AB büyükelçileri ile bir araya gelen Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, “Milletvekilleri tutuklanıyor deniyor. Milletvekilleri tutuklanmıyor” diye konuştu.
Toplantının ardından basın açıklaması düzenleyen Çelik, "Çeşitli vesilelerle AB'nin aldığı pozisyonlara ilişkin rahatsızlaklarımızı kendileriyle paylaştık. 15 Temmuz'dan sonra AB'li liderlerin dünyaya fiili ve güçlü mesaj vermek için Türkiye'ye gelmesini beklerdik. Bir milletin darbeyle topyekün savaşıp, bunun bedelini şehitlerle ödemişken, Avrupa'daki bazı dostlarımızın 1 cümleyle yanınmızda olduğunu söylerken, 9 cümleyle eleştirmesi kabul edilemez bir durumudur. Sürekli olarak Türkiye karşıtlığı yapılması, Türkiye'nin sürekli sorgulanması doğru bir siyaset tarzı değildir" dedi.
"Milletvekilleri tutuklanıyor deniyor, milletvekilleri tutuklanmıyor"
Bakan Çelik, HDP'ye yönelik operasyona ilişkin AB üyesi ülkelerden gelen eleştirilere şu şekilde yanıt verdi:
"Milletvekilleri tutuklanıyor deniyor. Milletvekilleri tutuklanmıyor. Bir kişi seçildikten sonra terörü destekleme özgürlüğü kazanmaz. Dosyalarına bakıldı ve bir kısmı serbest bırakıldı. Biz parti kapatmalara karşı olan bir parti olarak, partilere halkın sahip olduğu düşünüyoruz. Partiler yaşamalıdır ama hiç kimse terör faaliyetinin arkasına sığınmamalıdır. İspanya mahkemesinin, Batasuna kararını hatırlatmak istiyorum. Bir milletvekilinin, Venezuela'daki bir ETA mitingine katılması, bir milletvekilinin ETA propagandası yapması gibi suçlamalar var. İspanya Yüksek Mahkemesi, bunu terör propagandası saymış, AİHM bu kararı onaylamıştır. İspanya mahkemesi bunu demokrasiye tehdit olarak görmüştür.
Milletvekilinin tutuklanması arzu edilen bir durum değildir. Ama bir vekil, halkın iradesini terör örgütlerine teslim ediyorsa, siyasi katılım bahane edilerek bu kişilerin yargılanmaması yönünde argüman üretilemez. Darbeler nasıl sivil siyaset için meşru değilse, terör örgütleriyle ilişki de meşru değildir".
"AB ilişkilerinde çok kırılgan bir durumdayız"
AB ile Türkiye arasındaki ilişkilere değinen Çelik "Bugün de yükselen Türkiye karşıtlığı, Türkiye ile alakalı değildir. Herkes kendi iç siyasetinde bunu kullanarak Avrupa değerlerini sabote etmektedir. Mantıklı bir şekilde, resmi platformlarda konuşmalıyız. Türkiye-AB ilişkileri stratejiktir. Hükümetlerimiz, dünyayla ilişkilerini sürdürerek yoluna devam etmektedir. AB ilişkilerinde çok kırılgan durumdayız. Belçika'daki bir mahkemenin PKK'yı terör örgütü olarak görmemesi insan hakları sözleşmesine saldırıdır" dedi.
AB'nin HDP'ye operasyon ile ilgili açıklamalarına değinen Çelik, "AB tarafından yapılan açıklamada bir kişiselleştirme var. Demirtaş ve Yüksekdağ isimlerinden bahsediliyor. Biz kimsenin, hangi parlamenter olduğuyla ilgilenmiyoruz. Ama siz bir TBBM vekiliyle toplantı yapıyorsanız ve yanınızdaki PKK terör örgütü değildir diyorsa, sizin çifte standardınız vardır. Bunu DEAŞ'ı savunmaktan farkı yoktur. Bugün 'PKK terör örgütü değildir' diyen mahkeme, yarın 'DEAŞ terör örgütü değildir' de diyebilir" dedi.
"Kimsenin meclisi terk etmemesi lazım"
Çelik, tutuklamalar sonrasında HDP grubunun Meclisten çekilme kararına ilişkin, "Siyasi çözüm hükümet, siyasi çözüm meclistir. Bir kimse meclisi terk ediyorsa, halka ihanet ediyordur. Kimsenin Meclis’i terk etmemesi lazım. Sözün gücüne uygun davranış sergilemenin yeri TBMM'dir. Ama illegal grupların faaliyetlerine dayalı bir siyaset yürütecekseniz, meclisi terk edersiniz" dedi.
"FETÖ'nün yanında Naziler çırak kalır"
Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn'un Türkiye'de darbe girişimi sonrasında cezaevlerindeki işkenceci uygulamalara yönelik "Bunlar Nazi hakimiyeti sırasında kullanılan yöntemler" şeklindeki eleştirisine cevap veren Çelik, "Türkiye'deki uygulama Nazi dönemi uygulamalarına benzemiyor. Tarih eksikliği var . Bu durum Nazilerin izlerini silme dönemi uygulamalarına benziyor. FETÖ'nün yanında Naziciler çırak kalır" dedi.
"İdam talebine kimse eleştirel bir tavır gösteremez"
İdam tartışmasına ve bunun AB ile ilişkilere olan etkisine değinen Çelik, "Vatandaşlarımızın idam talebine kimse eleştirel bir tavır gösteremez. Ama bu tepkinin yüksek sesle dile getirilmesinin sebebi, Türkiye'nin yalnız bırakılmasıdır. İdam cezası tamamen halkın takdiri olacaktır. Siyasetçiler, halkın iradesine boyun eğmelidir. Ben AB ile görüşmelerin kesilmesini istemem ancak nihayetinde demokrasilerde nihai kararı verecek olan halktır" dedi. (ilerihaber)