Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu
‘Depremzedeler kaderine terk edildi’
Tülay Hatimoğulları, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından iki yıl geçmesine rağmen depremzedelerin hâlâ zor şartlarda yaşam mücadelesi verdiğini vurguladı.
Depremin ardından birçok vatandaşın kaderine terk edildiğini belirten Hatimoğulları, “Biz sağ çıktık da ne oldu dedirtecek kadar zor koşullarda yaşıyorlar. Depremzedeler için hâlâ kalıcı konutlar inşa edilmedi. 600 binin üzerinde yurttaş, iki senedir 21 metrekarelik konteynerlerde yaşamaya mahkûm edildi” dedi.
Hatimoğulları, hükümetin depremzedeleri bir müşteri olarak gördüğünü savunarak, “Bu iktidar bölgedeki demografik yapıyı değiştirme hedefiyle hareket ediyor. Hazine arazileri varken yurttaşların tarım arazilerine el konuluyor. Depremzedeler, rezerv alan uygulamalarıyla sürekli oyalanıyor” ifadelerini kullandı.
İktidara seslenen Hatimoğulları, deprem vergilerinin amacına uygun kullanılmadığını belirterek şunları söyledi: “Yıllardır Gölcük Depremi’nden bu yana vergiler toplandı. Eğer bu vergiler gerçekten deprem için kullanılsaydı, yurttaşlara bedelsiz konutlar verilebilirdi.”
Eğitim ve sağlık alanındaki eksikliklere de dikkat çeken Hatimoğulları, birçok bölgede hâlâ okulların ve hastanelerin yapılmadığını vurguladı. “Bölgedeki yurttaşların göç etmesi isteniyor. O yüzden okullar yapılmıyor, hastaneler tamamlanmıyor, asgari yaşam koşulları sağlanmıyor” dedi.
Son olarak depremzedelere seslenen Hatimoğulları, “Bizler ilk günden bu yana yanınızdaydık ve olmaya devam edeceğiz. Unutmayacağız, unutturmayacağız. Dayanışma ile bu sürecin altından hep birlikte kalkacağız” dedi.
‘Türkiye ekonomik felaketle karşı karşıya’
Tülay Hatimoğulları, Türkiye’nin yüksek enflasyon nedeniyle uçuruma sürüklendiğini belirtti. Asgari ücrete yapılan zammın daha hesaplara yatmadan eridiğini ifade eden Hatimoğulları, milyonlarca emekçinin açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiğini vurguladı.
Ekonomik krizin derinleştiğine dikkat çeken Hatimoğulları, iktidarın sendikalaşmayı baskıladığını, grevleri yasakladığını ve işçilerin haklarını gasp ettiğini söyledi. Çayırhan, Gaziantep’teki işçi direnişlerine selam gönderen Hatimoğulları, “Bu adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı, işçilerle ve emekçilerle birlikte dayanışmaya devam edeceğiz” dedi.
Ekonomik krizin halkın günlük yaşamına etkilerini de örneklerle anlatan Hatimoğulları, “Ucuz yağ, ucuz şeker kuyruklarını çok duyduk ama artık yumurta ve ekmek kuyrukları başladı. Bir karton yumurta için insanlar kuyrukta bekliyor. Yakında bir damacana su için bile kuyruğa girilecek” ifadelerini kullandı.
Son olarak emekçilere ve yoksullara seslenen Hatimoğulları, “Ekmek ve demokrasi mücadelesini birleştirmezsek, bu ve bunun gibi iktidarlar daha uzun yıllar hüküm sürer. O yüzden çağrımızdır: Ekmek mücadelesini, barış mücadelesini yan yana getirelim, büyütelim ve kazanan biz olalım” dedi.
‘Jin jiyan azadî demeye devam edeceğiz’
Tülay Hatimoğulları, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada, 11 Şubat’ın Özgecan Aslan’ın ölüm yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleriyle büyük bir sınav verdiğini belirtti. Hatimoğulları, “Özgecan Aslan katledildiğinde tüm Türkiye’nin nefesi tutuldu. Kadınlar olarak alanları, meydanları doldurduk. Ancak kadın cinayetleri durmadı, failler korunmaya devam etti” dedi.
Pınar Gültekin davasına da değinen Hatimoğulları, Yargıtay’ın sanığa verilen cezayı bozmasını eleştirdi. “Bir kadın saatlerce işkence görüyor, yakılarak katlediliyor ama Yargıtay, bunun canavarca bir his olmadığını söylüyor. Bu karar, Orta Çağ Engizisyon mahkemelerinin anlayışını hatırlatıyor” diye konuştu.
