Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    ‘Ekonomik mucizeler’ için barış önemli, ancak planlı bir ekonomi olmazsa olmaz

    14 Temmuz 2025

    Ulus-devlet, iki basınç

    14 Temmuz 2025

    Silahlara veda, Kudüs İttifakı, karşılıksız düşler

    14 Temmuz 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Barış değil seçim konuşması

      13 Temmuz 2025

      Devrimci şiddetin sınırları ve dönüşümü: Tarihsel materyalist bir değerlendirme

      12 Temmuz 2025

      Yeni Eşik

      11 Temmuz 2025

      Ateşe verilen silahlar, söze dönen direniş

      11 Temmuz 2025

      Kapitalizmin yapısal krizi: Üretim fazlası ve eşitsizliğin kökleri 

      9 Temmuz 2025
    • Seçtiklerimiz

      ‘Ekonomik mucizeler’ için barış önemli, ancak planlı bir ekonomi olmazsa olmaz

      14 Temmuz 2025

      Ulus-devlet, iki basınç

      14 Temmuz 2025

      Silahlara veda, Kudüs İttifakı, karşılıksız düşler

      14 Temmuz 2025

      Dış borç ve sosyalist kemer sıkma

      13 Temmuz 2025

      Tarihe tanıklık: Carpe diem

      12 Temmuz 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz: Kalıcı barış için sürecin seyircisi değil, öznesi olmalıyız

      8 Temmuz 2025

      Yangınların ortasında dayanışmanın motor gücü: Kuryelerin afetle mücadelesi – Mesut Çeki

      2 Temmuz 2025

      Kadir Akın: “Türk sosyalistleri Ermeni sosyalistlerinin varlığını görmezden geldiler, çünkü onlar Ermeniydi.”

      27 Haziran 2025

      SYKP’li Turgan: Solun örgütsel bir yenilenmeye ihtiyacı var

      11 Haziran 2025

      Josu Urrutikoetxea: Silahlı mücadeleden müzakereye, ETA’dan Kürt mücadelesine

      9 Haziran 2025
    • Dosyalar
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Ankara’da HDP var!

    Ankara’da HDP var!

    Siyasi Haber25 Ekim 2021
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Metin KAYAOĞLU yazdı – Bize göre, Demirtaş’ın birlik çağrısı önemli ama gerçeksizdir, fakat “solu iktidar ortaklığına taşıma” gibi bir seçeneğin işaret edilmesi önemli bir yanlışlık taşıyor. Bu öneri HDP’yi merkeze alarak yapılsaydı başka bir anlama bürünürdü, ama Türkiye’nin ‘alaturka demokrasi’sinin ortağı olmak, devrim terimi birçoklarına rahatsız edici geliyor ama hiç değilse düzen dışı konumdan, bir kâbustur.

    Türkiye’de egemen katlar arasında gerçek bir mücadele sürüyor ve mücadelenin, Tayyip Erdoğan’ın iktidardan düşmesiyle sonuçlanacağına ilişkin inanç günden güne artıyor. 

     

    Erdoğan iktidarından sonra ne olacak? Kimilerinin hülyasına kapılıp, şunu ya da bunu yaparsak devrimci durumu bir devrim durumuna dönüştürebileceğimiz kurgusunu baştan değerlendirme dışı tutuyoruz. Üzerinde durmaya değecek olan, var olan iktidarın düşmesine, yeni kurulacak iktidarın politik niteliğine ve bu süreçte sosyalistlerin yerine ilişkindir.

     

    Demirtaş’ın “demokratik siyaset”teki büyük önemi

    Bu ortamda, Selahattin Demirtaş’ın yaptığı çağrı sosyalist çevreleri yekindirmeye yetti. Demirtaş’ın Türkiye solunu da kapsayacak şekilde kamuoyunda ne kadar etkili bir kimlik olduğuna bir kez daha tanık olduk. “Bir fikir jimnastiği” olduğunu söylediği sözler üzerine epeyi efor harcıyoruz. Baş düşman Tayyip Erdoğan’ın kişisel husumetini çekmesi Demirtaş’ın önemini fazlasıyla artırıyor, fakat bunlar kendi içimizde onun görüşlerini yerli yerine oturtmaya engel olmamalı. Öncelikle söyleyelim; burada Demirtaş’ın görüşlerini net bir şekilde eleştireceğiz. Çünkü içinde bulunduğumuz koşullarda; 1) Türkiye’de solun ya da sosyalistlerin –blok, parti, platform, cephe türünden– birlik sorunu yoktur, ve 2) Türkiye’de sosyalistlerin, devrimci olduklarını kabul edeceksek, herhangi bir iktidara ortak olmak gibi bir gündemleri olamaz. 

