Pakmaya’da çalışan işçi olarak sendikalı olduğunuz için işten atıldınız. Bize kendinizi tanıtıp, süreci anlatır mısınız ?
Soner Sarı: Pakmaya’da on yıldır çalışıyorum. Sendikal süreç şu şekilde başladı: Mart ayının başlarıydı. Arkadaşlar bize sendikalaşma ve örgütlenme için bilgiler verdiler. Zaman içinde başladık örgütlenmeye ama çok gizli, işverene ve işverenin taraflarını duyurmadan, bu işi örgütlü bir şekilde yürüttük. Sonunda beni çağırdılar ve önüme savunma kağıdı koydular. Dediler ki; “iş yerinde huzur bozmaktan on yedinci ve on sekizinci maddeden savunmanı istiyoruz.” Dedim ki ne huzuru bozmuşum, ne yapmışım. Bize açıklayın, önümüze bir delil koyun, bizde onun savunmasını yapalım. Sendikal olduğu kesin de, bunu söyleyemiyorlar. Bunu söyledikleri an suçlu konumuna düşüyorlar. Bu şekilde bizi işten çıkarmak için uydurulmuş on yedinci ve on sekizinci madde. Bende savunma yapmayacağımı, kağıdı imzalamayacağımı söyledim. On dakika sonra personel şefi geldi. “Maalesef iş akdin fes edildi” dedi. Kolumda iki güvenlik görevlisi ile birlikte bir nevi kapı dışarı edildik.
Nazım Şahmar: Bu sendikal faaliyetlere başlamadan önce her yıl bir zam oranı belirleniyor. Bu yıl yüzde dört zammın verildiğini duyunca üretim müdürünün odasına giderek; bu zammın neye göre verildiğini, enflasyonun yüzde yedi buçuk olduğunu, zamların enflasyon altında kaldığını, kabul etmediğimi söyledim. On beş gün senelik izne çıktım. Çıktığım süre içinde burada sendikal faaliyetler başlamıştı. Arkadaşlarla irtibat kurdum. Doksanın üzerinde üye arkadaşımızla birlikte çalışma yürüttük. Fabrika müdürü beni çağırdı yanına. Sendikadan istifa etmemi istedi. Bu senin savunma kağıdın dedi. Daha sonra çıkış kağıdımı verdiler. İmzaladım ve hiçbir müdür, şef benimle muhatap olmadı. İki bekçi, iki şoförle beni soyunma odalarına götürdüler. Elbiselerimi giydim. Çalıştığım yerde, makine başında çantam, malzemelerim vardı. Onu bile almaya göndermediler. İki bekçi ile kapı önüne bıraktılar. Benden önce iki arkadaşımızı çıkarmışlar, benim haberim yoktu. En son beni çıkardılar.
Soner Sarı: Atılmamızın nedeni sendikal, anayasal olan hakkımızı kullanmaktı. Sendikal örgütlenmeye karşılar çünkü. Biz sendikayı öyle veya böyle içeri sokacağız. Benim tek söyleyeceğim şu; bugün geleceğini düşünerek hareket eden insanlar, çocuğunu düşünerek hareket eden insanlar, bizim burada ne için mücadele yaptığımızı anlamaları gerekiyor. Artık bir şeylerden korkmasınlar. Çocuklarına ve geleceklerine sahip çıksınlar.
Nazım Şahmar: Sendikal faaliyetler başlayınca, bayram mesailerinin yüzde yüz olduğunu yetmedi normal mesailer de yüzde yüz. Bunlar yüzde elli idi. Bu da yetmedi, bir ton kömür parası, sosyal aktivite olarak araçlarla çalışanları pikniğe gitmeyi vaat etmişler. İki tane cumhuriyet altını vereceklermiş. Kırkıncı yıl bahanesiyle bunlar. Arkadaşlarımızı sendikal faaliyetlerden vazgeçmelerini istemeleri, tek tek ikna odalarına çekilip sendikadan istifa etmelerini, yetmedi fabrika şoförlerini devreye soktular. Bunlar yetmedi, en yakın arkadaşlarını, çalışanların annesini, babasını, dayısını, hepsini telefonla arayarak; “bak oğlun sendikaya üye oluyor” diyorlar. Birçok tehdit telefonları üye olan arkadaşlarımıza geliyor. İşimizden olduk ama haklı mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.
Mücadelenizde yeterli desteği alıyor musunuz?
Soner Sarı: Evet alıyoruz, her gün çok sayıda kurum desteğe geliyor, sendikalar, partiler, öğrenciler, başka fabrikalardan işçiler… Onurlu mücadele için herkesi bize desteğe çağırıyoruz, onurlu bir gelecek için kölelik düzenine hayır diyoruz. Size de desteğiniz için teşekkür ediyorum.
Nazım Şahmar: Belki bizim dönüşümüz olmaz ama işçi arkadaşların insanca yaşaması, insanca ücret alması, çocuklarının ve kendi geleceklerini garanti altına almaları için sendikaya üye olmaları gerekiyor. Sizlere de teşekkür ediyorum.