Erkek egemen yargı sisteminin kadın katillerini koruduğunu vurgulayan Hatimoğulları, kadınların yaşam hakkı için sonuna kadar mücadele edeceğini belirterek, “Biz kadınlar boyun eğmeyeceğiz, mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz ve ‘Jin, Jiyan, Azadî’ demeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘Suriye’de Kürtler ve Aleviler olmadan gelecek kurulamaz’
Tülay Hatimoğulları, Orta Doğu’daki çatışma ve krizlere dikkat çekerek, bölge halklarının büyük bir baskı ve şiddet altında yaşadığını vurguladı. Suriye’den Filistin’e kadar halkların, inançların ve kimliklerin yok sayıldığı yönetimlerin sürdüğünü belirten Hatimoğulları, “Suriye’de Kürtleri, Alevileri, Dürzileri, Süryanileri ve diğer halkları yok sayarak bir gelecek kurulamaz. Zorla dayatılan düzenler er ya da geç çökmeye mahkûmdur” dedi.
Hatimoğulları, Kuzey ve Doğu Suriye’de sürdürülen saldırılara tepki göstererek, sivillerin hayatlarının hiçe sayıldığını belirtti. “Tişrin Barajı’nda sivillere yönelik saldırılar hız kesmiyor. O baraj, halklar arasında bir köprü niteliğindedir” ifadelerini kullandı.
‘Bölgemizi kanla değil, barışla yoğurmalıyız’
Orta Doğu’da yaşananların halkları felakete sürüklediğini söyleyen Hatimoğulları, Filistin’de yaşananlara da değindi. “Gazze’de 50 binden fazla insan katledildi, şehrin %70’i yok edildi. Şimdi de orayı tatil beldesi yapma hayalleri kuranlar var. Filistin halkı Nakba’yı unutmadı, bugünkü yeni Nakba planlarını da unutmayacak” dedi.
Filistin’in özgürlüğü için net bir çözüm sunduklarını belirten Hatimoğulları, “İsrail, işgal ettiği topraklardan çekilmeli, yerleşimci sömürgeciliğe son vermeli ve Filistin halkının taleplerini karşılamalıdır. İşgalle bu coğrafyaya huzur gelmez” ifadelerini kullandı.
Hatimoğulları, Orta Doğu’da kalıcı bir barışın gerekliliğine vurgu yaparak, “Bu bölgenin insanları, Batılı emperyal güçler için bir sinekten bile kıymetsiz. Onların umrunda değiliz, ancak biz halklar birbirimizin kıymetini bilmeliyiz. Orta Doğu’da acil ve büyük bir barış tesis edilmelidir. Bölgemizi kanla değil, barışla yoğurmalıyız” dedi.
‘Kent uzlaşısı suç değil, halkların birlikteliğidir’
Tülay Hatimoğulları, İstanbul’da dokuz belediyeye yönelik gerçekleştirilen operasyonları eleştirdi. Operasyonların siyasi bir darbe olarak niteleyen Hatimoğulları, “Bir sabaha daha uyandık ve yine bir siyasi darbeye şahit olduk” dedi.
Cumhuriyet Başsavcılığı’nın operasyonlara gerekçe olarak ‘kent uzlaşısını’ göstermesine tepki gösteren Hatimoğulları, “Kent uzlaşısı, farklı halkların ve inançların bir arada yaşama talebidir. Dünyanın en demokratik hakkıdır. Ama bugün Cumhuriyet Başsavcılığı, kent uzlaşısını Kürtler ve Türkler arasındaki birliktelik olarak tanımlayarak suç ilan etmiştir. Uzlaşı nasıl suç olabilir? Bunu dünyada başka bir yerde göremezsiniz” ifadelerini kullandı.
Devlet Bahçeli’nin geçmişte sarf ettiği “Türksüz Kürt, Kürtsüz Türk olmaz” sözlerini hatırlatan Hatimoğulları, “Şimdi ne değişti? Eğer kent uzlaşısı suçsa, bir Ekim’den bu yana barış ve uzlaşıdan bahseden herkes suçlu mu oldu? Devlet Bahçeli’den, bu parlamentodaki tüm partilere kadar kim bu konuyu dile getirdiyse, şimdi onların da suçlu olduğunu mu söylüyorsunuz?” diyerek iktidara seslendi.
Muhalefetin yargı eliyle dizayn edilmek istendiğini belirten Hatimoğulları, iktidarın yasaları çiğneyerek, anayasayı ayaklar altına alarak bu düzeni sürdürmeye çalıştığını vurguladı. “Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Kent uzlaşısı halkların birlikteliğidir ve biz bunu Hakkâri’den Edirne’ye, İzmir’den Çukurova’ya kadar her yerde inşa etmeye devam edeceğiz” dedi.
‘Van halkının iradesi gasp ediliyor’
Tülay Hatimoğulları, Van Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik hukuksuz kararları sert bir dille eleştirerek, bunun halkın iradesine açık bir darbe olduğunu vurguladı. “14’te 14 kazanılmış bir seçim sonucunu iktidar tanımıyor. Bu karar, Van halkının iradesini gasp etmek, halkın demokratik tercihlerini yok saymak demektir” dedi.