     

    “Umut olmadan yaşanır mı?” diyordu Demirtaş; umut ekmek değildir ve yenmez. Ama meseleyi sadece düzen politikasıyla sınırlı tutarsak bir an, umutlanmak için açık ve net bir tutamağımız var: Çünkü altı milyon oyuyla HDP var! Söz yarıştırmak niyetiyle söylemiyoruz, ama mücadele olmadan yaşanmaz. Boğaziçili öğrenci arkadaşların dediği gibi, mücadele umuttur.

     

    Sosyalistlerin birleşme sorunu

    Türkiye solu ve sosyalistleri, parti, cephe, blok, platform, güç birliği, eylem birliği türünden birlik formlarının tümünü geçen üç on yıl boyu olabildiğince kullanmış ve hatta tüketmiştir. Buna karşın sosyalist hareketin mensupları karşılaştıkları sorunları hâlâ birliğin şu ya da bu yepyeni tarzıyla aşacağını sanmaktan kurtulamadı. 

     

    Bazı yolların ancak çok sayıda başarısız denemeye tahammül etmekle kat edilebileceğine itiraz edemeyiz, ama bu yolun o yol olmadığını kuvvetle sanıyoruz. Yeni birleşmelerle yapılabilecek bir şey kaldığını sanmıyoruz. 

     

    Bize göre, Türkiyeli sosyalistlerin birlik sorunu yoktur. Türkiye’de bugün, çok sayıda politik örgütü bir araya getirmiş birkaç birlik formu var. ‘Halkların Birleşik Devrim Hareketi’, ‘Birleşik Mücadele Güçleri’ ve ‘Demokrasi İçin Birlik’ gibi oluşumlarda Türkiye solunu oluşturan politik kesimlerin önemli bir kısmı yer alıyor. Fakat, “demokratik siyaset” için asıl önemli birlik formu HDP’nin ta kendisi değil midir? 

     

    HDP’nin uzağında yer alan ve hiçbir şekilde yaklaşmayacağını öngöreceğimiz birkaç önemli politik kesimin olduğunu biliyoruz. Buna karşılık HDP adındaki birlikte yer almasa da onun olanaklarını değerlendiren ve bu birliğin yakınlarında yer alan görece iri birkaç politik özne var. Belki oluşum halindeki birkaçı müstesna, adı geçen birlik formlarında bu zamana kadar hiç yer almamış sosyalist örgütlerin bundan sonra da yer alacaklarını beklemek makul değildir.

     

    Bu bağlamda, görmezden gelinemeyecek bir hususu anmak gerekiyor. Devrimci ya da reformcu, ılımlı ya da radikal bütün birlik formlarının vazgeçilmez bir üyesi Kürdistan Özgürlük Hareketidir. Bir anlamda, Kürdistan Hareketinin büyük varlığında bu ayrı birlikler arasında bir birlik ya da eşgüdüm var. Böylece, Türkiye solunu öncelikle Kürdistan Özgürlük Hareketinin birleştirmiş olduğunu teslim etmeliyiz. 

     

    Bu gerçeklik ortamında Demirtaş, “güçlü bir sol blok” oluşturmayı öneriyor. 

     

    Politikada ölçek 

    Politika argümanlarla değil güçlerle yapılan bir işlemdir. Her şeyde olduğu gibi, güçler arası kudret ilişkisi olarak politikada da ölçeklendirme yapmak gerekli ve mümkündür. Bize göre, ülkesel ölçekte yani büyük politik güçler ilişkisi arenasında ‒hangi formda olursa olsun‒ ‘Türkiye solu’ adlı bir özne yoktur. Dolayısıyla sosyalist bir örgütün ülkesel ölçeğin diliyle konuşması ve eylemesi anakroniktir. 

     

    Bu durum birtakım yapısallıklar dayatır. Örneğin, başta devlet olmak üzere dışımızdaki bütün kesimleri somut olarak etkileyebilecek bir gücümüz varsa, düzen-içi politikaya yönelmekte “ilkede” (ama ilkede!) bir sakınca olamaz. Pratik olarak yönelindiğinde ise her hareketin riski olduğu denli bunun da riski olacaktır ve politik öznenin başlangıç ödevi zaten bu risk ortamında varlığını yeniden-üretmektir. Ancak Türkiye sosyalist hareketi (toplamda ve tek tek üyeleri nezdinde) böyle bir etkiye sahip olmaktan uzaktadır. Şu halde, bize göre, etkileyecek gücümüz yokken –demokratik siyaset alanını kendi önceliklerimiz doğrultusunda değerlendirmek gibi temel bir faaliyet alanı dışında‒ demokratik siyasete katılmak kategorik olarak geçersizdir. Evet; devrimci olan sosyalistlere açıkça bir tür sekterlik öneriyoruz. Ülkesel politikaya belli bir büyüklüğe ulaşmadan karışmaya çalışan özne düzenin çarkları arasında un ufak olur. 

