Covid’den evvel evden çalışmak cazip geliyordu çalışanlara. Elbette hala aynı fikirde olan çalışan sayısı az değil. Her sabah sıcak yatağından erkenden çıkmak, işe gitmek için hazırlanmak epey can sıkıcı ve zor. İşe giderken hazırlanmak özellikle kadınlar için meşakkatli. Çünkü kadınlar işyerlerinde bakımlı, güzel görünmek zorundalar. Maalesef erkeklerin çok az kısmı beden temizliğine, bakımına önem vermekte. Türkiye’deki erkeklerin epey kısmı kişisel bakım yapmaktan çok uzak.
İstanbul gibi metropol bir kentte arabası olanlar trafikte yorularak işe gidiyor, arabası olmayanlar toplu taşıtla sıkış tıkış, yorucu bir yolculuk sonrası işyerine ulaşabiliyor. Üstelik genellikle yolculuk süresi bir saat ve üstü olabiliyor. Toplu taşıtlarda, tenha sokaklarda, aydınlatılmamış karanlık yollarda kadınların cinsel tacize uğradıkları giz değil. İşyerine gidişlerin benzer dönüşleri de olunca çalışanlar için işe gitmek başlı başına sorun.
İşyerinde geçen zamanın uzunluğu -ki sekiz saatlik çalışma yerine altı saatlik mesai sürelerini deneyen ülkeler var- kadınların özel günleri ve bu dönemlerde bile işyerindeki çalışma ritmine uyma zorunlulukları, hijyen sorunu, çocuklu kadınların kreş sorunu ve zaman sorunu gibi sorunlar kadın çalışanları iş-aile ikilisi arasında sürekli baskılamakta. Bu baskı nedeniyle kadınlar daha çok yük aldıklarının farkında olmalarına karşın evde çalışmanın “kolay” olabileceği fikrine “ikna” olabiliyor.
Covid salgını döneminde insanlar evlere kapanınca evden çalışmanın düşünüldüğü kadar cazip olmadığı görüldü. Evden çalışmak en çok patronlara yarıyordu ancak benzer şekilde erkek çalışanlar için de cazipti. Onlar evde ofiste davrandıkları gibi davranıyor, sadece patronun işlerini yapmakla meşgul olabiliyorlardı. Yemekleri, çayları partnerleri tarafından hazırlanıp önlerine konuyordu.
Ancak kadınlar için kazın ayağı farklı çıktı. Evden çalışmak kadınları “Çocuğa kim bakacak?” sorunundan kurtarmış görünse de mesai saatinde çocukların bakımını da kadınların üzerine yıkmış oldu. Ofiste çalışırken ücretli satın aldığı ya da işyerinin sağladığı yemek hizmeti evde yine kadınların sırtına yüklendi. Evde çalışma çat kapı gelen akraba ve misafirlerle geçen zamanlara neden oldu.
Aynı mesai saatleri içinde kadınlar hem evi toparlayıp temizleme hem yemek yapma hem alışveriş yapma hem patronun işlerini yetiştirme hem dijital mecralardaki toplantılara katılma, kendisini geliştirme gibi işleri iç içe yapmak zorunda kaldılar.
Evde yapılan işlerin çaldığı en değerli şey zaman oldu. Çocuk, koca, patron, aile zincirinde tüm günü dolan kadınların kendilerine ayıracakları zaman ya çok azaldı, ya kalmadı. “Geçen gün ömürdendir” dizelerinde olduğu gibi kadınların ömrü çocuk, koca, aile ve patron uğruna heba olurken kadınlar sadece zamanlarını değil, saygınlıklarını, sosyal hayatlarını yitirdiler. Ücretler zaten hep erkeklerden düşüktü.
Daha önce evden sabah çıkıp akşam gelen kadın, kendisi için az da olsa zaman ayırabilen kadın, arkadaşları ile buluşan, işyerinin sosyal organizasyonları ile evden ve ev işlerinden biraz daha uzaklaşabilen kadın evden çalışma ile tüm bu imkanlardan epeyce uzaklaştırılmış olarak neredeyse eve gömülmüş oldu.
Çalışma bakanı “müjdeyi” verdi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada “Esnek çalışma ve hibrit modellerin yaygınlaştırılması yönünde çalışmalarımız olacak” dedi. Ve ekledi “Bilişim, finans, eğitim, hizmet sektöründe hibrit ve uzaktan çalışma modellerinin yerleşmesi amacıyla yasal çerçeveyi hazırlayacağız.”
Esnek çalışma ve hibrit modeller çalışanlara daha az çalışma, daha çok zaman, daha iyi ücret sloganlarıyla sunulacak. Oysa gerçekte böyle olmayacak. Esnek çalışma, aynı anda birkaç işte çalışmak gibi yeni çalışma koşulları çalışanlar lehine değil aleyhine düzenlemelerle tamamlanacak. AKP yine patronlara kazandıracak yasalar yapacak.
İlk başta cazip görünen, kalabalık kentlerden taşınıp tatil kasabasında –ki o da kalmadı- evimde rahat rahat çalışırım diye heyecanla karşılanacak olan çalışma koşullarının önemli kısmı bir süre sonra diğer yüzünü de göstermeye başlayacak. Bu kaçınılmaz sonun gerçekleşmemesi için çalışanlar, sendikalar, feministler, kadın örgütleri daha sürecin en başında taraf olarak yer almalı.
Kadın örgütleri sürece dahil olmalı
Esnek ve hibrit modeller ile ilgili düzenlemeler yapılırken bakanlık sendikal alanda mücadele veren kadın kurumları, feministler ve kadın örgütleri ile görüşülmeden düzenlemeler yapamaz. Çünkü bu tarz çalışma modelleri yukarda bahsettiğim gibi eviçi işleri ve ücretli alandaki işleri aynı mekanda birleştirerek kadınların iş yükünü arttırıyor. Kadınlar aynı anda evde hem evişi hem patronların işini yapmak zorunda kalıyor. Her iki sömürünün kadınlara çok çeşitli etkileri oluyor. En ağırı tükenmişlik sendromu ve yalnızlık.
Bu çalışma modelleri için hazırlanması düşünülen yasal çerçevede yükün çoğunu kadınların üzerine yıkma ihtimali düşük olmadığı gibi, bilakis AKP’nin sermaye ve erkek iktidarı olması nedeniyle bir hayli yüksek. Bu nedenle kadın emeği alanında çalışan feminist /kadın kurumlarının şimdiden bir araya gelip çalışması, konunun kamuoyunda diri tutulması, öneri ve taleplerin ilgili yerlere duyurulması, mümkünse bunun ortak bir kampanyaya dönüştürülmesi sonuç aldırıcı olacaktır.
Aksi takdirde esnek ve hibrit modellerle kadınlar ücretli alanda daha uzun süre çalıştırılacak, daha ucuza çalıştırılacak. Sosyal güvenlik ve emeklilik haklarından daha az sayıda kadın faydalanabilecek. Bu çalışma modellerinde SGK primlerinin çalışanların üzerine yıkılması planları da var. Öyle ki çok sayıda çalışan için ama özellikle ucuz emek olan kadın çalışanlar için emekli olmak hayal olabilir.
AKP’nin ballandıra ballandıra pazarlayacağı esnek ve hibrit çalışma modellerinde en kârlı çıkacak kesim patronlar. Onlardan sonra erkekler. Kadınlarsa evde aynı anda patronlar ve erkekler tarafından sömürülecek.