Hatimoğulları, DEM Parti’nin başarısının hedef alındığını belirterek, “Bu, sadece Sevgili Abdullah Zeydan’a değil, Van halkına verilmiş bir cezadır. Halkın kararını yok sayan bir siyasi darbeyle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
Hatimoğulları, bu tutumun Kürt halkının iradesini yok sayma politikalarının devamı olduğunu söyleyerek, “Bu karar, 100 yıllık yanlışta ısrar etmektir. Barışı, diyaloğu konuştuğumuz bir dönemde verilen bu karar, ‘barışı istemiyoruz’ demenin açık ifadesidir” diye konuştu.
‘Öcalan’ın çağrısı çatışmalarla şekillenen süreci kapatacak’
Tülay Hatimoğulları, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’de çatışmalarla şekillenen bir dönemi kapatıp barış ve demokrasi sürecini başlatmak için tarihi bir çağrı yapmaya hazırlandığını söyledi. Hatimoğulları, “Bu çağrı sadece Kürt halkı için değil, Türkiye’deki 85 milyon yurttaşın kazanacağı bir süreci başlatmak içindir. 100 yıllık Kürt meselesini şiddet ve çatışma zemininden hukuki bir temele indirmek için bir hazırlığınız var mı? İktidarı, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye acilen çağırıyoruz” dedi.
Hatimoğulları, tek taraflı bir barışın mümkün olmadığını belirterek, iktidarın bu süreçteki planını açıklaması gerektiğini vurguladı. “Barıştan korkuyor musunuz? Biz olası bir çağrıdan sonra işimizin kolay olmadığının farkındayız. Ancak DEM Parti olarak bu yolda yürümeye hazırız. Çözüm üretmek için bu sürece talibiz” ifadelerini kullandı.
Barzani görüşmesi
Hatimoğulları, DEM Parti İmralı heyetinin Barzani ile bir görüşme gerçekleştireceğini açıkladı. “Barzani’nin görüş ve önerileri alınacak. Heyetimiz, bu önerileri Abdullah Öcalan ile paylaşacak” diyerek sürecin önemine dikkat çekti.
‘Siyasetin üzerinde beka paranoyasının sona ermesi gerekir’
Hatimoğulları, Türkiye’nin iç siyasette otoriterleşmesi ve dış politikada iflasa sürüklenmesinin temelinde, Kürt sorununu istismar eden politikaların yattığını vurguladı. “Yeni bir dönemin başlaması için Kürtleri tehdit olarak gören anlayış sona ermeli, terör parantezi kapanmalı ve demokrasiyi askıya alan tüm koşullar kaldırılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Abdullah Öcalan’ın “paradigma” olarak tarif ettiği değişimin, demokratik siyaset üzerindeki tüm engellerin kaldırılması anlamına geldiğini belirten Hatimoğulları, Türkiye’de barışçıl ve demokratik bir çözüm sürecine ihtiyaç duyulduğunu söyledi. “Siyasetin üzerinde beka paranoyasının sona ermesi gerekir. Ancak bu şekilde güvenli bir limana ulaşabiliriz” dedi.
Hatimoğulları’ndan Vedat Türkali alıntısı
Hatimoğulları, konuşmasını yazar Vedat Türkali’nin “Türkiye Barışını Arıyor” konferansındaki sözleriyle tamamladı. Vedat Türkali’nin, “Ben Türk’üm ama rahat rahat ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyebilmek için Kürt sorununa duyarsız kalamam. Çünkü bir halkı baskı altında tutan hiçbir ülke kendi halkına özgürlük vermez. Ben de özgür değilim. Barış herkesin özgürlüğüdür” sözlerine atıfta bulunan Hatimoğulları, bu mücadelenin tüm halklar için eşit ve özgür bir yaşamın teminatı olduğunu vurguladı.
Son olarak barış ve demokratikleşme çağrısını yineleyen Hatimoğulları, “Barışın, umudun yolu açık olsun. Mutlaka kazanacağız, mutlaka başaracağız. Bu kanlı coğrafyayı barışla taçlandıracağız” diyerek konuşmasını noktaladı.
Hatimoğulları: ‘Öcalan’ın çağrısı bu ay içinde gelebilir’
DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları, grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Abdullah Öcalan’ın yapacağı çağrının tarihine ilişkin konuşan Hatimoğulları, “Medyada 15 Şubat’ta yapılacağına dair haberler yer aldı, ancak bu tarihe yetişmeyebilir. Heyetimiz Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne çeşitli ziyaretlerde bulunacak ve parti merkezimiz istişarelerini sürdürüyor. Çıkan sonuçlar Sayın Öcalan’a ulaştırılacak. Tahminimizce bu ay içinde böylesi tarihi bir çağrı gerçekleşebilir” dedi.
Çağrının içeriği ne olacak?
Hatimoğulları, çağrının içeriğine ilişkin soruya, “Kürt sorununun bugüne kadar devam eden çatışma ve şiddet yöntemiyle çözülemeyeceğine, bu sürecin hukuk ve siyaset zeminine taşınması gerektiğine dair bir çağrı olacağını düşünüyoruz” yanıtını verdi.