     

    Türkiye’de “güçlü bir sol blok” oluşturacak kütlede solcular çoğulluğu bulunmuyor. Zayıf bloklar ise zaten çoktandır var.

    Bu saatten sonra Türkiyeli sosyalistlerin birbirleriyle değil kitlelerle birleşmeye gereksinimi var. Ancak kitle hareketi zemini, bize göre, kimilerinin iddiasının aksine elverişli olmaktan uzak. 

     

    Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz konjonktürde, sosyalistlerin egemen kanatlar arası mücadeleye bir taraf olarak etkide bulunabilme ihtimali olmadığını öngörüyoruz.

     

    Daha alt ölçekten ülkesel ölçeğe geçişin somut tarihsel mekanizması nedir? Buna işlemsel bir yanıtımız yok. Çeşitli görüşler ve yollar olabilir, ama ezilenlerin söz konusu tek öznesinin bu ölçeğe devrimci yolu izleyerek geçtiğini biliyoruz. 

    ‘Altı milyon +’ ile bir devrim

    Ama durum vahim değil. Çünkü Türkiye’de, ilk kez egemenlerin dışından gelen bir güç ülkesel ölçeğe çıkabilmiştir. Bu gücün “demokratik siyaset”teki adı HDP’dir. Fakat şimdi, HDP’nin bu çok önemli varlığına alışmış görünüyoruz. 

     

    Kürdistan Özgürlük Hareketi “demokratik siyaset” veya devrimci politikadan birini ya da ikisini birden izleyenler için büyük olanaklar yaratmıştır ve Türkiye sosyalist hareketi mensuplarının ağırlıklı bir kesimi bu olanakları değerlendirmektedir.

     

    HDP, 1960’lar TİP’inin kısa sürede kaybolan etkisinden çarpıcı şekilde farklı olarak sağlam ve kararlı bir gücü temsil etmektedir. Türkiye’de hukuksal ve politik rejimin kolonlarını zorlayan böyle bir güç varken, seçimler politikası ya da demokratik siyaset denilen faaliyet alanı için başka mecralar aranması gerçeksizdir. 

     

    Şu halde, Türkiye’de ülkesel ölçekte, tüm toplumun kaderini ilgilendiren konularda operasyonel düşünüş ve davranışın pozitif olarak dikkate alacağı tek özne olan HDP, düzen politikasına karışabilir ve karışmalıdır. 

     

    Bundan dolayı, bize göre, Türkiyeli sosyalist örgüt ya da kesimler düzen politikasına ‒politik devrimci meşruiyet bakımından‒ ancak HDP aracılığıyla katılabilir. Çünkü düzenin ev sahipliğindeki “demokratik siyaset” denilen faaliyet türü değme özneyi sarmalına alacak engin bir güce sahiptir ve Türkiyeli sosyalistlerin bu konudaki başlıca bir güvencesi HDP ise, HDP’nin güvencesi Kürdistan Hareketinin devrimci süreç ve varlığıdır. 

     

    Bazı sosyalistlerin CHP’ye infiali

    Bazı sosyalist kesimler CHP’nin muhalefet tarzını bir türlü beğenemiyor. Sosyalistler adındaki olmayan özneye yapılan öneriler, bu kez kendilerine kulak vermeyeceği kesin olan CHP’ye yöneliyor. Eleştiriciler, CHP’ye, Tayyip Erdoğan’la sokağı da katan bir mücadeleye girmesini salık veriyor. 

     

    CHP’yi beğenmeyen sosyalistler mücadelenin düzen-içi olduğunu unutmuş gözüküyor. CHP, elbette boz bulanık ortamda kendine yer tutmaya çalışacak. CHP, elbette “iktidarın kışkırtan adımlarını sineye çekecek”, saldırılar karşısında “direnmekten” kaçınacak, sokaktan tabii ki uzak duracak ve seçim oyununa iyice hazırlanacak.

     

    Tayyip Erdoğan’a “Allah’ın bir lütfu”nu daha vermemeye çalışıyor Millet İttifakı. 

