söylüyor. CHP'nin bazı diğer milletvekilleri içinde yakalama kararı çıkartıldığı yönünde duyumlar aldık."

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Küresel Sumud Filosu Gazze yolunda

    17 Eylül 2025

    İsviçre Federal Parlamentosu’nda 1915 soykırımları Konferansı: Tarihi tanımanın önemi ele alındı

    17 Eylül 2025

    SGDF: Gençliğin ve Kürt Halkının Talepleri Buluşturulmalı

    14 Eylül 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Ömer Bölüm

    Demokrasi koridorda kaldı

    Yunus Emre Özel

    Gençliğimizi çalanlardan hesap soracağız!

    Elif Gamze Bozo

    Dilin Gücü: “Engelli” mi, “özel gereksinimli” mi?

    Ekim Veyisoğlu

    Erken seçim, hemen şimdi!

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Siyasi Haber

    Dijitalleşmenin asıl karanlık yüzü: Nadir metaller savaşı

    Siyasi Haber

    Yurtta grev, dünyada grev: Alpkan Birelma ile 2023 Uluslararası Grev Raporu üzerine

    Çiğdem Toker

    Zeytin katliamı kanuni olsa da gayrimeşrudur

    Akdoğan Özkan

    Dünyaya kaos havası ufaktan yerleşirken

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    Metal işçisi yoksullaşıyor

    14 Eylül 2025

    AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan TSE’deki grev 60 gün yasaklandı

    13 Eylül 2025

    İzmir’de DİSK/Genel-İş yöneticileri gözaltında: “Erdoğan’a hakaret” suçlaması

    12 Eylül 2025
    KADIN

    Kadın avukata komşu tacizi: “Evimde yalnız kalmaya korkuyorum”

    14 Eylül 2025

    Ağustos ayında 28 kadın katledildi, 25 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti

    6 Eylül 2025

    Eline, beline sahip çıkmayanlar itibardan olacaklar

    3 Eylül 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.