     

    CHP’nin yaptığının, Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının tarihsel oturmuşluğuna dayanarak, Tayyip Erdoğan iktidarının “seçimli oyun”a razı olmak durumunda kalışını sürdürmeye dönük bir işlem olduğu anlaşılmıyor. Örneğin, siyasi cinayetlerle ilgili birkaç söz edildi ve iktidarın yetkilileri buna karşı çıktıklarını söylemek durumunda kaldılar. Benzeri, laiklik konusunda da yaşandı ve iktidarın sözcüleri laikliği savunduklarını ifade etmek durumunda kaldılar. Bunların Millet İttifakı açısından izlenen yolun kanıtı olduğunu vurgulamalıyız. (Bu konuda daha geniş bir tartışma için şu yazıya bakmayı öneriyoruz: https://www.teorivepolitika.net/index.php/component/k2/item/1147-felaket-mi-yipratma-savasi-mi)

     

    Birçok sosyalist yazar durmuyor; CHP şahsında düzen-içi muhalefeti emperyalist başkentlere ve büyük sermayeye güvence verdiği için kınıyor. CHP’nin devlet bürokrasisine göz kırpması mahkûm ediliyor. Oysa mahkûm edilmesi gereken CHP değil, CHP’ye kırılan sosyalist kalemlerdir. Düzen muhalefetinin düzen-içi tutum ve davranışları karşısında infiale kapılmak gerçekte bir düzen-içi düşünüş / duyuş belirtisidir. Dışımızdaki özneleri argümanlarımızla değil eylemli varlığımızla etkileyebiliriz. CHP, CHP olduğu için eleştirilemez.

     

    Bu bakımdan, CHP’nin yaptığının, elbette kendi konumundan, kendi yolu açısından akıllıca olduğu görüşündeyiz. (Ekmeleddin, muhtemelen bir yol kazasıydı.)

    Tayyip Erdoğan’dan sonra

    Millet İttifakının ya da CHP’nin ‘doğası’ bu olduktan sonra, ‒şu belirsiz!‒ sosyalistlere ne düşmektedir? Sosyalistler yarınki olası yeni iktidarı toplamda demokratik ya da daha demokratik yapmanın etkeni olabilir mi? HDP’yi katmadan böyle bir sorunun gereksiz olduğunu anlattığımızı sanıyoruz. Dolayısıyla HDP’nin uzağında yer alan bazı sosyalistlerin bir araya geliş çabalarının da hiçbir etkisi olmayacaktır. Şu halde HDP’yi katarak soralım: HDP’nin kendine şu ya da bu biçimlerde katılacak sosyalistlerle birlikte yeni iktidarı demokratik kılması mümkün mü? 

     

    Türkiye gibi ülkelerde “burjuva demokrasisi” kurulamayacağı gibi kadim tartışmaları bir an ihmal etmeyi göze alalım ve Türkiye’de demokratik bir rejim kurulacağını varsayalım. Bu durumda sosyalistler ve HDP, demokratik iktidarın ortağı olmalı mı? Soruyu daha da sadeleştirelim: Bugün Almanya koşullarında yaşıyor olsaydık, bu ülkede şu sıralarda kurulmakta olan koalisyon hükümetine katılmalı mıydık? 

     

    Hedef, bu düzene emeğin hakkını, işçiyi, sosyalisti katmak mıdır? Biz aslında Batı Avrupa tipi bir rejim ve toplum mu hedefliyoruz ya da en azından ona razı mıyız? Böyle bir rejimde “iktidar ortaklığı”na taşınan sol bizim anladığımız sol mu olur? 

     

    Zurnanın zırt dediği yerdir bizce burası. Bu sorulara yanıtı verecek olan ideo-politik kimliğimizdir. Tartışmalarda bolca rastladığımız “düzen-dışılık”, “devrimcilik”, “anti-kapitalizm” gibi terimlerin at oynattığı uğraktır burası. 

     

    Ne düşünürsek düşünelim, teorik olarak bitmiş ama tarihsel olarak süren bu tartışmaları her yeni konjonktürde o konjonktürün diliyle yapmalıyız. 

     

    Biz, düzene bu türden katılıma kesinlikle karşı olmak durumundayız. “Meclis”e sosyalist taşınabilir ve komünist devrimci bir akımın temsilcisi de Mecliste olabilir; ama “bürokrasiye ve iktidara” taşınan sosyalist artık devrimci olan bir sosyalist değildir, adı üstünde düzenin sosyalistidir. 

     

    Restoratif ‘alaturka demokrasi’

    Bunlara karşın, biz Türkiye’de Tayyip Erdoğan iktidarının gerçekçi seçeneğinin restoratif nitelikte bir rejim olabileceği görüşündeyiz. Parıltısı gerçek varlığını gölgeleyebilecek olan bu rejim, coşkulu destekleri karşılığında, çeşitli demokratik kesimlere (anlaşıldığı kadarıyla bunlara bazı sosyalistler de dahil olacaktır) belli bir hareket alanı bırakabilecektir. Bu alanı etkin bir politik çalışma için değerlendirmek başka, bu alan uğruna egemenler tarafından kullanılmak başkadır; ve devrimci olan sosyalistler bir ‘alaturka demokrasi’nin ortağı, eklentisi, destekçisi olamaz. 

     

    Peki, bu tarihsel dönemde HDP bir iktidar ortaklığına girebilir mi? Bize göre HDP’ye bu bir haktır ve bu hakkı nasıl kullanacağını bizatihi Kürdistan Hareketi bilecektir. Bize düşen, aklımız yettiğince uyarıda bulunmaktır. Burada, birini geç, ötekini zamanında yaptığımız iki uyarıyı anmayı gerekli görüyoruz. 7 Haziran seçimleri sonrasında oluşturulan uyduruk hükümete –kapı dışarı edilinceye kadar‒ katılması HDP’nin büyük hatasıydı. 15 Temmuz darbe girişimi ertesi günlerde Tayyip Erdoğan’ın açtığı demokrasi şemsiyesi altına –itilinceye kadar‒ girmesi HDP için vahim yanlıştı. 

     

    Demokrasi denilince, egemenlerin ne büyük bir avantaja sahip olduğunu unutmak eğiliminde oluyoruz genellikle. Öte yandan, rejime katılım ve “demokratik siyaset”in sınırları konusundaki kuşkulu yaklaşımların sekterlikle değerlendirildiğini biliyor ve anlıyoruz. Fakat, teorik yanı bir yana, en azından dünya-tarihsel deneyimlerimizin, bu konuda bize hiç de iyi bir ders yığını bırakmadığını hatırlatmak zorundayız. 

     

    ***

    Bize göre, Demirtaş’ın birlik çağrısı önemli ama gerçeksizdir, fakat “solu iktidar ortaklığına taşıma” gibi bir seçeneğin işaret edilmesi önemli bir yanlışlık taşıyor. Bu öneri HDP’yi merkeze alarak yapılsaydı başka bir anlama bürünürdü, ama Türkiye’nin ‘alaturka demokrasi’sinin ortağı olmak, devrim terimi birçoklarına rahatsız edici geliyor ama hiç değilse düzen dışı konumdan, bir kâbustur. Devrimin gerçek bir potansiyel olmadığı zamanlarda ana-gerçeğe karşı köprübaşı oluşturmaktaki direşken ısrar devrimcilerin başlıca yükümlülüğüdür.

     

    Son olarak, Demirtaş’ın yazısının sonuna iliştirdiği “not”a ilişkin bir not düşmek gerekiyor. Bu yazıyı okuyan herkesin onu çoktan okumuş olduğunu varsayarak sadece soruyoruz: Bu notun derin ya da sığ, zahirî ya da batınî anlamı nedir? 

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Güç siyasetle yapılır

    18 Aralık 2021

    Devrimci durum ve emek cephesi

    6 Kasım 2021

    S. Demirtaş’ın sosyalistlere çağrısı ve gündemdeki seçenek: “Birleşik, demokratik, çoğulcu emek siyaseti”

    6 Kasım 2021
    Destek Ol
    Yazılar
    Mehmet Murat Yıldırım

    Barış değil seçim konuşması

    Siyasi Haber

    Devrimci şiddetin sınırları ve dönüşümü: Tarihsel materyalist bir değerlendirme

    Mertcan Titiz

    Yeni Eşik

    Mehmet Murat Yıldırım

    Ateşe verilen silahlar, söze dönen direniş

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Süleyman Karan

    ‘Ekonomik mucizeler’ için barış önemli, ancak planlı bir ekonomi olmazsa olmaz

    Ergin Yıldızoğlu

    Ulus-devlet, iki basınç

    Fehim Taştekin

    Silahlara veda, Kudüs İttifakı, karşılıksız düşler

    Ümit Akçay

    Dış borç ve sosyalist kemer sıkma

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    İşçi sınıfının açlıkla imtihanı

    5 Temmuz 2025

    İşçiler ne yapsın?

    11 Haziran 2025

    Grev okulundan dersler

    10 Haziran 2025
    KADIN

    Patriarkayı yık

    22 Haziran 2025

    Kadının İnsan Hakları Derneği, İstanbul Sözleşmesi’ni AİHM’e taşıdı

    3 Mayıs 2025

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Saadet Partisi’ne ziyaret

    14 Mart 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.